Vermemiş Mabut,Neylesin Pamuk...

29 Ağustos 2012 Çarşamba
\n

\n

\n

\n

\n

Orhan Pamuk, Die Zeit muhabiri Thumannın, Kitaplarınızda yönü Avrupaya dönük seküler Türk üst sınıfının yaşadığı ihtişamı ve rezaletleri anlatıyorsunuz. Bu burjuva sınıfının sorunu nedir şeklindeki sorusuna şu yanıtı vermişi: Onların yaşamı benim de yaşamım. Aynı sınıftan, aynı sokaktanız Burjuvazi beni öfkelendirir. Havalı olmalarından hoşlanmam. Egoistlikleri ve kendi vatandaşlarından nefret etmelerinden hiç hazzetmem. Laik Türk üst sınıfını askeri müdahaleler de Kürtlere yapılan baskı da rahatsız etmez. Türk kadınlarının birçoğuna, sadece başörtüsü taktıkları için tepeden bakarlar. Bu tutumları bana, eskiden Güney Afrikada beyazların siyahlara bakışlarını anımsatır.”\n

\n

Anlıyoruz ki Pamuk, özdeşleştiği Türk burjuvazisinden memnun değil. Onu, yeterince mücadeleci bulmuyor. Askeri darbelere de karşı durmadılar, Kürtlerin haklarına sahip çıkmıyorlar, örtülü kadınları da küçümsüyorlar…\n

\n

Bu sefilburjuvazi, Pamuku niye şaşırtıyor ki? Bu güdük elit, elbette Batının aşağıdan yukarıya serpilip gelen, yoksullarla birlikte feodalite ile savaşıp burjuva devrimleri gerçekleştiren devrimci burjuvazisi gibi değil. \n

\n

12 Eylül öncesinin genç Orhan Pamukuna Milliyet Roman ve Orhan Kemal ödüllerini kazandıran ilk eseri Cevdet Bey ve Oğullarında o kadar güzel anlatılır ki burjuvazinin güdüklük hikâyesi. O da gayet iyi biliyor ki, Türk burjuvazisi dediği sınıf, ancak 19. yüzyıl sonrası sivil-asker küçük burjuvazinin (bürokrasinin) inayetiyle, himayesiyle ortaya çıkmış, sonra gelişmiş ülke burjuvazilerinin acenteliği, işbirlikçiliği ile palazlanmış bir sınıf. Ne feodalite (o bile olmadı doğru dürüst Türkiyede) ile didişmiş ne de iktidarı paylaştığı sivil-asker küçük burjuvazi ile iktidar çatışması yaşamış. Tersine 12 Mart, 12 Eylül darbelerini onlarla birlikte gerçekleştirmiş, emek sınıflarına karşı. Burjuva demokrasisi diye bir derdi olmamış. Kulağı hep Washingtonda, oradan ayar alıp ayar vermiş topluma. Burjuva demokrasisi için mücadele, tarihinde, geleneğinde yok. \n

\n

12 Eylül sonrası ABye tam üyelik hatırına başına geçirdiği demokrat şapkasını ise bir türlü oturtamamış, hep iğreti kalmış. 12 Eylül rejiminin kurumlarına, anayasasına hiç itirazı olmamış, tersine kalıcılaşsın istemiş. Demokratlık deyince, bedendeki haki renkleri azaltmayı anlamış, o kadar... 12 Eylül Anayasasının temel hak ve özgürlükleri budayan yanlarına, hele emek sınıflarını zapturapt altına alan yanlarına hiç dokundurmayan bu köksüz burjuvazi, yükselen İslami sermaye kesimine de 28 Şubat darbesi ile ayar vermeyi denemiş, ama tutturamamıştır...\n

\n

*** \n

\n

Bugün ise rövanşçı AKP rejiminin hazırola geçirdiği bir laik burjuvaziyi konuşuyoruz. Orhan Pamuk, bu köksüz, sünepe burjuvaziden -her ne kadar kendini de oraya ait hissetse de- hazzetmiyor ve AKP rejiminin attığı dayaktan ise memnun. Nitekim bir soru üzerine, Türk üst sınıfının siyaset alanında eski gücünü yitirdiğini söylemiş ve eklemiş: “Akıllı olan gerçeği kabullendi. Saygı edinme konusunda mesafe kaydetmeye başladılar...Utangaçolduğunu inkâr etmeyen Pamuk, bir yetmez ama evetçi olarak TÜSİAD üyelerini, AKP rejiminin sindirmesinden, iktidar blokundan -şimdilik- kışkışlamasından da memnun görünüyor. Aydın Doğana atılan meydan dayağından sinen, yılan büyük burjuvazinin RTEye biatından da memnun; Akıllı olan gerçeği kabullendidiyerek,oh oldudemeyi de ihmal etmiyor. Ama her biçare sivil toplumcusavruk gibi, kızdığı tarafa oh olsun çekerken yeni ezen sınıfın -de facto olarak- saffında yer almış olmanın da burukluğunu, ezikliğini yaşıyor… \n

\n

*** \n

\n

12 Eylül öncesinde, birçok sol aydın gibi, yerini emek sınıfının yanı olarak tarifleyen Orhan Pamuk, darbe sonrasında ise savrulan Türkiye solunun birçok kesimi gibi, emek-sermaye ekseni yerine sivil-asker eksenine oturttu tercihini. Sivil olsun, çamurdan olsun zihniyetinin hâkim söyleme dönüştürüldüğü, birçok sol aydın, yazar gibi Pamuk için de AB değerlerine odaklı bir Türkiye, ana hedef haline geldi. Ama unuttukları ve göremedikleri, ABye bir çevre ekonomisi olarak eklemlenen Türkiyenin altı kaval, üstü şeşhaneydi. Altta, AB kapitalizmine düşük ücret ekonomisi olarak eklemlenme rolü vardı. Bu rol, başta sendikal haklar olmak üzere, sosyal-siyasal yapının, kültürel yapının güdük kalmasını da gerektiriyordu. Kurumsal düzeyde kabullenilen birkaç AB normuna karşılık, 12 Eylülün ruhuna dokundurulmadı ve AKP rejimi ile bir vesayet bloku tasfiye olurken daha beteri adım adım, hem de Pamuk ve arkadaşlarının desteği ile inşa edildi. \n

\n

Pamuk, büyük burjuvaziyi Kürt sorununa bigâne kalmakla eleştirirken, onu sindiren AKPnin, Kürtlere ne zulümler ettiğinden hiç dem vurmamaktadır Hedefini başörtüsü özgürlüğü gibi sunan neoliberal gericiliğe demokrat olmak adına destek verirken, aslında inşa edilenin koyu muhafazakâr bir toplum projesi olduğunun ayırdına geç vardılar, dut yemiş bülbül gibi izlemekle kaldılar Orhan Pamuklar… \n

\n

*** \n

\n

Bu topraklarda gerçek burjuvazi türemedi, türeyemedi. Böyle olunca, burjuvazinin üstüne vazife demokratikleşme adına ne varsa, sonuçta emek sınıflarının ajandasına girdi, önceliği oldu. Orhan Pamuk gibiler, heves etseler de gerçek burjuva aydını olamıyorlar. Burjuvazisi neyse, burjuva aydını da o oluyor bu memleketin; köksüz, iğreti, güdük... Onun için başlıktakiyle bitiriyorum;\n

\n

Vermemiş Mabut, neylesin Orhan Pamuk…\n

\n

(*) 27 Ağustos tarihli Çin, Rusya Bloku ABde Güçleniyor başlıklı yazımda veri hataları ve dolayısıyla yorum sorunları vardır. Düzeltilmiş versiyonuna Cumhuriyet Portal ve mustafasonmez.net sitelerinden ulaşılabilir.

\n\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları