‘Almanya uyandı’

03 Mart 2022 Perşembe

Almanya şansölyesi Sosyal Demokrat Olaf Scholz’un 27 Şubat konuşması, dünya basınında büyük sarsıntı yarattı. Konuşmayla ilgili olarak Le Monde, Napolyon’un “Bırakın Çin uyusun, çünkü  uyandığında dünyayı sarsacak” sözlerini anımsarcasına “Almanya uyandı” diyordu. Le Monde’a göre, “bir hafta gibi kısa bir sürede” Almanya, “dış politikada, eski pasif savunma kültürüne kıyasla 180 derece bir dönüş gerçekleştirmişti.” Muhafazakâr Die Welt’in baş editörü Ulf Poschardt, bu konuşmanın “müthiş bir yeni başlangıç” olduğunu düşünüyordu. Der Spiegel’e ve Financial Times’a göre bu konuşma, “Avrupa ve Almanya açısından bir dönüm noktası” idi.

MUHTEŞEM ‘U’ DÖNÜŞLERİ

Kimi gözlemciler, Rusya’nın Ukrayna’yı işgali ve ilhak girişiminin, Almanya’da toplumsal havayı değiştirerek Şansölye Scholz’un, Almanya’nın dış politikasında bu radikal değişiklikleri açıklama fırsatı verdiğini düşünüyor. 

Scholz, bir hafta içinde, Almanya’nın geleneksel Rusya politikasını değiştirerek, Rusya’dan gelen Kuzey Akım enerji hattını iptal etti; Rusya’ya yönelik ticari ve finansal yaptırımlara katılacaklarını açıkladı. Almanya’nın savaşmakta olan ülkelere silah göndermeme ilkesi de tarih oldu: Almanya, Ukrayna’ya 1400 tanksavar - roket, 500 Stinger füzesi gönderiyor. 

Scholz, 27 Şubat konuşmasında, koalisyon ortağı Yeşiller ile birlikte, Almanya ordusunu modernleştirmek için 100 milyar Avroluk (127 milyar dolar) bir fon yaratacaklarını açıkladı. Bu fon, Alman savunma sanayisini canlandırmak için gereken yatırımları da finanse edecek. Almanya Anayasası’nın savunma bütçesine koyduğu GSYH’nin yüzde 2 sınırı da artık bu yeni dönemin olağanüstü koşullarında geçerliliğini kaybediyor. Bu 100 milyar Avroluk fon, Almanya’nın halen geçerli savunma bütçesine eklendiğinde, Almanya savunma bütçesi İngiltere’den sonra 6. sıradan, ABD ve Çin’den sonra 3. sıraya yükselebilecek. 

Sosyal Demokratların koalisyon ortağı Yeşiller de bu radikal değişikliklere ortak, Hıristiyan Demokratlar da değişimi destekliyorlar. Kısacası, tüm kurulu düzen, Scholz’un “180” derece dönüşünü, kamuoyunu da yanına almış olarak destekliyor.

Yeşiller’in de Ukrayna kriziyle birlikte önceki politikalarına kıyasla, farklı bir yaklaşım geliştirmeye başladıkları görülüyor. Yeşiller, küresel ısınmaya karşı sıfır karbon ve yenilenebilir enerji kaynakları projesi kapsamında, nükleer santrallardan kurtulmayı planlıyorlardı. Şimdi Yeşiller, eğer nükleer santrallar Rusya’ya enerji bağımlılığını azaltacaklarsa bu planı ve ABD nükleer silahlarının Almanya toprağında çıkarılması talebini yeniden gözden geçirmeye hazır olduklarını açıklıyorlar. 

VE EKONOMİDE YENİ RÜZGÂRLAR

Yukarıdaki gelişmeler, yakın gelecekte, küresel jeopolitik içinde, siyasi ve askeri olarak giderek daha aktif ve militarist bir Almanya göreceğimizi söylüyor. Ancak bu “yeni Almanya’yı”, bütçe enflasyonu ve disiplini saplantılı, borçlanmaya ve kamu harcamalarına, “devlet kapitalizmi”ne alerjik neoliberal politikalarla (Almanya özelinde ordoliberalizm ile) bağdaştırmak kolay değil. Bu bağlamda bakınca, Merkel’in son yıllarında, Scholz’un da katkısıyla, yeni bir ekonomistler kuşağının yükselerek hem Almanya’da hem de Avrupa’da önemli mevkilere ve düşünce kuruluşlarına yerleşmiş oldukları dikkat çekiyor (Adam Tooze, “Post Merkel German ideology”. Foreign Policy, 17/09/2021). Bunlar, enflasyondan ve kamu borçlanmasından çok kaygılanmıyorlar, kamu yatırımlarına daha olumlu bakıyor, hatta kimi koşullarda gerekli olduğuna inanıyorlar. Adam Tooze’a göre Alman ekonomi politikasında “Katolik ve Ortodoksluk yavaş yavaş, daha pragmatik ve esnek yaklaşımlara yer açarak eriyor.”

Scholz’un 27 Şubat konuşmasındaki öncelikler bağlamında bu “erimenin” hızlanmasını bekleyebiliriz. Bu konuşmayla ilgili olarak, Washington Post başyazısında “ABD bu kadar ani bir dönüşe hazırlıklı değildi” diyordu. Peki, özellikle imalat sanayisinde bir ekonomik dev olarak, dünyanın 3. büyük savunma bütçesine ve kendi savunma sanayisine sahip bir Almanya’ya dünya ne kadar hazır?

Bu sorunun eşliğinde bakınca, “Sakın Ukrayna eskinin öldüğü yeni düzenin doğmaya başladığı yerin adı olmasın” sorusu, daha korkutucu bir anlam kazanmıyor mu? 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları