Aida operası AKM’de

10 Kasım 2021 Çarşamba

Yeniden açılan Atatürk Kültür Merkezi’nde bu hafta da romantik çağın en gözde operalarından Verdi’nin Aida’sını izledik. Gitmeden Leyla Gencer’in ve Zehra Yıldız’ın Aida’larını gözden geçirmiştim. AKM’den Aida izlenimlerimi okurlarıma bir solukta aktarmak istiyorum: Can Okan yönetimindeki İstanbul Devlet Opera Orkestrası harikaydı. Operanın kastındaki bütün sanatçılar güzel ses rengine sahipti. Ama seslerin hemen hepsi “bel canto”, güzel şarkı söyleme tekniğinden yoksundu. Kartonlar içindeki dekor ve kostümler o kadar cafcaflıydı ki müziğin de solistlerin de rolünü gölgede bırakıyordu. Aida’nın giysileri ise Eski Mısır’a mı aitti? Rejideki sürekli gidip gelmeler izleyici için yorucuydu. Bu devinim bazen güzelim müziğin de önüne geçiyordu. Danslar çocuklara emanet edilmişti. Neredeydi operamızın deneyimli dansçıları? 

Aida rolündeki Feryal Türkoğlu’nun beden dili çok abartılıydı. Şarkı söylerken yüz mimikleri çok gergindi. Habeş kızı olarak neden kara tenli değil de beyazdı? Üstelik babası “kara” olarak çıktı sahneye. Ünlü tenorumuz ve Opera Bale Genel Müdürü Murat Karahan ilk sahnede biraz yorgun olsa da sonra derin sesi, bilge tekniği ve yurtdışında üne kavuşan o müthiş sanatçılığıyla karşımızdaydı. Aida’nın babası rolündeki bariton Eralp Kıyıcı ise bugüne kadar her rolüyle hayran olduğum, yılların eskitemediği bir sanatçı olduğunu bir kez daha kanıtlıyordu. Mezzo, soprano Ezgi Karakaya’yı Leyla Gencer Yarışması’ndaki birinciliği ile anımsıyorum ve o günden beri onu izliyorum. Amneris rolünde güzel sesini kullanma ustalığıyla çok başarılıydı. Bir zamanların Işın Güyer’ini anımsattı.

Leyla Gencer’in yaşamı boyunca en çok oynadığı rollerden biri Aida’dır. O artık “Ritorna vincitor”un görkemiyle özleşmişti. Acaba salonun bir köşesinden izliyor muydu? Dünyanın dört bir yanında oynadığı temsilin bu yorumu için neler söylerdi acaba?

BİFO’DA SAİNT SAENS

Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası’nı ilk kez dinliyordum bu mevsim. Gürer Aykal yönetimindeki konser, Saygun’un 1978’de yaylı çalgılar için bestelediği Concerto da Camera adlı yapıtıyla başladı. Aykal, birçok konserine hocası Saygun’un bir yapıtını katmaya özen gösterir. “Oda Konçertosu”nda hemen hiç folklorik öğe yoktur. Ama çok sağlam bir çatı vardır.  Konserin solisti viyolonselci Pablo Ferrandez’in enerjisiyle birleşen BİFO güzel bir dinamizm yaratmıştı. Saint Saens konçertonun romantik olduğu kadar enerjik karakterini yansıttılar. İkinci yarıda ilginç bir Çaykovski demeti sunuldu: Uyuyan Güzel, Kuğu Gölü ve Fındıkkıran balelerinden en alımlı bölümler birbirine bağlanmıştı. Pelin Halkacı Akın’ın başkemancılığındaki orkestranın hünerini sergileyen parlak yorumlar dinledik.

ORKESTRA ŞEFİ PERTEV APAYDIN’I YİTİRDİK

Geçen hafta değerli bir aydınımız, mühendis ve orkestra şefi olan Pertev Apaydın, Brüksel’deki evinde vefat etti. Ben onu hiç tanımadım. 1929’da İstanbul’da doğmuş, Cemal Reşit Rey ile armoni, kontrpuan ve füg çalışmış. Hulusi Öktem’den konservatuvarda solfej dersi almış. Sonra da elektrik mühendisi olmuş. Şef olarak İstanbul Senfoni Orkestrası ile Cumhurbaşkanlığı Filarmoni Orkestrası’nı yönetmiş.

İstanbul Şehir Orkestrası’nın başkemancısı Semih Argeşo onun orkestra şefi olarak Cemal Bey’in yanında nasıl yetiştiğini şöyle anlatmıştı: 

“Cemal Bey ikinci bir şef olarak Pertev Apaydın’ı yetiştirmişti. Bir gün Eşref Antikacı telefon edip belediyede bir şef muavinliği kadrosu açıldığını bildirir. Kadroyu hemen doldurmak lazımdır. Eh Pertev de bu işe hazır olmalı. Oysa telefona çıkan Pertev’in annesi Fulya Akaydın, ‘Katiyen’ der. ‘Benim oğlum mühendis olacak.’ Böylece onun yerine o kadroya Demirhan Altuğ atanır. Pertev Bey ise belleğimizde hep zarif ve entelektüel bir beyefendi olarak kalmıştır.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları