Kadınlar, işçiler, ötekiler

17 Mayıs 2015 Pazar

Yükselişi görmeyen göz kördür. Seçimler nedeniyle hesap kitap işleri ile kendimizi fazlaca yorduğumuz için olsa gerek halk sınıfları arasındaki kaynamayı pek iyi göremiyoruz. Pek çok gelişmenin birbiri ile şimdilik kendiliğinden ilişkisi, bağlantısı da görmek istemeyenlere pek bir şey söylemiyor. Bu aldırışsızlığın ya da körlüğün nedeni daha baştan, 1970’li yıllarda afra tafrayla, davul zurnayla egemenliğini hemen her alanda ilan ettiğini duyuran neoliberal saldırıdır. Aslında içeride de dışarıda da barutları bitti; ideolojik hegemonya çoktan sona erdi. Hâlâ uçtuklarını sanıyorlar ya bakmayın siz gerçekte düşüyorlar.

***

Politik alanda tarihte hiç görülmemiş yozlaşma, bu savrulmanın sosyal yaşamdaki izdüşümü, somut durumun kanıtıdır. Uzun bir süredir, ek olarak iktidar yılları boyunca hemen her işte birbirini tamamlamış, desteklemiş, kullanmış iktidar blokundaki üçlü çatlamanın ortaya çıkardığı yozluk, pislik artık bir irin halinde sokaklarımızda akıyor. Geçmişin zorbaları bugün eski ortaklarının baskısı altındadır; hukukun kalmadığı feryadındalar. Doğru; gerçek tamı tamına budur. Eksik olan bu yozlaşmanın tarihinin epeyce eski olması, kendilerinin de asıl failler arasında yer almış olmalarıdır. Umut verici olansa ortaya çıkan gerçeklerden güç alan itirazın, toplumsal hareketlenmenin her alanda yükselişidir.

***

Batı’dan gelen rüzgâra kapılan neoliberaller AKP iktidarının yükselişine destek verirken asıl bağlamından kopartılan özgürlük kavramının nasıl iğdiş edildiğini, bu bilinçli eylemin özellikle kadınlara yöneldiğini anlamakta da zorlandılar. Hâlâ da akılları başlarında değildir. Türban bir “özgürlük sembolü” olarak piyasaya sürüldüğünde yeri göğü birbirine katanlar, gerçekte kadınların eve kapatılma sürecinin başlatıldığını da anlayamadılar. İktidar bloku sureti haktan görünerek, pek özgürlükçü, pek eşitlikçi olduğunu türlü manevralarla, “liberal milletvekili”, “sol görünümlü bakan” gibi stratejiler, taktikler uygularken aşağıda cemaatler aracılığıyla mobilize edilen ideolojik saldırıyı es geçtiler. Şimdi kadın evde oturması, çocuk doğurması, gülmemesi, koşmaması, 9 yaşından sonra “hizmete” girmesi gereken ikinci sınıf insandır.

***

Özgürlüğün sınıfsal özünü, halk tabakaları açısından gerçek anlamını bir yana bırakırsanız, içi boşaltılmış kavramın başkaları tarafından pek güzel doldurulduğunu görürsünüz. Neyse ki, nesnel gerçeklerin de bir direnme, kendilerini ilk fırsatta kanıtlama, gösterme özelliği var. Artık olmadıkları varsayılan sınıflar, akademinin dışına sürülen düşüncenin sahipleri, birden bire “biz buradayız, hep buradaydık” deyiveriyor. Bizim neoliberaller yerle bir edilmiş sendikal hareketteki sessizliğe, boyun eğmişliğe dahası satılmışlığa bakarak “elveda” teorileri üretirken Tekel direnişini, Soma’yı, Ermenek’i de, Gezi isyanını da arızi olaylar olarak algılamayı tercih ettiler.

***

Ama rüzgâr dönüyor. Büyük ustaların, onları izleyenlerin çabalarını, kitaplarını modası geçmiş, eskimiş, tarih olmuş saymayı pek seven bu arkadaşlar bundan böyle hiç kuşku duymuyorum, örneğin Prof. Tülin Öngen’in Prometheus’un Sönmeyen Ateşi-Günümüzde İşçi Sınıfı (Yordam Kitap) çalışmasına bir göz atmayı ihmal etmeyeceklerdir. Onlar her zaman yükselen dalgayı sezerler; sezmelerini umuyorum, bekliyorum. Unuttuklarını hatırlayacaklardır. Çünkü biliyorlar aslında; politik sıkışıklıklarının arkasında her zaman sınıfların kavgası bulunur.
Kavga sesleri ise bilmem duyuyor musunuz, şu sıralarda Bursa taraflarından geliyor.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sondan Bir Önceki 7 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları