Putin’in cesareti (III)

20 Mart 2022 Pazar

Ukrayna’ya Dinyeper üzerinden yaptığım 2006 yılındaki ilk yolculukta, bizi Sivastapol’da bir Ukraynalı gazeteci gezdirmişti. 

Tolstoy’un Sivastapol Öyküleri’nde “dilsiz ölülerin” tanıklığı ile kâğıda döktüğü, kanlı dünya savaşlarının ilk büyük provası olan, “güçler kapışması”nın coğrafyası Kırım Savaşı topraklarını, adını şimdi hatırlayamadığım bir gazeteci ile gezmiştik.  

Savaşın betimlendiği anıt müze Panorama’nın arkasından bugüne değin “büyük güç dengelerinin belirlendiği yer” olarak görülen limana dek uzandık ve burada “sürreel biçimde” Rus donanması ile Ukrayna donanmasının yan yana yattığını gördük. 

O yıllarda Kırım hâlâ Ukrayna hâkimiyetindeydi. Rus donanması buna karşın Sivastapol’dan çıkmamıştı. 

Yenilenen kira anlaşmalarıyla, limanın yüzde 80’ini Rus donanması, yüzde 20’sini Ukrayna donanması işgal etmekteydi. 

“Çift donanmaya ev sahipliği yapan yeryüzündeki tek kent” olan Sivastapol’un bu garip konumu herkesi etkilemişti. 

Soluklanmak için mola verdiğimizde rehber ardından hemen bize Ukrayna’nın 2012’de önce NATO’ya, 2020’de de arkadan AB’ye gireceğini söyledi. 

HAYAL PLANLAMASI

 Hepimize o anda bir kal geldi. Herkes çünkü bunun büyük bir bela haberciliği olduğunu sezmişti. 

Sıradan turistlerden oluşan yolculardan hiçbiri, duyduklarına inanamamıştı. 

“Rus donanması böyle burada Sivastapol limanınında yatarken, siz AB ve NATO üyeliğini nasıl gerçekleştirmeyi düşünüyorsunuz” diye sorduğumda aldığım yanıt iyice herkesi afallattı. 

Gazeteci-rehber, olağan bir şeyden bahsedercesine “Rusya da o zaman Suriye’ye (Tartus Deniz Üssü’ne) iner!” dedi. 

Suriye savaşı daha hiç ortada yokken Ukraynalı muhatabımızın “E ne yapalım? Biz NATO’ya girince Ruslar da başlarının çaresine bakar; dertleri eğer sıcak denizse Suriye’ye inerler!” kıvamındaki sözlerine şok-şok-şok şaşırdık.  

“Bu ne dediğinin farkında mı?” diye herkes birbirinin yüzüne baktı.

Yanlış anlamaya mahal vermemek adına ben sorumu bir kez daha yineledim. Ama duyduğumuz cümle evet buydu: “Rusya da Suriye’ye iner!”

Bunları 2006’da “Öteki Karadeniz’e Yolculuk” başlığıyla yayımlanan dizimde uzunlamasına anlatmış, altına şu notu düşmüştüm: 

Bu ayaküstü uydurulmuş bir yanıt mıydı, fantezi bir senaryo mu? Çözemedik. Ama bu cümle, Ukrayna gezisinden aklımızda kalan unutulmaz bir inci oldu! 

Ukrayna’nın NATO üyeliğinin gerçekçi olmadığını idrak etmek için jeopolitik deha olmak gerekmiyor. Bunun hayali bir proje olduğunu kavramak namına Sivastapol’da şöyle bir gezinmek yetiyordu.

Türkiye’nin o yıllarda Kiev büyükelçiliğinde bulunan Bilge Cankorel, Ukrayna’nın NATO üyeliği projesini bu yüzden bir “hayal planlaması” olarak adlandırıyor. 

“NATO hiçbir zaman Ukrayna’ya seni alacağız!” demedi diyor ve ekliyor: “Yalnızca size kapımız açık dedi.”

Bize de kesin söz vermeyen ama her dem “kapımız açık” diyen AB ile kendi kendimize gelin güvey olmamız gibi, Ukraynalılar da anlaşılan NATO konusunda aralarında gelin güvey olmuşlar. 

TAHRİK DEĞİL TEŞVİK

 “Hayal planlamaları” ne ki yalnız Ukrayna ile sınırlı değil. 

Putin Rusyası’nın da “mega hayal planlamaları” var...

Bunların en başında “Batı çöktü” algısı geliyor. 

Büyükelçi Cankorel, “Batı çöktü” algısının Rus tahayyülünde kademeli olarak şöyle şekillendiğini anlatıyor:

1. 11 Eylül New York’un vurulması, bunun bir güvenlik zaafı olarak bir kenara yazılması. 

2. Irak, Afganistan müdahaleleri. “Tek taraflı bu müdahaleler”den Putin’in “Demek ki girilebiliyor!” sonucunu çıkarması. 

3. Macron’un “NATO’nun beyin ölümü”nü ilan etmesi. 

4. Trump parantezi... 

Uzun Trump parantezde neler var, neler?

Örneğin Rusya’nın ABD seçimlerinde müdahil olduğu iddiası.. 

Trump’ın ülkeyi tweet’lerle yönetmeye kalkması, kızını, damadını oraya buraya yerleştirmesi...

Bunlar giderek yolsuzluk ve yozlaşmaların sadece Rusya’da değil süper güç içinde de çok yaygın olduğu kanısını pekiştiriyor. 

Batı demokrasilerinin moral üstünlüğü ve inandırıcılığı darbe alıyor. 

Son seçimlerin ardından yapılan Kongre baskını tuz biber ekiyor; Moskova’dan çekilen büyük “çöküş fotoğrafını” tamamlıyor. 

“Ne ki Putin’in anlayamadığı şu” diye konuşuyor Büyükelçi Cankorel: “Batı’da işlemeye devam eden kurumlar, ekonomi ve üretim var!”    

Putin, ülkesinin bu alanlardaki açıklarını hesaba katmadan, hayal ettiği ve uzun süredir çekmecede tuttuğu genişleme planlarını “Zaman bu zamandır” diye uygulamaya koyuluyor. 

“NATO genişlemesiyle Batı, Rusya’yı ne kertede tahrik etti” soruma Cankorel son olarak “Ben bu tahrik analizlerine hiç katılmıyorum” diyerek yanıt veriyor: “Ama şu bir gerçek: Batı saydığım nedenlerle Putin’i teşvik etti. Onu cesaretlendirdi. Burada tahrik değil teşvik var. Putin şimdi büyük bir direnişle karşılaşıyor. Çünkü Ukrayna gerçeğini kavrayamadı. Güçlü bir direnişle karşılaşacağını hesaplayamadı. Yaşamını KGB’de geçiren Rus lider, küçümsediği ‘komedyen’ Zelenski karşısında ilerleyemiyor. Bu çok tuhaf bir durum.”

Rusya, Belarus, Ukrayna... Bu coğrafyanın bambaşka bir mantığı var. 

Rüya âlemi ve uçuşan, ayakları yerden kesilen insan figürleri tabloları ile ünlü Chagall’ın bu topraklardan çıkmış olması bir rastlantı olmamalı...

Savaşı “Kim tahrik etti” sorusuna bakarken, uçuşan hayalleri unutmamalı. 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Kılıçdaroğlu vakası 14 Nisan 2024
31 Mart’ın bahsi 7 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları