Emperyalizm diktatör ve kul sever

07 Ocak 2022 Cuma

Sevgili okurlarım, hiçbir ülkede, özellikle de Türkiye’de olup bitenler hiçbir zaman dünyada olup bitenlerden soyutlanamaz, onlardan bağımsız olarak düşünülemez...

Genellikle bütün ülkelerdeki olaylar dünyadaki konjonktürün etkisinde, yani uluslararası olaylara koşut olarak meydana gelir.

Sadece tek bir örnekte, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunda, Mustafa Kemal Atatürk’ün dehası sayesinde, dünyadaki oluşum ve gelişimlere aykırı tek olayda ülkemiz, Anadolu ve Trakya’yı işgal eden Birinci Dünya Savaşı’nın galip devletlerine ters düşmüş, onları yenmiş ve Türkiye’de Dünya tarihine aykırı bir olayı gerçekleştirerek yeni devleti kurmuştur.

Ama Atatürk’ün ölümünden sonra, İkinci Dünya Savaşı ertesinde, Birinci Dünya Savaşı sonrasındaki başarısını gerçekleştirememiş, Sovyet tehdidine karşı Batı Bloku’na katılmış ve Kore’ye asker yollayarak NATO’ya girmiş, böylece de o Blok’un “İleri Karakolu” işlevini yüklenmiştir.

O zamandan beri de Emperyalizm, “Antikomünizm” söylemleri ve eylemleri ile hem sola hem Demokrasi’ye hem de Atatürkçülüğe karşı tam bir saldırıya geçmiştir

***

Birinci Dünya Savaşı’na kadar dünya hâkimiyeti, bunu Din Tarım Toplumu dönemindeki dünyaya egemen olan (Roma’nın mirasçısı) Osmanlı İmparatorluğu’ndan devralan Büyük Britanya İmparatorluğu’nun elindeydi.

Birinci Dünya Savaşı ile ABD’ye geçmeye başladı.

Birinci Dünya Savaşı sonrasındaki dünya, İngiltere Emperyalizmi tarafından biçimlendirildi.

Türkiye Cumhuriyeti, Birinci Dünya Savaşı sonrası oluşuma ters düşen bir olay ve olguydu.

Ama İkinci Dünya Savaşı sonrasında dünya, ABD, Sovyetler Birliği ve İngiltere tarafından biçimlendirildi ve Türkiye de buna boyun eğmek zorunda kaldı.

Bu açıdan 1945’ten itibaren ülkemizde olup bitenleri, özellikle de Erdoğan/AKP iktidarını anlamak için mutlaka Emperyalizmi dikkate almak gerekir.

***

Emperyalizm, Demokrasi sevmez...

Diktatörlük sever.

Emperyalizm, Antiemperyalist söylemler kullanmasalar da bağımsız, ulusal, milli, siyasal liderleri sevmez...

Kendisine bağımlı siyasal liderleri sever.

Emperyalizm, Demokratik Bilinci olan Vatandaş sevmez...

Yöneticisine tapan kul, köle sever.

Emperyalizm, kendine güvenen ulusal bilinç, milli şuur sevmez...

Güce tapan, dışa bağımlı, özgüveni olmayan mandacı bilinç sever.

Emperyalizm, milli burjuvazi, ulusal sermaye sınıfı sevmez...

Dışa bağımlı sermaye, komprador burjuvazi sever.

Emperyalizm, Sınıf Bilinci olan, örgütlü işçileri sevmez...

Din, mezhep, ırk, milliyet kimliklerine göre bölünmüş, birbirleriyle kavgalı işçileri sever.

Emperyalizm, uygarlığa katkısı olan ulusal, milli kültür ve dil sevmez...

Bütün ulusal, milli özelliklerini ve dilini yitirmiş, emperyalizmin diline ve kültürüne bağlı kültür ve dil sever.

***

Sevgili okurlarım bugünkü yönetim, içteki gafillere ek olarak, dıştan da ABD ve AB’nin desteğiyle iktidara geldi...

Onların desteğiyle güçlendi...

Onların işbirliğiyle, ülkenin bütün kaynaklarını sömürdü.

Şimdi de artık sömürülecek ulusal, milli kaynak kalmadığı için toplumsal “çarpmaya” ve “çökmeye” yöneldi.

Ama Neoemperyalizm, eski ilkel Emperyalizmin çok kaba yöntemlerini artık pek kullanmıyor. (Örneğin Afganistan’dan ve Ortadoğu’dan da çekiliyor.)

Ayrıca bu iktidarın arkasındaki “Ilımlı İslam” modeli de hem Kuzey Afrika’da hem Ortadoğu’da hem de Türkiye’de çöktü.

Özetle, geliyor, gelecek olan!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları