Hikmet Çetinkaya

Seni Gidi Ceberut Seni...

09 Ağustos 2014 Cumartesi

Bilincin küreklerini insanoğlu çekti... Her dalgayı kürekle aşıp dağıttı karanlığın sanrısını... Sonunda buldu bilimin tanrısını...
Yağmurlu bir akşamda, her kürekte genişleyen, dalgalarla ilerleyen hayatın ufkunu, forsanın sonsuz gücünü gördüm...
Tarih boyunca insan çırpınıp durmuştu!
Nerede ne zaman okumuştum?
Sanırım İlhan Selçuk’un bir yazısıydı...
Gazeteye gelince arşive girdim, 30 yıl önce yazılmış o yazıyı buldum...
“... Yetişmek için yitirdiği zamana; insan, çırpındı durdu tarih boyunca; aklın mahfuzuyla vurdu gebeliğin çıplak karnına; yoksulluğun kamçısı şakladı beyninde...”
Ortadoğu ateş altındaydı, IŞİD terörü Erbil’e doğru ilerlerken Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Davutoğlu NTV’ye açıklama yapıyordu:
“IŞİD radikal, terörize gibi bir yapı olarak görülebilir ama katılanlar arasında Türkler, Araplar, Kürtler vardır...
Oradaki yapı, daha önceki hoşnutsuzluklar, öfkeler geniş cephede geniş reaksiyon doğurdu...”
Davutoğlu dünyanın yarınlara doğmak için bir hücre olduğunu bilmiyordu demek...
Köktendinci Sünni bir örgüt değil miydi IŞİD?
Dört bin Ezidi Habur kapısından Türkiye’ye giriş yapmış, binlercesi hâlâ sınır kapısında...
Gelenler ellerinde pasaportu olan ve Erbil konsolosluğumuzdan vize alanlardı.
Ölümden kaçan pasaportsuz ve vizesi olmayan Ezidiler ise açlığa, ölüme terk edilmişlerdi.

***

Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun açıklamasına “ben anlayamadım galiba” diye dün kafa yordum, yazılıp çizilenlere baktım...
Yaşananlar Güray Öz’ün deyişiyle “şaka gibi gerçeklerdi” aslında.
Ankara, IŞİD’e örtülü destek veriyor, hiçbir zaman “terör örgütü” demiyordu...
Zaten Suriye sınırında çoktan beri kapı komşumuz olmuştu...
Musul Konsolosluğu’nu silahla basıp 49 kişiyi rehin alan IŞİD değil miydi?
Bakan Davutoğlu, hâlâ IŞİD’in öfkeli bir tehdit olduğunu, bunun nedeninin ise Sünni Arapların dışlanmasından kaynaklandığını söylüyordu.
Davutoğlu’na göre Sünni Araplar Irak’ta dışlanmış, onlar da öfkeyle silahlı bir grup kurmuşlar...
Milleti, Arap halklarını, tüm dünyayı enayi yerine koymak...
İyi de nereye kadar?
Kim inanır bunlara, kelle avcılarına, insanları öldürenlere...
Eli kanlı terör örgütüdür IŞİD, o kadar...
Tarih, insanın bilinçlenip başını yükseltmesinin öyküsünü anlatan bir kitaptır.
O kitabı okumazsanız, öpüp başınıza koyup, bilinçlenip dik durmazsanız karanlığı yırtamazsanız!
Karanlık sanrısının içinde yuvarlanır, aydınlığı göremezsiniz.
Bugün Türkiye o karanlığın sanrısında acı çekiyor...
12 yıldır ülkeyi yöneten siyasal iktidar ne “Arap Baharı”nı anlayabildi, ne Mısır’ı, ne Filistin’i, ne de Libya’yı...
RTE’nin “dünya lideri” masalı çoktan bitti!

***

Güray Öz, İslamcı terörün dününü bugününü dünkü yazısında uzun uzun anlattı... İslamcı terörü yaratırsın, onu kullanacağını sanırsın ama sonunda gelir seni vurur...
Taliban gibi!
O nedenle tarihi bilmek, algılamak, düşünüp tartışmak gerek...
Türkiye bunu yaşadı 90’lı yıllarda!
PKK’ye karşı kurulan terör örgütleri, bir değil ikidir...
Üstelik o dönemden önce kurulmuştur.
Eğitildikleri yer, TBMM’nin 1994 yılında hazırladığı “Faili Meçhul Cinayetleri Araştırma Komisyonu” raporunda açık açık yazılmıştır.
İşledikleri cinayetler, işkenceler, domuz bağları falan!
IŞİD’i koruyup kollamak niye o zaman?
Asıl sorun bu! IŞİD’in Karakuş’a girmesi, 100 bin Hıristiyanın kimi kasabaları terk etmesi...
Terör örgütünün, kiliseleri işgal edip talan etmesi, haçları sökmesi, elyazmalarını yakması bir vahşet değil midir?
Seni gidi ceberut seni!
Türkiye bu olaylara seyirci kalamaz, o felaket bir gün sınırdan içeriye girer...
IŞİD daha önce açıklamıştı:
“Antakya’ya ve Adana’ya ineceğiz!”
Zaten kapı komşumuz oldular...
Ülkemizin topraklarında silahlı eğitim aldılar, yatıp kalktılar, tedavi oldular...
ABD’nin IŞİD mevzilerini bombalaması bakalım durumu değiştirecek mi?..
Terör nereden gelirse gelsin karşı durmak insanlık görevidir...
Yoksulluğun kamçısı içinde bir dram yaşanıyor, çocuklar, kadınlar, erkekler ölüyor...
Ufuklar ağarıyor ama içsel dürtüler sarmalında, tarihi bir kıyıya itip, karanlığı yırtıp atamıyoruz...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aşklar ve sevinçler... 9 Eylül 2018
Hoşça kal hüzün... 6 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları