1921 Anayasası mı dediniz?
Nilgün Cerrahoğlu
Son Köşe Yazıları

1921 Anayasası mı dediniz?

21.04.2024 04:00
Güncellenme:
Takip Et:

Bayramı Şevket Süreyya Aydemir’in Enver Paşa’sı ile geçirdim. “Bu kitap, bir insanın değil, bir devrin hikayesi” diye başlıyor Şevket Süreyya üç ciltlik dev yapıtına ve bizi Osmanlı’nın çöküş yıllarında büyük bir yolculuğa çıkartıyor. 

Yazar ilk sayfalarda daha 19. yüzyıl son çeyreğinin koşullarını şu şekilde özetliyor: 

“Anadolu zulüm... ayanlar istibdatı ve idaresizlikler içinde çalkalanıyordu. Rüşvet, zirve noktalarına varmıştı...Devlet gelirleri iyi kullanılmıyordu. Dış borçlanmalar ve bu yoldan çok yüksek faizler, komisyonlar ve ağır garantilerle sağlanan paralar, daha çok israf ve sefahate harcanıyordu... Dış borçlar, on senede 25 milyondan, 250 milyon altın liraya çıkmıştı...” 

Abdülhamitmeşrutiyetin ilanı koşulu” ile, 1876 sonunda işte bu konjonktürde tahta çıkıyor. 

Alelacele bir anayasa komisyonu kuruluyor ve 140 maddelik bir tasarı kendisine sunuluyor. 

Padişah “layiha” denilen tasarıyı yeterince “yerli ve milli” bulmuyor. 

Hükümlerde, memleketin usul ve istidatına uygun olmayan maddeler görülmüştür!” diyerek maddelerin 1/5’ini kırpıyor ve 113’e indiriyor. Dilediğini sınır dışı etmek gibi keyfi kayıtlar getiriyor. Ve anayasanın kendine tanıdığı “meclisin dağıtılması” hakkına istinaden, 13 Şubat 1878’de bir daha yeniden toplamamacasına meclisi kapatıyor. Yani darbe yapıyor! 

İSTİBDAT DÖNEMİ METNİ

33 yıl sürecek Abdülhamit istibdadı böyle başlıyor. 

İlk anayasa (1876 Anayasası!) gerçekte bu sürede ilga edilmiyor. Amma velakin Anayasa’dan bahsetmek, anayasal haklar talep etmek, Şevket Süreyya’nın “karanlık bir korku, kanunsuzluk, iflas ve tükeniş devri” olarak tanımladığı Abdülhamit yıllarında bedeli ağır bir suça dönüşüyor. 

Vikipedi’ye Kanuni Esasi diye baktığınızda, 1876 Anayasası’nın taa 1924 yılında ilga edildiğini görürsünüz. 

Yani bugün “demokratik, sivil anayasa” modeli olarak önümüze konulmak istenen 1921 Anayasası’nın temel gövdesini, Şevket Süreyya Aydemir’in tüm arka plan ve atmosferiyle anlattığı Abdülhamit’in bu keyfi belgesi oluşturuyor. 

1921 dendiğinde... diğer deyişle sadece 1921’e değil, 1876’ya dek dönülmüş oluyor. 

1982 Anayasası üzerinde yapılan oynamalar misali, Kurtuluş Savaşı’nın olağanüstü koşullarında... o zamana değin gerçekte ilga edilmemiş olan 1876 Anayasasına yapılan yamalar kastediliyor. 

1921 Anayasası başka ifadeyle kendi başına bütünlüğü olan bir anayasa metni değil, 1876’nın devamı sadece... 

Bir defa bunu bilelim. 

Bugün meram edilen öyle görünüyor ki, Cumhuriyet sonrası anayasalarının cümlesinin kazanımlarını silmek ve vaktiyle “dostlar alışverişte görsün” niyetiyle getirilmiş Abdülhamit Anayasasına dek geri giden bir zaman tüneline girmek. 

Temel hak ve özgürlükler, laiklik, güçler ayrılığı, kadın erkek eşitliği, kadınların siyasal hakları gibi 20. yüzyılın muazzam kazanımlarını içermeyen bir başka zamanlar metni,  21. yüzyılın ilk çeyreğinde “yeni anayasa projesi”(!) söylemiyle sözüm ona sivilleşme ve demokratikleşme iddiasıyla önümüze konabiliyor. 

Bir “yaptıklarımız, yapacaklarımızın teminatıdır”durumu ile karşı karşıyayız. 

ÖZGÜRLÜKLERDE DİP NOKTA

İktidara “Türkiye’yi AB üyesi yapacağız” diyerek gelmişlerdi. “Adaylık statüsü” alır almaz arkadan “Kopenhag kriterlerini Ankara kriterleri yapıp yola devam edeceğiz” moduna geçtiler. 

“Ankara kriterleri”nin devamı, dünyada benzeri görülmeyen bir “Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi” getirdi. 

Sivilleşme ve demokratikleşme iddiasıyla alınan tüm bu virajlada, ülke her defasında demokrasiden biraz daha uzaklaştı. 

Demokrasi endeksi” raporlarında Türkiye bundan böyle “dünyada özgürlüklerde en gerileyen ülke” grubu içinde görülüyor. 

Minimal demokrasi” şeklinde adlandırılan “kısmen özgür” kategorisinden çıkıp, “özgür olmayan ülkeler” arasına savruluyor. Ve de “seçimlerin yapıldığı ama demokratik norm ve standartların geçerli olmadığı” bir “seçimli otokrasi” sınıfında zikrediliyor. 

Demokratikleşme için atılan adımların sonu eğer bu ise, lütfen “demokratikleşme” adına artık hiçbir şey yapmayın! 

Hal böyleyken ya da tam da böyle olduğu için şimdi de... “katılımcı, güçlü anayasa” kontenjanından revize edilmiş bir 1921 Anayasası önerilebiliyor. 

“Sizlere rötuşlanmış bir 1921 Anayasası verelim!” denebiliyor... 

Geri dönmek ve geri gitmek arzusu öyle güçlü ki... yüzyıl öncesinin olağanüstü koşullarında bir araya getirilebilmiş, geri planı ile tamamı 1,5 yüzyıl öncesinde kalan bir anayasa metnine geri dönmekten bahis açmanın absürtlüğü asla dert edilmiyor ve garipsenmiyor. 

Ne çağdışı kaçmak, ne anakronistik kalmaktan çekiniliyor... 

Çünkü biricik kıstas “güç”... 

Güç” ne derse, sorgulamaksızın yanında hizalanmak baş değer. 

Anayasacılığın temel konusu oysa ki, her akla gelen önermenin buyruk sayılabileceği “mutlak güc”ü kısıtlamak ve bu ana eksende güçler ayrılığını tesis etmek, haklara sahip çıkmaktır. 

Hakların güvence altında alınmadığı ve güçler ayrılığının tesis edilmediği toplumlarda Anayasa yoktur” der evrensel “İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirisi”. 

Anayasa konuşacaksak eğer buradan başlamamız ve buradan devam etmemiz gerekir.

Yazarın Son Yazıları

Nermin Abadan Unat

Nermin Abadan Unat’ı en son TV’de 2022 Aralık’ında İmamoğlu için yapılan destek mitinglerinin ilkinde gördüm.

Devamını Oku
14.12.2025
Masterchef’te yılın kelimesi: Nasip

Görmüşsünüzdür: “Siyaset dışı en güvenilir isimler anketi”nde Sedat Peker ilk sıraya oturdu.

Devamını Oku
07.12.2025
Epstein: Körlerin fil tarifi

“Gerçeklerin, çoğumuzun gözünden kaçan bir yapısı var”...

Devamını Oku
23.11.2025
BBC’ye darbe... Faşizme kayış

İngiliz yazar Ian McEwan uyarıyor...

Devamını Oku
16.11.2025
Mamdani tarih yazdı

Turhan Selçuk’un çok sevdiğim bir karikatürü vardır: Küçük balıklar bir araya gelip devasa bir köpek balığını kovalar.

Devamını Oku
09.11.2025
Mamdani kasırgası

Annesi Mira Nair...

Devamını Oku
02.11.2025
Kaddafi’nin İntikamı

Mezardan yükselen intikamlar bunlar...

Devamını Oku
26.10.2025
Ortadoğu’da altın çağ...

Shehadeh Dajani’nin yüzü hâlâ gözlerimin önünde...

Devamını Oku
19.10.2025
Nobel’in prestiji çakıldı

Michael Wolff... Trump döneminin kara kutusu.

Devamını Oku
12.10.2025
Geç olmadan

"87 yaşındayım" diyor Jane Fonda...

Devamını Oku
05.10.2025
Meşruiyet nedir?

“Cesur bir adım atalım ve ona (Cumhurbaşkanı Erdoğan’a!) bire bir ilişki temelli gereksinim duyduğunu verelim. O nedir? Meşrutiyet!”

Devamını Oku
28.09.2025
Trump’ın korku imparatorluğu

Sizler bu satırları okurken Trump Amerika’sı geçen hafta içinde öldürülen radikal sağ aktivist Charlie Kirk’ü ulusal törenlerle uğurluyor olacak.

Devamını Oku
21.09.2025
Hedef muhalefeti yok etmek

Amaç, muhalefeti etkisizleştirmek ve işlevsizleştirmek...

Devamını Oku
14.09.2025
Titanik’te olmak

Proizvol ve prodazhnost... Rusça iki sözcük.

Devamını Oku
07.09.2025
Hür dünyanın sonu

Prodi’yi hatırlarsınız...

Devamını Oku
31.08.2025
Midas’ın Kulakları

Çocukluğumda “Midas’ın Kulakları” diye çok ünlü bir oyun vardı.

Devamını Oku
24.08.2025
Başyücelik hutbesi

İslam inkılabının ana kanun maddesi şudur: Bütün kanunlar Allah’ın emirlerine uygun ve bağlı olarak insani selim duygu ve düşünceye dayanır.

Devamını Oku
17.08.2025
Epstein Vakası

"Epstein vakası ABD siyaset kültüründe merkezi bir komplo kertesine erişti, bu gidişle Kennedy suikastı mitosu ile yarışır” diyor Michael Wolff.

Devamını Oku
10.08.2025
Kara düzen

II. Trump badiresine karşı Başkanlık yarışına girmek cüretini gösteren Demokrat Parti adayı Kamala Harris ilk kez konuştu ve...

Devamını Oku
03.08.2025
Sevgili Altan bey

Sevgili Altan bey

Devamını Oku
27.07.2025
Siyasette gerçeklik yok oldu

“ Otokratlar rakiplerini artık öldürmüyor” diyor Anne Applebaum ve devam ediyor...

Devamını Oku
20.07.2025
Grok zamanlarında yaşamak

Bir arkadaşımdan geldi. Instagram iletisi... ’70 li yıllar. Bikinili dört kadın güneşin altında mutlu mesut uzanmış.

Devamını Oku
13.07.2025
Zohran efsanesi

Faşizm gemi azıya aldıkça, çarenin yerel siyasetten geçtiği anlaşılıyor.

Devamını Oku
06.07.2025
Venedik’te düğün

Thomas Mann “Venedik’te Ölüm”ü tam Birinci Dünya Savaşı arifesinde, bir “çöküş” hikayesi olarak kaleme almıştı. “Belle époque/Muhteşem devir”tabir edilen 19. yüzyıldaki 2. sanayi devriminin sonu ile 20. yüzyıl başının sonsuz istikrar, refah ve özgüven çağı sonlanmış, baş döndürücü teknolojik değişimlerle toplumun değerler skalası değişmişti.

Devamını Oku
29.06.2025
İsrail’in ‘pis işleri’

Deyim, Almanya’nın yeni Şansöylesi Friedrich Merz’e ait. Bir haftadır Mertz’in şok...şok...şok bu sözleri konuşuluyor.

Devamını Oku
22.06.2025
Trump’ın ‘oyuncak askerleri’

14 Haziran’da Washington’da bir kutlama için, yerleri dolduracak yedeklere ihtiyaç var.

Devamını Oku
15.06.2025
Dekadans

Donald Trump, Beyaz Saray’a çıktığı ilk yıllarda, “New York’un ortasında, 5. caddede çıkıp birini vursam bir tek seçmen kaybetmem!” demişti.

Devamını Oku
08.06.2025
Kurşun hızı

Adına “muzzle velocity” diyorlar. Deyimi siyasi jargona sokan isim Trump’ın “karanlık prensi” Steve Bannon.

Devamını Oku
01.06.2025
Habeas Corpus nedir?

“Habeas Corpus nedir? Tanımlar mısınız?”

Devamını Oku
25.05.2025
Arabistanlı Donald’ın evreni

İç gerilimlerin cümlemizi sersem ettiği, burnumuzun ucunu göremez hale getirdiği Türkiye’nin dışında bir dünya var.

Devamını Oku
18.05.2025
Trump Vatikan’a da göz dikti

Trump Vatikan’a da göz dikti

Devamını Oku
11.05.2025
Psikolojik harekât

Psikolojik harekât

Devamını Oku
04.05.2025
Vatikan’da dönüm noktası

Vatikan’da dönüm noktası

Devamını Oku
27.04.2025
Romancının ölümü

Romancının ölümü

Devamını Oku
20.04.2025
Starmer’ın sessizliği

Starmer’ın sessizliği

Devamını Oku
13.04.2025
İmamoğlu ‘rakip’ olmasaydı...

İmamoğlu ‘rakip’ olmasaydı...

Devamını Oku
06.04.2025
Pikachu’nun anlattıkları...

Pikachu’nun anlattıkları...

Devamını Oku
30.03.2025
Kafka senaryosu

Kafka senaryosu

Devamını Oku
23.03.2025
Avrupa'da neler oluyor?

Avrupa'da neler oluyor?

Devamını Oku
16.03.2025
Avrupa’da yeni kavşak

Avrupa’da yeni kavşak

Devamını Oku
09.03.2025