Nerede O Eski Soytarılar

01 Ekim 2021 Cuma

Eski çağlarda, egemenlerin hem yalakaları hem soytarıları vardı. Yalakanın görevi efendisine övgüler düzmekten ibaret, kolay bir işti. Soytarıdan ise hem güldürmesi hem de şaşırtarak düşündürmesi beklenirdi ki bu mizahtı ve zekâ gerektiren bir yetenekti. Üstelik yalakalar normal insanlar arasından çıkarken, soytarıların illa ki eciş bücüş, cüce ya da kambur, velhasılı hilkat garibesi olmak zorunluluğu vardı. Dolayısıyla yalakaların hiç eksilmediği saraylarda iyi bir soytarı bulmak zordu, bazı başarılı soytarıların egemenden egemene miras kaldığı oluyordu. 

“Üç Top” anlamına gelen Triboulet lakaplı soytarı da tarihe “Fransız Rönesansı’nın prensi” diye geçen Kral Birinci François’ya babasından miras kalmıştı. Triboulet’nin yalaka soyluları zekice alaylarıyla hırpalaması, Kral’ın hoşuna gidiyordu. Soytarısı, saraydaki herkesi hedef alabilirdi. François’nın tek şartı vardı, “Metreslerimi diline dolama, hayatınla ödersin!” demişti. 

Ve bir gün, Triboulet’nin tutamadığı sivri dili metreslerden birine hem de çok kötü dolandı.  

Ama Kral sözünü tuttu. İdam fermanını imzaladığı soytarısına, iki krala yaptığı başarılı soytarılığın yüzü suyu hürmetine, “Nasıl ölmek istersin” diye sormak gafletine düştü.   

Triboulet, asılmakla kesilmek arasında tercih sunulan boynunu büküp “Ecelimle, Kralım!” dedi. 

François şöyle bir durdu, kahkaha attı, idam fermanını yırttı ve hayatını bağışladığı Triboulet’yi saraydan uzaklaştırmakla yetindi.

Çağdaş saraylarda artık soytarı yok, sadece yalaka var, zaten egemenler de aptal.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Kızgın Boğa 21 Nisan 2024
Kıyamete hazırlık 14 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları