Namus belası, et parası...

05 Şubat 2023 Pazar

21. yüzyılın 21 yılını bilimsel ve toplumsal kültürde yüzyıllarca gerileyerek geçiren Türkiye’ye önce FETÖ ve AKP; ardından AKP/MHP iktidarlarının yaptığı en büyük kötülük; vicdanı da ahlakı da yok etmek olmuştur. 

Vicdan paraya kaçtı, ahlak apış arasına konuşlandı. 

Kuran kurslarında, tarikat yurtlarında, tekkelerde tecavüze uğrayan ve sayıları kuşkusuz binleri bulan çocukların parayla susturulan ana babalarına bakınız; vicdanın da evlat sevgisinin de cebe girecek kadar küçüldüğünü anlarsınız.

Keza dine ilişkin vaazları hem kadın düşmanlığı hem de çocuk ya da kadın kölelerle “helal cima yöntemleri” üzerine kurulu imam ve hoca çokluğu, ahlakın da adresini göstermekte...   

Türkiye, iç savaş olmadan en çok insan öldürülen ülkeler sıralamasında nüfusa orantılı cinayet rekoruna koşuyor.   

Bu cinayetlerin dörtte üçü, “namus meselesi” yani doğrudan ya da dolaylı cinsellikle ilgili nedenlerle işleniyor. Bizler, töre cinayetlerinden tecavüz edilip öldürülen çocuklara ve hayvanlara yönelik sadist şiddet kadar yaygın cinsel istismara, insanlık dışı eğilimlere toplumsal bir neden bulmak gerektiğinde, her şeyi “cehalet”e bağlıyoruz. 

BESLENEN CEHALET, SEMİREN VAHŞET

Doğru olabilir. Ancak bu doğruluk, tüyler ürpertici iki gerçeği de birlikte getirir. Acaba onları görüyor muyuz?

Bir: Eğer Türk toplumunda giderek yaygınlaşan vahşet eğilimi cehaletin sonucuysa, 1960’lara kadar dünyanın en az intihar edilen, en az cinayet ve hatta en az suç işlenen ülkelerinden biri olan Türkiye’de toplum daha eğitimliydi ve şimdi cahil, üstelik cehaleti de katlanarak artıyor demektir. 

İki: Eğer Türkiye, 1960’lardan sonra ilan edilen bunca eğitim seferberliğine, açılan bunca okul ve üniversiteye karşın cehaletin arttığı bir ülkeyse, o zaman sorun düz cehalet ve panzehiri de okul eğitimi değildir. 

Ama çocuklarımızın eğitiminin, evrim teorisini müfredattan çıkarıp, yaratılış teorisini fen kitaplarına koyduran bir bakanlığa emanet edilmiş olması da zaten herhangi bir cehaletin yenilmesi değil, belli bir cehaletin özenle beslendiğinin işaretidir!

Dikkat ederseniz ülkemizde eğitim dinselleştirildikçe, İHL sayısı arttıkça, öğrenci yurtlarında işlenen “günah” oranında patlama yaşanıyor. Siyasal arenada imamların çoğalması, devleti yolsuzluktan temizlemediği gibi hırsızlığı genişletip katladı.

Toplumda muhafazakârlık, fuhuşla doğru orantıda artıyor. Ülkede tarikatlar cirit atıyor, ama sefahat da bir o kadar. 

Başka bir deyişle Türkiye’de ahlakçılık ve ahlakçı söylem yayıldıkça, ülkeyi ahlaksızlık sardı. 

Demek ki sorun okul eğitiminden çok, gelenek ve görenek edinimi olan ahlaki değerlerin özümsenmesini engelleyen, naturasını değiştiren bir vicdan yozlaşması. 

Vicdan yozlaşması nedir? 

Doğru ve yanlışı, iyi ve kötüyü özgür bilinçle ayırt edip seçimini yapamamaktır. Felçli vicdandır, ödül ve ceza koşullamasıyla, nedenini niçinini bilmediği tabularla yönlendirilen beyindir! 

Türkiye’nin toplumsal vicdanına mal edilen tabular aracılığıyla, kadına yönelik cinsel yasaklardan ibaretmiş gibi kılınan ahlakın, Marquis de Sade’ın dediği gibi ahlaksızlık ürettiği varsayımından yola çıkacak olursak: Ülkemizde yalnız din tüccarları ve tarikatlar arasında yayılan sefahat değil, dinden bağımsız gibi görünen cahil, yoz ve yeni “hırsız zengin” saflarına egemen olan cinsellik patlaması da rahatça açıklanır.

AHLAKSIZ, FÜTURSUZ, AMA MUHAFAZAKÂR

Türkiye’de çocuklara yönelik cinsel istismar niçin katlanarak artıyor? 

Kadının, erkek toplumdan soyutlanması ve sözde namusunu korumak için erkeğe yasaklı kılınması, kadınsız erkeklerin elbette “korumasız” çocuklara yönelmesini kolaylaştırıyor, zaten var olan sübyancılık eğilimini kışkırtıyor. 

Namusu “kadın cinselliği”ne indirgeyen ahlak anlayışı, muhafazakâr olsun olmasın tüm toplumda cinselliğe yönelik bir talep yaratırken aynı zamanda fütursuz cinselliği de bir arz piyasası haline getiriyor. 

Cinsellik, yemek içmek gibi doğal bir ihtiyaçtır. Türkiye’deki ahlak iflasının kökeninde cinsel açlık, çünkü kadın yoksunluğu vardı. Böyle bir açlık ve yoksunluk da ancak günah ve suça çanak tutuyordu... Ülke artık gerçek açlıkla karşı karşıya ve sosyal medyada hızla yayılan muhafazakâr kadın pornografisi, bu zavallıların para edecek biricik meta, etlerini satışa sunmalarından ibaret bir gerçek.

KAPTANIN ŞİİR DEFTERİ

Ali Sirmen ağabeyime* 

Denizlerde yaşlanır kaptan.

Bak, dalgaların başları bembeyaz.

Esiyor fırtınalar hâlâ korkusuz

Gecenin kaçı,

Birazdan sancak pruvada

Bozcaada ışıkları, Orta ada feneri.

Birazdan kavgaların.

Birazdan hasretlerin.

Hepsi ön güverteye gelecekler.

Sarılacaklar sana.

Dümeni, savrulan özlemlerine tut.

Rotan sevdan olsun.

Yaşlı olan denizler kaptan.

Sen dimdik ayaktasın..

*A. Kadri ERGİN



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Kızgın Boğa 21 Nisan 2024
Kıyamete hazırlık 14 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları