Güle güle Doğan Hoca

29 Eylül 2021 Çarşamba

Bir Cumhuriyet aydını, mimarlık tarihimizin öncüsü, Prof. Dr. Doğan Kuban’ın ölümüyle “Gerçek aydın kimdir” sorusunu bir kez daha sorguladık. Özlediğimiz, unuttuğumuz aydın kişi! Efsane hoca, mimarlık tarihi yazarlığının kavşağı ve bütün sanat dallarına büyük saygı duyan bir düşünür. Bana armağan ettiği kitaplar arasında 720 sayfalık “İstanbul Architecture” başlıklı İngilizce kitabı bir mücevher gibi saklarım.

Orhan Bursalı “Bir büyük Cumhuriyet aydınını yitirdik” başlıklı yazısında onu bir “hezarfen, çok yönlü bilge” olarak anlattı: “Bitmez bir merak, araştırma, öğrenme tutkusu. Geleceği hep geçmişin üzerinde inşa eden yol gösterici aydın” diyordu.

Özlem Yüzak, “Bir gerçek bilgenin ardından” başlıklı yazısında “95 yıllık yaşamında kendini sabırla yontan, şekillendiren bir heykeltıraşın dağarcığındaki felsefeyi, toplum bilincini, doğa sevgisini ve sorumluluğunu nasıl anlarız? Daha ötesi nasıl anlatabiliriz gelecek kuşaklara” diye soruyordu. Zeynep Oral ise “Doğan Kuban’a özlemle” yazısında, onu 1972’de Milliyet Sanat dergisinde tanıdığını, nasıl meraklı bir insan olduğunu, tüm dergideki yazıları okuduğunu ve “İnsanlar niye bu kadar meraksız” diye sorduğunu yazıyordu.

Cumhuriyet Bilim Teknoloji’de, sonra da “Herkese Bilim Teknoloji” dergisinde uzun yıllar, neredeyse ölümüne dek çıkan yazılarını kesip saklıyorduk. 

Ben Doğan Kuban’ı Boğaziçi Üniversitesi’nde yirmi üç yıl boyunca düzenlediğim Albert Long Hall konserlerimizin izleyicisi olarak tanıdım. Sonra dostluğumuz derinleşti. Onun gibi bir dinleyicimiz olması kıvanç vericiydi. Küçük bir çocuk gibi hep merak ediyordu. Program notarını tüm ayrıntısına kadar okurdu. Çaykovski’ye, özellikle onun keman konçertosuna hayrandı. Konser arasında veya hemen sonunda beni bulur, aklındaki soruları sorar, satır arasında da eleştiriler getirirdi. Kaç kez onun o gece dinlediği parçaları ıslıkla çalarak salondan uzaklaştığını duymuşumdur. Ezgileri birebir söylüyordu. Mutlaka çok iyi bir müzik kulağı vardı. Yazdığı her kitap, onardığı her mimari eser gibi konseri de son derece dikkatle dinleyip beynine aktarıyordu. Bir gün “Keşke orkestra şefliği eğitimi alsaydım” demişti! Eminim çok da başarılı bir şef olurdu. 

Biliyordum ki o, hep estetikle, güzel şeylerle dolduruyordu zamanını. Bir gün de konser sonrası bana sordu: “Neden bu salonda bir klavseniniz yok? Dinlettiğiniz barok eserlerin bestelendiği zaman piyano yokmuş ki klavsen ile çalınmalı.” Ben de İstanbul’da klavsen eğitimi dahi olmadığını, konservatuvarlarda bile klavsen bulunmadığını, sadece İşSanat veya İKSV gibi kuruluşların klavsen sahibi olduklarını anlatmıştım. Onun üstüne okula klavsen almak için bir kampanya başlatmış, ilk ödemeyi de kendisi yapmış ve 5 bin TL yatırmış. Dahası, nerede klavsen satılır, diye bir dostuyla Tünel’e gidip piyano satan dükkânlara bakmışlar ama hiçbir yerde bulamadıkları gibi, “Türkiye’de klavsen satılmaz” bilgisini almışlar. Yine de o parayı konserlerimiz için okulun vakfına yatırdı ve böylece bizim iki konserimize sponsor oldu. Bir konser arasında yine merakla bana bir şeyler soran fotoğrafımızı buldum. Sorduğu kadar da mutlaka kendi fikrini söylüyordu.

Güle güle Doğan Hocam. Bu memlekete çok hizmetin oldu, bir klavsen de eksik kalsın, ne yapalım!

ZORLU’DA YENİ DÖNEM

Zorlu Performance Center bu yıl iddialı ve ünlü iki gösteriyle perdesini açmakta. Birincisi son derece yenilikçi bir reji ile İspanyol çağdaş dans topluluğu, Compania Nacional de Danza tarafından geçen hafta sergilenen Carmen’di. Bildiğimiz Carmen’den çok değişik, hatta Carmen esinlemesi de diyebileceğimiz bir gösteriydi.

İkincisi de Mexico City’de doğan tenor Rollando Villazón ve Mısırlı soprano Fatma Said’in yarın akşamki dinletileri. Dünya sahnelerinin bu ünlü isimlerine, Cem’i Can Deliorman yönetimindeki Gedik Filarmoni Orkestrası eşlik edecek.

BODRUM ODA ORKESTRASI

Bodrum’da orkestra kurma fikri İzmir Devlet Senfoni Orkestrası üyesi Turgutreisli Numan Pekdemir tarafından ortaya atılmıştı. Orkestra yirmi kişilik gönüllü ve değişken sanatçı kadrosu dışında İzmir Devlet Senfoni Orkestrası ve dışarıdan katılan genç sanatçıların desteği ile kuruldu. Topluluk halen Kültür ve Turizm Bakanlığı ve Bodrum Belediyesi tarafından desteklendiği gibi, zaman zaman da sanat dostu kuruluş ve kişilerin katkılarıyla yaşamını sürdürmekte. Numan Pekdemir şöyle diyor: “Bodrum Oda Orkestrası’nın hedeflerinden biri ‘Bodrum Senfoni Orkestrası’nın temelini oluşturmaktır. Bodrum Belediyesi son zamanlarda bu konuda çalışmalar yapmakta.” 2 Ekim 20.30’da Heredot Kültür Merkezi’ndeki salonda, şef Gürer Aykal yönetiminde, kemancı Cihat Aşkın ve mandolin sanatçısı Bülent Yazıcı solistliğinde Vivaldi’nin mandolin konçertoları ile ünlü Dört Mevsim’i seslendirilecek. Artık Bodrum’da yaz-kış yaşayan öyle geniş bir nüfus var ki, orkestranın düzenli konserleri onları çok mutlu edecektir.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Eski bayramlar 10 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları