Tehlikeli Sularda Yüzerken

19 Mart 2013 Salı

Amerikalı bir bilim adamı Carl Elliottun Beyaz Önlük Siyah Şapka-Modern Tıbbın Karanlık Yüzüne Yolculuk adlı kitabını okuyorum. Kitap ilaç sanayisinin ve dolayısıyla tıbbın karanlık yüzünü anlatıyor. Kitabı bir polisiye heyecanıyla okuyorum, inanılmaz gerçekler; insanoğlu bu kadar vahşi ve ölümcül olabilir mi? Demek ki oluyor.

\n

Dünyada silah sanayisinden sonra ikinci gelen ilaç sanayisi için hiçbir ahlak, hiçbir etik değer yok. Tek dertleri para, para, para... Bu parayı kazanmak için de algı yönetimineakıttıkları para ilaç üretimine ve üretimin gelişmesine akıttıkları paradan çok daha fazla! İnsan üstünde yapılan denetimsiz deneyler, yan etkileri ayan beyan olan ilaçların, ünlü profesörler tarafından zararsız olduğu beyanları ve çocuklar!

\n

Evet, çocuklar. Siz biraz hareketli çocuklara hiperaktif”, biraz içe dönük çocuklara depresiftanımlarının boşuna mı çıkarıldığını sanıyorsunuz. Ergen sorunlarının özellikle abartılması da çabası. Çünkü insanoğlunun çocuğu için yapamayacağı şey pek azdır. İnsanlar kendi hayatlarından kısıp çocuklarına harcarlar. Öyleyse çocuklar en iyi müşterilerdir. Özellikle de anne babaların pek bilgilerinin olmadığı psikoloji alanında tam bir ilaç istilası var.

\n

Katkı maddeli vitaminleri saymıyoruz.

\n

Hepimizin bildiği, bir ara peynir ekmek gibi tüketilen Prozac adlı ilacı ele alalım. Bu ilaç depresyonda kullanılan bir ilaç. Ama ilaç piyasaya çıktıktan bir süre sonra, bazı hastalarda intihar eğilimini artırdığı ortaya çıkmış. Somut örnekleri var. İlacı yapan şirket bu durumun üstünü kapatmak için akla hayale gelmedik (insanları etkileme yöntemleriPİAR) çalışması yapmış. Sonunda ilacın, insanlarda intihar eğilimini artırdığı resmi olarak kabul görmüş. Şimdi size soruyorum, Prozacın çocuklar için olanı da var. Ve sizin biraz içe dönük çocuğunuza bu ilaç yazılabilir. Yani küçük çocukları olanları uyarıyorum. Çünkü biraz haşarı oğlunuzu, kızınızı hemen bir psikoloğun önüne götürüyorsunuz. Bu çok doğru bir eylem, ama lütfen bilin, psikoloji hâlâ çocuğun biraz hareketli olmasını herhangi bir hastalığa bağlamış değil. Bu tartışılıyor.

\n

Bugünlerde bu durumun çok somut örnekleriyle karşılaşıyorum. Arkadaşım genç bir anne var. Oğlan sekiz yaşında cıva gibi, Ama anne her anne gibi. O zamanlar henüz okula gitmeyen oğlunun, çok hareketli, çok soru soran bir çocuk olduğunu görmüş ve acaba bu durum normal mi diye oğlunu bir psikoloğa götürmüş. Psikolog hemen tanıyı koymuş. Çocuk hiperaktif; haftada bir gün terapiye gelmesi ve bazı ilaçları içmesi gerekiyormuş.

\n

Bizim kızı almış bir endişe, bacak kadar çocuk bir yığın ilaç içecek. Ne yapsa, neredeyse aklı gidecek. Sonuçta ilaçları içirmeme kararı almış ve çocuğu enerjisini boşaltacak işlere yöneltmiş. Anne oğul koşmaya başlamışlar. Bu ikisinin de işine gelmiş; hem sohbet etmiş, hem koşmuşlar. Çocuk da daha saat dokuz olmadan uyuklamaya başlamış. Şimdilerde okulunda çok başarılı bir öğrenci.

\n

Söz çocuklardan açılmışken sadece ilaç sanayisi mi, çocuklar gıda sanayisinin de en parmak ovuşturulacak yemleri. Bir reklam var: Üç tane portakalı üst üste koyuyorlar ve ansızın bu sıkılmış bir meyve suyu paketine dönüşüyor. Ve alttan bir ses duyuluyor:Tıpkı evde sıkılmış gibi...Ben bu reklamı görünce, evde yoğurt yapan, üç dört tane portakalı sıkmaya erinmeyen annelerimizi düşünüyorum. Türkiye gibi meyvesi bol ve oldukça ucuz bir ülkede, bu reklam benim canımı acıtıyor. Çocukların psikologlardan önce annelerinin, babalarının sıktığı meyve suyuna ihtiyaçları var. Böylece ne kadar değerli olduklarını hissederler.

\n

Yakın bir zamanda antibiyotikleri çok fazla tükettiğimiz gündeme geldi. Doğrudur, sihirli bir ilaç olduğuna inandığımız antibiyotikleri şeker gibi tüketiyoruz. Ve gerçekten antibiyotiğe çok ihtiyacımız olduğunda da antibiyotik hiçbir işe yaramıyor.

\n

Ne yazık ki en çok da çocuklarımız paket meyve suları, içinde Katil lakabıyla ünlenmiş Çin tuzu olan abur cuburları, hazır çorbaları tüketerek büyüyorlar. Ve bu oldukça tehlikeli sularda yüzmeye çalışıyorlar... Çocuklarımızı korumak istiyorsak, önce kendimizi bilgilendirerek işe koyulalım. Ve meyve suyu sıkmaya üşenmeyerek.

\n

Not: İçinde yaşadığımız vahşi düzenin oyunlarını daha iyi anlamak için, Beyaz Önlük-Siyah Şapka kitabını öneririm.

\n

\n



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları