Hikmet Altınkaynak

Nâzım’a Yolculuk...

02 Mayıs 2019 Perşembe

Nâzım Hikmet, 1950’lerde bile küresel şairdi. Ünü dünyaya yayılmıştı. Barış ödülleri alıyordu. O yıllarda Fransa’da yaşayan Hıfzı Topuz, yeni çıkan Paris Sürgünü (Remzi Kitabevi) adlı kitabında Avni Arbaş’ı, iki Zerrin Arbaş’ı, Derya Arbaş’ı anlatıyor. Bu öykülerde Nâzım Hikmet, Abidin Dino, Fikret Mualla, Bedri Rahmi, Boratav, Hasan Âli Yücel de var.
Abidin Dino, bir gün Hıfzı Topuz’a telefon ediyor, çok işi olduğunu söyleyip “yarın Nâzım Hikmet’i akşam yemeğine götürebilir misin” diye soruyor. Zaten ne zamandır onunla buluşmak, konuşmak isteyen Topuz, buna çok seviniyor.
Avni Arbaş’la eşi Henriette, Nâzım’la eşi Vera, Hıfzı Topuz’la eşi Nezihe Hanım, Paris’te Pantheon’un yakınlarındaki Kafkaslıların işlettiği Coq d’Or lokantasında unutulmaz bir akşam yemeğinde buluşuyorlar. Avni Arbaş, otuzlu yaşlarda genç bir ressamken henüz Picasso’yla tanışmadan, resmi için “resim budur” değerlendirmesiyle ressamlığını bu büyük ustaya beğendirmiş bir sanatçı. Daha sonraları tanışır. Bir tatil yöresinde karşılaşınca eşi Henriette’yi tanıştırır. Eşi “Hayatımda üç kişiyi tanımak isterdim, biri Charlie Chaplin, biri Paul Robeson, biri de siz” der. Picasso bu övgüye sevinse de “ya Nâzım” diye sorar.

Haluk Oral’dan Şairin Bilinmeyen Tarihi
Nâzım’a Yolculuk sergisi, 29 Nisan’da İşsanat Kibele Galerisi’nde açıldı. Haluk Oral’dan Şairin Bilinmeyen Tarihi adını da taşıyor. Serginin proje koordinatörlüğünü ve sergi metin yazarlığını İş Kültür Yayınları editörü Rûken Kızıler, küratörlüğünü Prof. Dr. Haluk Oral, konsept ve düzenleme tasarımcılığını Emre Senan, sergide adı geçen kişilerin portre resimlerini de Eda Çağıl Çağlarırmak yaptı.
Nâzım’ın yaşamını, sanatını anlatan yüzlerce yerli yabancı yapıt var kuşkusuz. Onlarda olmayıp da bu sergide yer alan ne var diye düşünürsek, serginin önemi daha da vurgulanmış olur.
Bu da sergideki sıralamada önce Nâzım’ın anneannesinin babası Müşir Mehmet Ali Paşa’yla başlıyor. Sonra Nâzım’ın yaşamının çeşitli evrelerindeki bilinmeyenlerle sürerken fotoğraflar, kısa metinler, portreler, belgeler, kitaplar, dergiler, mektuplar, imzalar, özel notlar, objeler olarak panolara, camekânlara yansıyor. Saymakla bitmiyor.

Nâzım Hikmet’in odası
Nâzım Hikmet’in yaşamını en iyi anlatanlardan biri de arkadaşı Ekber Babayef’tir. Odasını şöyle anlatır: “Duvarlarda Abidin Dino’nun ‘Yürüyüş’ tablosu, İstanbul’un renkli fotoğrafı, Avni’nin ‘Atlar’ı, Bulgar Piyonerlerinin hediyesi: nakışlı, dokuma bir halı, halıda Nâzım’ın çok güzel, çok büyük ve kendisine en çok benzeyen bir portresi.”
61 yıllık ömrünün 13 yılı hapiste, 13 yılı sürgünde, geçen her zaman memleket özlemiyle yanıp tutuşan “Hasretin şairi” Nâzım Hikmet’in -belki- hiç kırmızı boyun atkısı takmadığı, ama Sadık Ahi’yi (1895-1957) düşünerek “Yürüyen Adam” şiirini yazdığı gerçeğidir: “Alnı yukarda/Kırmızı boyun atkısı rüzgârda/yürüyor./Yürüyor adım adım/Yürüyor ağır ağır/yürüyor.”
Sadık Ahi, Eti soyadını alır, önce Kemaliye Belediye Başkanı olur. Sonra 1946-1954 yılları arasında CHP’den Malatya milletvekili seçilir.
Öte yandan ünlü “Davet” şiirinin kaynakları da anlatılıyor: “Dörtnala gelip Uzak Asya’dan/Akdeniz’e bir kısrak başı gibi uzanan/bu memleket bizim” derken bir harita - şiir sunulduğu, bunun da büyük dedesinin soyadı ve görünüşünden başka şairlik yeteneğini de ondan aldığı yorumudur. Bunun gibi onlarca bilinmeyen var Nâzım’a Yolculuk’ta.
Sergiye girerken sahip olduğunuz bilgilerle çıkarken kazandığınız bilgilerin farklı olacağı kesin. Nâzım Hikmet’e hayranlığınızın artacağı da... Katkısı olanların eline, yüreğine sağlık! Sergiyi sakın kaçırmayın derim.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Okullar tatildeyken... 26 Ocak 2023

Günün Köşe Yazıları