Yaşasın polis! Kokain hikâyeleri ve yasak kardeşim!

04 Nisan 2021 Pazar

Gerçekten Boğaziçi Üniversitesi’ne atanan rektörü ve ev hapsi verilen arkadaşlarına yapılan haksızlığı protesto etmek için toplanan gençlere polis, devletin gücünü göstermek için canla başla çalışmış. Takdir ettim, arada yeni bir yöntem devreye girmiş; protesto yapan kişinin boğazını sıkmak. Doğrusu bu yöntemi öneren ve yapılmasını emreden amirlere de birer takdir madalyası verilmelidir. Çünkü dünyada bir ilk. Başka ülkelerde polis, insanların arkasından saldırıp ellerini kollarını tutar ya da eğer kadın direnişçi varsa ve saçları uzunsa saçlarından kavrar ya da yere yatırıp dizini boğazına dayar. Geçiniz bunları, yeni bulduğunuz muhteşem bir yakalama yöntemi, ha biraz daha sıksan kişi hele de şu pandemi döneminde ağzında maske varsa bir an soluksuz kalıp ölebilir! Ölsün. Kim hesap soracak ki? 

Çünkü polis kendisinden hesap sorulmayacağını mesleğe girdiği ilk günden bilir. Çünkü böyle kahraman polislerin ceza almak nedir, takdir edildiğini görmüştür, duymuştur. O, devletin silahlı gücüdür ve devlet adamını korur.

Çok örneği var. Amirlerin bu örnekleri sık sık emrindeki polislere örnek göstermediğini kim bilebilir?

Şimdi kahraman polislerimizi alkışlayarak şu kokain meselesine bir gelelim. Bilgi eksikliği var; kokain bir uyuşturucu madde değil, tam tersi bir uyarıcı maddedir. Bu ne demek? Şu demek, yani sabaha kadar âlemlerde ya da kumar masasında vakit geçirip ertesi gün işe gitmeniz gerektiğinde çektiğiniz bir gram kokain sizi dipdiri yapar. Ancak bu diriliğin sürmesi için bir gram kokain yetmez, bir süre sonra bir gram daha çekersiniz, sonra bir gram daha. Kısa bir süre sonra da artık bağımlı olursunuz ve bir gram kokain için yapmayacağınız şey yoktur. Ve kokain en pahalı uyarıcıdır. CEO’ların, mirasyedilerin, büyük burjuvaların, mafya patronlarının ve Arap şeyhlerinin bolca kullandıkları bilinir.

Bu bilgileri nereden mi biliyorum? Çok belgesel izlemenin böyle işe yaramayan faydaları vardır. Laf lafı açıyor, efendim aslında Bolivya’nın yüksek yerlerinde yetişen koka bitkisi kendi başına zararsız bir bitkiciktir. Ve Bolivya halkının geçim kaynaklarından biridir. Hatta başkent La Paz’da bir kokain müzesi vardır ve girişinde ünlü psikiyatrist Freud’un kocaman bir portresi asılıdır. O da ağır içicilerden. Müzeyi vakti zamanında ben de ziyaret etmiştim. Ancak koka bitkisi, laboratuvarlarda ince bir işçilikten geçirilince kokain olur. Bir ara Amerikan Başkanı George W. Bush, Bolivya Başkanı Evo Morales’e bir ihtar çekmişti; koka bitkisini yasaklasın diye. Komünist başkan Morales’in yanıtı şu olmuştu: “Sen laboratuvarlarına sahip çık!” Türkçesi “Sesini kes!” demeye geliyor.

Evet, şimdi gelelim başka bir hikâyeye. Biliyorsunuz en sömürgeci ülkelerden biri İspanyollardır. İspanyollar geçmiş tarihlerde binlerce ton altını ve diğer kıymetli madenleri gemileriyle Latin Amerika’dan İspanya’ya taşımışlardır. Bekleyin birazdan hikâyeye giriyorum. Bolivya halkı üç koka yaprağını sarıp ağızlarına atarlar, bir süre emdikten sonra tükürürler. Çünkü yarım kilo koka yaprağı güç verir ve Bolivyalılar çok yüksekte yaşadıklarından bu güce ihtiyaçları vardır. Her şeye karışan Vatikan papalarından biri madenlerde İspanyolların emrinde çalışan maden işçisi Bolivyalıların koka yaprağı çiğnemesini yasaklamış. Peki, ne olmuş? Madenlerde verim düşmüş, bunun üstüne Vatikan kendisi koka ticaretine başlamış. Verim de artmış.

Ah bu dünyanın işleri. Madem konularımız bugün çeşitli yerlere zıplıyor, öyleyse şu yasaklara da bir değinelim: Artık hiçbir şeye şaşmadığımı sanıyordum, sen öyle san, birden şaşırdım. Hıfzıssıhha kararıyla havuzlar, halı sahalar ve internet kafeler kontrollü olarak açılacakmış. Bu kontrollü lafına da illet oluyorum. Arkadaş sen havuzlarda, internet kafelerde, halı sahalarda neyi kontrol ediyorsun? Millet çok bunaldı ya illaki halı sahada top koşturacaklar. Bu yasağın kalkmasının tek bir mantığı var: Zenginler gidip beş yıldızlı otellerde her haltı yiyorlar, az parası olanlar da onların paylaştığı eğlenceleri görünce öfkeleniyorlar, onlar da dalsınlar internet kafelere, halı sahalara biraz öfkeleri yatışsın.

Bir de ramazan ayında restoranlar, kafeler kapalı. Açıkça söyleyelim arkadaşlar restoran sahipleri, kafe sahipleri siz lobi yapmayı bilmiyorsunuz, çünkü Turizm Bakanı gibi bir bakanınız yok. Kaderinize yanın. Çünkü beş yıldızlı otellerde iftar yemekleri verilecek, şimdiden oteller dolmuş bile. Yaşasın “Zenginler Cumhuriyeti”. Fakirler siz sürünün!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Alay ettiler... 7 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları