Aşı Savaşları ve AKP’nin Aşı Sınavı - Prof. Dr. Ahmet SALTIK
Olaylar Ve Görüşler
Son Köşe Yazıları

Aşı Savaşları ve AKP’nin Aşı Sınavı - Prof. Dr. Ahmet SALTIK

12.12.2020 07:00
Güncellenme:
Takip Et:

Dünya bir aşı savaşı yaşıyor, rekabet çok acımasız ve Türkiye de bunun içinde. Küresel toplumla dürüst işbirliği, eşgüdüm, dayanışma ve bilimsel akılcılık çözüm masamızın dört ayağı olmalıdır. Türkiye’nin aşı konusunda çok geciktiği ortada.

Yalnızca Çin’den 50 milyon doz aşı alınabileceğini biliyoruz. Bu aşının Türkiye’de süren “Evre 3” çalışmaları (12 bin 500 gönüllüde) bitmek üzere ve sonuçları olumlu görünüyor. Bu çalışma sayesinde Türkiye’ye bir aşı kotası ayrılmış durumda.

Bir de BioNTech-PFIZER’den yalnızca bir milyon doz aşı alınabileceği belirtiliyor.

GERÇEKÇİ OLUNMALI

Bu aşıların 2 doz yapılacağı düşünüldüğünde, 50 milyon doz aşı ile en çok 25 milyon kişiye ulaşılabilir (fire payı da var). Bu sayı Türkiye için kesinlikle yeterli değildir. Türkiye’de 84 milyon vatandaş, 6 milyon göçmen olmak üzere 90 milyonluk dev bir nüfus var. Aşılanmayacak olan 18 yaş altı 20 milyon dikkate alınırsa aşılanması gereken 70 milyona yakın insan var, 140 milyon doz aşı gerekiyor (fire payı da var..)!

Buna başka bir yerden ek yapma olanağımız da yok gibi, çünkü aşılar kapışıldı. Örneğin 65 milyon nüfuslu İngiltere, farklı aşılardan 300 milyon doz stokladı. Türkiye’nin umudu ise nisanda yerli-milli” aşı!? Bu aşının geliştirildiğini varsaysak bile Türkiye’nin gereksinimini kısa sürede karşılayacak miktarda üretilmeyeceğini biliyoruz. Ufukta başka bir aşı, somut sipariş izi de göremiyoruz. Tıpkı grip aşısında olduğu gibi ciddi bir kıtlık yaşanacak ülkemizde. Yerli aşı bile olsa 1 yılda 90 milyon doz (50 milyon doza ek) üretimi çok zor, hatta olanaksız.

   2021de Türkiye, duyarlı nüfusunu aşılayabilecek olanağa sahip olamayacak görünüyor.

Oysa Refik Saydam Hıfzıssıhha Enstitüsü kapatılmasaydı (2011), teknolojisi güncellenseydi, aşı gibi stratejik bir üründe yüzde 100 dışa bağımlı olmak yerine, insan aşılarında özyeterlilik sahibi olacaktık.

Atatürk döneminde 1928’de açılan ve paha biçilmez koruyucu sağlık hizmetleri üreten, aşı-serum gereksinimimizi on yıllarca karşılayan hatta dışsatımını yapan bu saygın ve stratejik kurum, yönetsel ve akçalı olarak özerk, bilimsel olarak özgür bir yasal yapılanma ile hızla yeniden açılmalı, teknik donanımı güncellenmeli, uzman insan gücü sağlanmalı ve salgın yönetimi devredilmelidir.

SONUÇLAR BEKLENMELİ

Aşıların etkinliği Evre 3”te, farklı ülkelerde en az 30 bin gönüllü insanda sınanıyor ve bağımsız gözlemcilerce izleniyor. Bu 18-59 yaş arası aydınlatılmış gönüllü deneklerden (ki saygın bir davranıştır!) kaçı korundu, yeterli ve kalıcı antikor üretti ve/veya hücresel bağışık yanıt verdi, buna bakılıyor. Endonezya’da yeni yayımlanan raporda etkinlik oranı yüzde 97 olarak açıklandı.

Türkiye ve Brezilya raporları açıklanmadı, birleştirilip yayımlanacak. Önümüzdeki günlerde Sinovac vd. Evre 3” raporlarının yayımlanacağını açıkladı. Bunu beklememiz gerekiyor. Türkiye de Evre 3” raporunun olumlu çıkması koşuluyla bu aşıyı uygulayacağını belirtmeli. Bu raporlar olumlu olmadığı takdirde aşıyı uygulama olanağı yok!

Aşı, Türkiye’ye geldiğinde en az 14 gün süren biyogüvenlik analizleri zorunlu. Bu olmadan kullanımı olanak dışı. Aşıyla ilgili Sağlık Bakanlığı yeterli açıklama yapmıyor. Aşıların nasıl geleceğini, sözleşme koşullarını, fiyatını bilmiyoruz. Aracı şirket olmaksızın doğrudan Ticaret Bakanlığı’nca dışalım yapılmalıdır.

Gelen aşılardan belirli oranda örneklem çekilerek yetkili (akredite) ulusal referans laboratuvarlarında biyogüvenlik testlerinin yapılması zorunludur. Örneğin 20 milyon aşıdan bin ampul örneklem çekilerek Refik Saydam Hıfzıssıhha Enstitüsü laboratuvarında biyogüvenlik testleri yapılabilir ya da Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu laboratuvarlarında bakılabilir.

Bu testler en az 2 hafta alır. Aşılar 11 Aralık’ta gelecekse, aşılamaya başlama 2021 başına kalır. 

Sağlık çalışanları olağanüstü bir hasta yüküyle boğuşuyor. Onları bir de aşılama hizmetine koşturmamak gerekir. Örneğin tıp öğrencileri gönüllülükle aşılama sürecine katılabilir. Hemşirelik, ebelik öğrencileri aşılama konusunda eğitilip bu hizmeti verebilir. Aşılama için istasyonlar hazırlanmalı; örneğin kapalı spor salonları, sahra çadırları bu amaçla hazırlanmalıdır.

KURUMLAR ÖZERK OLMALI

Ülkemizin ulusal referans laboratuvarından çıkan rapor olumlu olursa bu rapor, Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu’na sunulacaktır. Bunlar Sağlık Bakanlığı’na bağlı bürokratik birimler. Oysa özerk kurumlar olması gerek bu birimlerin. Sözgelimi, ABD’de FDA, Amerika Başkanı’ndan bağımsız bir kurumdur. Özerk kurumlar halka güven verir. Yine ABD’de Surgeon General diye bir kurum” vardır. Bu kişi Sağlık Bakanlığı sözcüsüdür, sağlık konusunda o açıklama yapar ve herkes ona güvenir. Oysa Türkiye’de bakanın kendisi bile salgın verileri konusunda aylarca halkı aldattı, siyasal otoriteye güven yıkıldı.

   Aşılamada iktidara güven yeniden kurulmazsa halkın bir kesimi aşıyı reddedebilir.

   Biz eğer yaklaşık 70 milyon insanımızı hızla aşılayamazsak salgını durduramayız.

Salgın şu anda çok azgın, bir kişi en az 5 kişiye bulaştırıyor. Bu denli şiddetli bir aşamada, nüfusun yüzde 60’ını aşılamak bile yetmez, yüzde 70-80’ini aşılayarak yüksek düzeyli toplum bağışıklığı sağlamak gerekir. 90 milyon nüfusta 20 milyon 0-18 yaş çocuğa aşı yapıl(a)mayacağından, kalan yaklaşık 70 milyon nüfus yüzde 90 etkili bir aşıyla 2 kez aşılansa en iyimser biçimde, şubat içinde Türkiye nüfusunun 63 milyonu (yüzde 70’i) bağışıklanmış olur (kalan 27 milyon aşısız!). Bu bile kritik eşiktir, yeterli saymak güçtür.

14 GÜN KAPANMA ŞART

   18+ yaş tek 1 kişi bile (tıbben aşı engeli olanlar dışında) aşılama dışında kalmamalıdır.

İngiltere, BioNTech/PFIZER aşısını uygulamaya başladı (08.12.20). İngiltere’nin biyolojik ürünlere ruhsat veren MHRA adlı özerk kurumu var. İngiliz hükümeti bu konuda yetkili değil, bu özerk kurumun raporuna dayalı siyasal karar aldı. Biz en azından 1 ay sonra aşılamaya başlayabileceğiz. Burada da ciddi bir gecikme ve can yitiği var. Hiç kuşku yok, bu gecikmeden iktidar/Erdoğan açık ve tek sorumludur!

Salgın bu hızıyla sürerse 1 ayda en azından resmi veri ile” altı bin insanın daha ölümü demektir! Buna katlanılamaz!

   Türkiye, aşılamayı beklemeden zorunlu ve ivedi olarak tam kapatmaya gitmeli ve 14 gün mutlaka tam kapatma (lockdown) yapmalıdır.  Azgın salgın yangını böylelikle biraz sakinleştirilebilir, çökme eşiğine sürüklenen sağlık sistemi ve çalışanları mola almış olur; ardından aşılama daha sakin, daha az dozla götürülebilir.

İktidarın tüm aşı süreçlerini çok saydam yürüterek halkın güvenini kazanması yaşamsal derecede önemlidir. Bu koşulların sağlanması durumunda aşı seçmeden hepimiz aşı olmalıyız.

  Uzat kolunu Türkiye...

PROF. DR. AHMET SALTIK

MD, MSC, BSC HALK SAĞLIĞI UZMANI


Yazarın Son Yazıları

Çağdaşlık yolunda bir ömür - Hüseyin Karataş

Çağdaşlık eksikliğine ve dokunulmazlara dokunan sevgili hocam Prof. Dr. Türkan Saylan...

Devamını Oku
13.12.2025
Geleceğin savaş alanı, Türkiye ve Karadeniz - Doğu Silahçıoğlu

“Erken Cumhuriyet dönemi”nde (1923-1938) savunma sanayisindeki gelişmeler Türkiye’yi; başta uçak olmak üzere harp silah araç gereçlerinde dış satım yapan bir ülke konumuna getirmişti.

Devamını Oku
12.12.2025
Gençlik MESEM’den büyüktür - Kaan Eroğuz

AKP iktidarı tarafından 2016 yılında örgün ve zorunlu eğitim kapsamına alınan mesleki eğitim merkezleri (MESEM), çocuk işçiliğinin yaygınlaşmasında ve “kurumsallaşmasında” kritik bir rol oynuyor

Devamını Oku
12.12.2025
İnsan onuru ve demokrasi - Ayşe Atalay

TDK sözlüğünde “onur” kavramı insanın kendisine karşı duyduğu saygı olarak tanımlanıyor.

Devamını Oku
11.12.2025
Komisyonda emekçinin adı yok - Şükrü Karaman

Milyonlarca emekçinin yeni ücrete ilişkin alacağı kararı merakla beklediği Asgari Ücret Tespit Komisyonu çalışmalarına yarın başlayacak.

Devamını Oku
11.12.2025
Karadeniz’de neler oluyor? - Can Erenoğlu

Dünyanın en güvenli ve istikrarlı denizi Karadeniz dünyanın en tehlikeli deniz alanına mı dönüştürülüyor?

Devamını Oku
10.12.2025
Gelir adaletsizliği tırmanıyor! - Devrim Onur Erdağ

Türkiye'de emeğin değeri uzun zamandır siyaset meydanında sıkça dile getirilen bir konu.

Devamını Oku
10.12.2025
Yeni feodal çağ ve dijital baronluk - Doğan Sevimbike

Yanis Varoufakis’in No Kings Means No Barons başlıklı yazısı, çağımızın ekonomik ve siyasal düzenini “yeni bir feodalizm” olarak niteliyor.

Devamını Oku
09.12.2025
Erdoğan’ın 2005’teki hayalleri - Kadir Serkan Selçuk

Yıl 2005. Dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, o dönem henüz el konmamış olan Sabah gazetesinin 20. kuruluş yıldönümü için gazeteye bir yazı yazmıştı.

Devamını Oku
09.12.2025
Terörist başının ayağına gitmek... - Hatice Topçu

Ulus devletler; tarih bilinci, ortak coğrafya ve dil birliğine dayanır.

Devamını Oku
08.12.2025
‘Kırkyama’ siyaset… - Prof. Dr. Utku Yapıcı

Türk siyasetinde son yıllardaki en ilginç gelişme siyasi kimlikler düzleminde yaşanıyor.

Devamını Oku
08.12.2025
Çocuklarımız artık kimsesiz mi? - Özgür Hüseyin Akış

Cumhuriyetin kuruluş yıllarında söylenmiş bir cümle hâlâ kulaklarımızda çınlar:

Devamını Oku
07.12.2025
Çözüm mü, çözülme mi? - Ülgen Zeki Ok

Emperyalist güçlerin Ortadoğu’daki kirli emellerinin önündeki en büyük engel olan Atatürk’ü Türk halkının yüreğinden söküp atmak, yani öldürebilmek için bir gri propaganda yöntemi uyguluyor.

Devamını Oku
06.12.2025
Tek Çin ilkesi - Wei Xiaodong

Türkiye’de Çin’in Tayvan bölgesi yaygın olarak bilinse de bu bölgeye ilişkin tarihi ve siyasi bilgiler genellikle sınırlı kalmaktadır.

Devamını Oku
05.12.2025
Cumhuriyete sahip çıkma konuşması: Atatürk’ün ‘Bursa Nutku’ - Hamdi Yaver Aktan

Mustafa Kemal Paşa, 3 Şubat 1933 akşamı İzmir Kordon’daki köşkte akşam yemeği sırasında Bursa’daki olayı öğrenir.

Devamını Oku
03.12.2025
Demokraside seçilenler özgür olmalı - Hüseyin Mert

Demokrasi; çağdaş yaşamın, mutluluğun, ekonomik kalkınmanın ve her türlü gelişmenin önkoşulu, altyapısı ve temelidir.

Devamını Oku
03.12.2025
İktidarın eğitimdeki U dönüşleri - Nazım Mutlu

Siyasal yaşamının toplamı çeyrek yüzyılı bulan iktidar partisinin kısa tarihi, sayısız U dönüşleriyle doludur.

Devamını Oku
03.12.2025
Tekke ve zaviyelerin kapatılması - Doç. Dr. Hüner Tuncer

Tekkeler ve zaviyeler, İslamdaki tarikatların dinsel tören, toplantı ve eğitim yerleridir.

Devamını Oku
02.12.2025
Suyun akışını sürdürmek - Dr. Anıl Yıldırım Poyraz

“Su ateşe galiptir ancak bir kaba girerse ateş onu kaynatıp yok eder.” - Mevlana

Devamını Oku
02.12.2025
21.yüzyılda Türkiye’de sosyal demokrasi - Halil Sarıgöz

Sosyal demokrat partilerin tarihsel serüvenine baktığımızda, parti programlarının yalnızca birer teknik metin değil; toplumun yönünü, siyasal aklın niteliğini ve iktidar imgelemini belirleyen kurucu belgeler olduğunu görürüz.

Devamını Oku
01.12.2025
Gıda güvenliği sistemimiz alarm veriyor - Adnan Serpen

Gıda yaşam için olmazsa olmazdır ancak kirlenirse hastalığa, hatta ölüme bile neden olabilmektedir.

Devamını Oku
01.12.2025
Buğra Gökce, Silivri'den Cumhuriyet'e yazdı

Otuz altıncı pazar...

Devamını Oku
29.11.2025
İhanetin adı barış olamaz… - Erol Ertuğrul

Güzel yurdumuzda 23 yıldır uygulanan politikalarla, üniter devlet yapımıza ve Cumhuriyetimizin kuruluş anlayışına uymayan görüşler seslerini yükseltmeye başladı.

Devamını Oku
29.11.2025
İddianame hukukla bağlı mı? - Doğan Erkan

İmamoğlu iddianamesi başından beri hukuk dili yerine tercih edilen siyasal retoriğiyle, delil boşluğuyla, rivayet anlatımlarıyla tartışılıyor.

Devamını Oku
28.11.2025
İmralı ziyareti ve TBMM - Hüseyin Özkahraman

Türkiye’de “Kürt meselesi”, etnik kimlik tartışmalarını aşan; devlet-toplum ilişkilerini, siyasal katılım biçimlerini, demokratikleşme dinamiklerini ve meşruiyet tartışmalarını doğrudan etkileyen çok katmanlı bir olgudur.

Devamını Oku
28.11.2025
Kurucu felsefeye dönüş - Mehmet Tomanbay

Son açıklanan TÜİK verileri enflasyon, işsizlik ve derinleşen yoksulluğun gittikçe büyüyen sorunlar olduğunu göstermektedir.

Devamını Oku
27.11.2025
Seçimin sakatlanması - Cihangir Dumanlı

Anayasamızın 2. maddesine göre Türkiye Cumhuriyeti demokratik bir devlettir.

Devamını Oku
27.11.2025
Düzensiz dünya nereye gidiyor? - Nejat Eslen

Yeni bin yılın ilk yüzyılının ilk çeyreği yakında bitecek.

Devamını Oku
26.11.2025
İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

Devamını Oku
26.11.2025
Eğitim sürecinde öğretme ve öğrenme - Cihat Karaali

Geçmişte eğitimciler yalnızca öğretmen değillerdi.

Devamını Oku
26.11.2025
Radbruch formülü ve Türkiye bağlamı - Başar Yaltı

Daha önce bu sütunlarda yayımlanan “Adaletsizliği Görmek” (Cumhuriyet, 07.11.2025) başlıklı yazımızda; adalete giden yolun adaletsizliği görmekten geçtiğini, bir hukuk düzeninde karar veren konumundaki tüm görevliler ile hukuk normlarını uygulayan tüm yetkililerin adaletsizliği görmek, önlemek ve adaleti yerine getirmekle görevli olduklarını, adaletsizliği görme yetisine sahip olmayanların yargıç ve savcı yapılmaması gerektiğini belirtmiştik.

Devamını Oku
25.11.2025
Türkiye Araf’ta - Gani Işık

Şimdilerde Türkiye’ye bir hal oldu; Cumhur İttifakı, İmralı ile hemhal oldu.

Devamını Oku
25.11.2025
Öğretmenim, canım benim! - Duran Güldemir

24 Kasım Öğretmenler Günü’nün anlamını ve önemini anlatmak için söylenecek çok söz var elbette ancak Ceyhun Atuf Kansu’nun “Dünyanın Bütün Çiçekleri” şiirinin bu dizeleri sanki bir başka söze gerek yoktur der gibi derin bir duygusallık içine sürüklemektedir bizi.

Devamını Oku
24.11.2025
Uçak kazasının düşündürdükleri... - Cumhur Utku

Geçen hafta Azerbaycan-Gürcistan sınırında düşen askeri uçağımızla ilgili bir tanımı düzeltelim

Devamını Oku
22.11.2025
Türkiye’de şap hastalığı neden hâlâ bitmiyor? - Gülay Ertürk

Türkiye’de hayvancılığın en büyük sorunlarından biri, aradan geçen yüzyıllara rağmen hâlâ kontrol altına alınamayan şap hastalığıdır.

Devamını Oku
21.11.2025
Bir döneğin anatomisi - Çiğdem Bayraktar Ör

Dün söylediğini bugün unutuyor; hayır, unutmuyor; “Dün söylediğini yutuyor”!

Devamını Oku
21.11.2025
‘Ot otlayanlar’dan bugüne - A. Celal Binzet

Günümüzün yakıcı sorunlarından birisi olan vergi, bozuk sistemin ana nedenlerinin başında geliyor.

Devamını Oku
21.11.2025
Dünya Çocuk Hakları Günü - Recep Nas

Çocuk Haklarına İlişkin Sözleşme, 20 Kasım 1989 günü Birleşmiş Milletler’ce kabul edilmiş, 2 Eylül 1990’da yürürlüğe girmiştir.

Devamını Oku
20.11.2025
CHP'nin iktidar kurultayı - Ziya Yergök

Türkiye’nin kurucu ve birinci partisi, iktidarın en güçlü adayı CHP, 28- 30 Kasım tarihlerinde 39. olağan kurultayını yapacak.

Devamını Oku
20.11.2025
Güvenlik kültürü üzerine - Gazi Zorer

Ülkemizin büyük kısmı aktif deprem kuşağında ve sıklıkla depremi yaşıyoruz ama esaslı bir deprem master planımız yok.

Devamını Oku
19.11.2025