O çocukların söylediği

22 Temmuz 2015 Çarşamba

Siyaset sahnesinin söz ve iktidar sahibi aktörlerinin derilerinin kalın olduğunu, ceplerindeki küçük ezberlerden duruma uygun olanı çıkarıp okuduklarını hep biliriz. Bu kez de öyle oldu. Klişelerle durumu idare edebileceklerini, geçiştirebileceklerini düşündüler. Oysa bu kez durum farklıdır. Politikacılar ayaklarının altındaki zeminin kaydığını artık anlamak zorundalar. Sürdürdükleri, ne diyelim; hata, yanlış, inat, ihanet, neyi uygun buluyorsanız, çizgilerini değiştirmeleri gerekiyor.

***

Yapabilirler mi bunu? Daha doğrusu niyetleri var mı? Yok. Muhalefetin milliyetçilikte sınır tanımayan aktörü, öldürülen gençleri suçlu çıkaracak kadar çizgi dışıdır. O, bu kanlı kıyımdan eski ve eskimiş paradigmasını güçlendirecek akıldışılıklar üretme gayretindedir. Yarım ağız kınadığı IŞİD terörünü bir yana bırakıyor da savaş karşıtı, iyi niyetlerle, oyuncaklarla yüklü torbalarıyla savaşın yaralarını sarmaya giderken katledilen gençleri suçlayabiliyor. Ona söylenecek söz yoktur.

***

Uzatmalı iktidara ise söylenecek çok şey var: Uzun süredir inatla gerçekleri gizlemeye, terörist IŞİD’le alışverişi saklamaya, TIR’ların üstünü örtmeye, bir canavarla işbirliğini sürdürmeye gayret ettin. Bunu, büyük devletlerin Ortadoğu’da tökezlemesi kaçınılmaz politikalarına körü körüne uyduğun, yarı yolda bırakıldığın halde terk etmeye yanaşmadığın, içi boş, aptalca bir gururla doldurulmuş “stratejik derinlik” masalına inandığın için yaptın. Ortadoğu’da Osmanlı hayalleri kurarken, pek sevildiğin boş hayaline kapıldın. Oysa seni hiç ama hiç sevmiyorlardı ve zaten o süsleyip püslediğin Osmanlı’yı da hiç sevmemişlerdi.

***

Seni o toprakların İslamcılarıyla birleştirdiğini sandığın ideoloji de o kadar boş ve koftur ki, bir umut sarıldığın, “terk etmeyin konsolosluğu, onlar bize bir şey yapmaz” dediğin, emperyalistlerin Frankenstein’ının nasıl bir şey olduğunu bile anlayamadın. Onların ortağısın. Düşmanlarını seçmekte zorlanıyor, attığın belki iyi olabilecek adımlardan çark ediyor, laikliğin sana sunabileceği olanakları da elinin tersiyle ittiğin için kör kuyularda politika üretmeye çabalıyorsun. Oysa bitti ve bittin çoktan. Düşüştesin; öyle anlaşılıyor ki, durumu kurtarmanın zorbalıktan, inattan başka yolu olmadığına inandırmışsın kendini.

***

O çocuklar, senin IŞİD’in eline geçmesini heyecanla beklediğin küçücük kasabaya yardım için bayram havasında yola çıkmışlardı. Belki de aratmadığın, sakladığın, yasa masa dinlemeden devlet sırrı ilan ettiğin TIR’lardan birindeki bir bomba öldürdü onları. En azından gerçeğin her şeyi anlatan bir sembolü olarak böyledir ve sen bunu kabul etmeye, suçunu itiraf etmeye hâlâ yanaşmıyorsun.

***

Zaman geçiyor. Her geçen gün biraz daha tükeniyorsun; zamanın tüketen dişlileri arasında eriyorsun. Son dönemeçtesin, ama gazı kesmedin, vites değiştirmedin, direksiyona hâkim değilsin. El ele tutuşarak ölüme giden, o senin “öfkeli bir avuç insan” diye aklamaya çalıştığın canilerce katledilen çocukların sana en son söyledikleri de buydu. “Sakın denemeye kalkma” da demişlerdi. Dinlemedin.
Gezi’nin çocuklarını öldürdüler, sen hâlâ zorbalığın, hâlâ Kışla’nın peşindesin...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sondan Bir Önceki 7 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları