Mine Söğüt
Mine Söğüt minesogut@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Başka bir dünya mümkün aslında

25 Mayıs 2016 Çarşamba

Sistem yıkılıyor. Hukuk yıkılıyor. Şehirler yıkılıyor. İnsanlar yıkılıyor. Meclis yıkılıyor. İdealler yıkılıyor. Umutlar yıkılıyor. Ülke yıkılıyor.
Tüm bunları peş peşe yıkanlar; an itibarıyla bu ülkenin en göstermelik hükümetini kurdular.
Yeni hükümette herkes artık açık açık Cumhurbaşkanı’na çalışıyor.
Parlamenter sistemi çoktan yok eden ve başına buyruk bir iradeyle kendi kendine başkanlık sistemine fiilen geçen bir cumhurbaşkanının iki dudağı arasına teslim edilen politika, bugünden itibaren, eskiden olduğundan daha vahşi ve tehlikeli.
Bu vahşeti ve tehlikeyi görmezden gelen ve ezberindeki üç beş değeri korumak bahanesiyle, erki mevcut iktidara elbirliğiyle veren tüm muhalifler... Kendi iplerini kendileri çektiler.
Meclis çatısı altında Kürtlerin hakları için savaşanlar ve Cumhuriyetin değerlerini savunanlar, bir arada durmayı beceremediler. Bir mucizeye imza atarak her şeyi kökünden değiştirebileceklerken, suçu devamlı birbirlerine atarak iktidarın ekmeğine yağ sürdüler.
Seçmenlerinin beklentileri hiçbirinin umurunda değil. Söylemeleri gerekeni söylüyor, yapmaları gerekeni yapıyor, sanki kutsal bir kitapları var, onun dışına zinhar çıkmıyorlar.
Düne kadar ağzından barışı düşürmeyenler, silahlara veda ettiklerini söyleyenler, işler ters gidince yeniden korkunç tehditler savuracak kadar samimiyetsizler.
Düne kadar birlik ve beraberlikten bahsedenler, şartlar gerektirdi bahanesiyle derhal ilke değiştirebilecek kadar omurgasızlar.
Politikacılar asla hesapsız bir iş yapmazlar; üstelik hesabı bir de marifet sayarlar.
Ortaya sahneye çıkar gibi en sahte halleriyle çıkar; meydana çıkar gibi “gerçek” olamazlar.
Bu yüzden, sözde hakkını savundukları değerleri dişleriyle, vahşice, herkesten önce, bizzat parçalar; o parçalarla hem kendileri doyar, hem de iktidarı doyururlar.
Hareketi topa değil, birbirlerine yapa yapa hepimizin kuyusunu itinayla kazarlar.
Şu anda Meclis’te, kendini solcu olarak tanımlayan ama sol değerlerle alakası olmayan her iki muhalefet cephesinde de olan budur.
Hâlâ silahlara güvenenlerle, eski savaşların zaferleriyle yetinenler bu ülkeyi mevcut iktidarın korkunç heveslerine elbirliğiyle gömmekteler.
Biri haklarını savunduğunu iddia ettiği halka ne kadar zarar veriyorsa, diğeri de ilkelerini savunduğunu sandığı rejime o kadar zarar veriyor.
Kürtler Kürtlüğü; Cumhuriyetçiler Cumhuriyeti politika uğruna heba ediyorlar.
Her ikisi de gündemi kurtarmak için yaptıkları küçük hesaplarla arada zar zor beliren o ufacık umudun üzerini bir kalemde küstahça çiziyorlar.
Bu samimiyetsiz muhalifler, tutarsız söylemleri ve hareketleriyle barış kavramını da umudunu da hızla yozlaştırıyorlar.
Çünkü meydanlara değil, sahneye çıkıyorlar.
O sahnede onlara tanınan süre içinde sarf edecekleri gösteride, sırf öyle gerekiyor diye yan yana dizdikleri kelimelerle başı sonu belli bir hikâye anlatmanın ve o yazılmış metnin dışına çıkmamanın derdindeler.
Meydana, üzerinizdeki giysilerle, olduğunuz gibi çıkarsınız; sahneye çıkarkense kendinize ait olmayan ama üzerinize tam oturan kostümler giyersiniz.
Meydana çıkarken sıranızı beklemezsiniz; atarsınız kendinizi ortaya, gerektiği zaman, hiçbir şey hesaplamadan; sahneyeyse, ne zaman nereden gireceğiniz ve ne zaman nereden çıkacağınız bellidir.
Meydan sahte ışıklarla aydınlatılmaz, ortamda ne varsa onla yetinirsiniz; sahneyse ışık oyunlarıyla donatılır, yeri gelince spotlar yakılır, yeri gelince belirli noktalara huzmeler bırakılır.
Meydanda sesinizi duyurmak için gırtlağınızı yırtarcasına, en vahşi tonda bağırırsınız; oysa sahne akustiktir, oraya çıktınız mı nefesinizi diyaframdan hesaplı kullanmanız yeterlidir.
Şu kendini solcu sanıp aslen hesapçı olan muhalifler, sahneden inip, politika adına sahneledikleri oyunları bir bıraksalar ve hep beraber meydanlara çıkıp hareketi gerçekten topa bir yapsalar...
O top gidecek, iktidarın o koca kafasını patlatacak.
Ve bu karmaşık coğrafyada başka bir dünya, hem de en güzel haliyle, hemen şimdi mümkün olacak.
Siz ne sanıyorsunuz; bundan üç yıl önce, o küçücük parkta, biz yok yere mi o kadar büyük delirdik?  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yanık saraylar 4 Ağustos 2021
Patron çıldırdı 30 Temmuz 2021

Günün Köşe Yazıları