Olaylar Ve Görüşler

Avukatların sorunları toplumun sorunudur - Av. Hüseyin KÖPRÜLÜ

29 Nisan 2024 Pazartesi

Avukatlık mesleği toplumumuzda tam olarak anlaşılamamış bir meslektir. Bu nedenle barolar ve avukatlar sorunlarını dile getirdiğinde bu sorunun Türkiye’deki 180 bin avukatın sorunu olduğu düşünülebilmektedir. Ancak avukat, hâkim ve cumhuriyet savcıları gibi yargının kurucu unsurudur. Mesleğin doğuşu ceza yargılamasında suçlanan kişinin savunulması olsa da insan hakları kavramının çağdaş toplumlarda ortak amaç olmasıyla ceza, hukuk, idari, disiplin gibi tüm yargılamalarda avukatlık bu yargılamaların kurucu unsuru yani avukat olmadığında adil bir yargılanma yapılamayacağının kabulü bir zorunluluk olmuştur.

Avukatlar, insan hakları bilinci ve hukuk bilgileri ile; hukuk, idari ve disiplin yargılamalarını başlatan, hukuka uygun bir şekilde sürdürülmesi, karara bağlanması ve infazını sağlayandır. Avukatlar, ceza yargılamasında soruşturma başlatılmasını isteyen tarafın vekili olarak yer alabildiği gibi suçlanan yani şüpheli, sanık ya da sonrasında hükümlü sıfatı verilen kişilerin müdafiliğini üstlenmektedir.

ZORUNLULUK

Müdafilik; suçlanan kişinin vekilliğinin üstünde kamu yani toplum adına savunma yapma ve yargılamayı denetleme, gerçeğe ulaşmak için anti tez oluşturma tam da bu vesilelerle yargılamayı meşru ve demokratik yapma görev ve yetkisine sahip hukuk insanıdır. Bu görev o kadar önemlidir ki uluslararası sözleşmelerle devletlere zorunlu olarak müdafi ile yargılamayı yapma ödevi yüklenmiştir.

Ülkemizde de istemi halinde müdafi seçme durumu olmayan şüpheli ya da sanığa, istemi aranmaksızın çocuk, malul, sağır ve dilsiz, alt sınırı beş yıldan fazla hapis cezasını gerektiren suçlara ilişkin ceza yargılamalara bir müdafi görevlendirilir. Bu müdafi görevlendirmelerini avukatların örgütlü gücü olmakla birlikte kamu kurumu niteliği de olan barolar yapmaktadır. Ancak müdafilik görevini üstlenen avukatlara ödenecek ücreti Adalet Bakanlığı belirlemekte ve maliye tarafından ödenmektedir. Ödemelerin gecikmesi, yargılamada taraf olan cumhuriyet savcılıkları aracılığıyla ödemelerin yapılması gibi sorunlar bir yana ödenen ücret çok düşüktür. O kadar ki yıllarca süren ağır ceza mahkemesi yargılaması için belirlenen ücret 7 bin 50 TL’dir. Bu ücretten gelir vergisi, KDV ve damga vergisi düşüldüğünde ise avukatın eline geçen miktar çoğu zaman fiziki dosya oluşturmak için aldığı kâğıt, toner ile tam olarak ödenmeyen yargılama için yaptığı ulaşım masrafına gitmektedir. Bu vahim duruma rağmen Türkiye’de binlerce avukat yıllardır insan hakları ve hukuk güvenliği adına zorunlu müdafilik atama listelerinde yer almak için başvurmakta ve büyük fedakârlıkla sistemi ayakta tutmaktadırlar. Basında da yer aldığı şekliyle 2024 yılının başından itibaren barolar olarak zorunlu müdafilik sitemindeki aksaklıklar için eylem sürecini başlattık ve atama yavaşlattık. Özellikle de böylesine boğucu olan ekonomik krizde avukatların zorunlu müdafiliğin avukat aleyhine bu adaletsiz uygulamasını sürdürme şansımız kalmamıştır.

EMEĞE SAYGI

Avukatlar olarak birçok sorun yaşıyoruz. Meslek alanlarının genişletilmesi yerine daraltılmaya çalışıldığı, işimizi yaparken kanundan ve mesleğin doğasından kaynaklı yetkilerin kullanılmasında zorluk çıkarıldığı, avukatların ve baroların maddi güçlüğe itildiği bir dönemin içerisindeyiz. Bütün bu sorunlar içinde avukatları en çok yaralayan ise avukatı yargılamanın dışında gören, adliyenin avukatın işyeri olduğunu bilmeyen, avukatın emeğini küçümseyen ya da hukuku hiçe sayan söz ve davranışlardır. Yani yapılacak yargılamada dava sürelerini bir araya getiren en önemli aşama duruşma için mahkeme bir randevu yani tarih ve saat verip sonrasında avukatı saatlerce beklettiğinizde avukatın emeğine saygı duymadığınız ortaya çıkıyor, yetkisi açık olduğu halde dava dosyasını inceletmediğinizde yargılamanın dışına itmeyi düşünen bilinçaltınız üste çıkmış oluyor. Ama hepsinden önemlisi avukatı yargının dışında gören anlayış avukatlara şiddete de cesaret vermektedir. Bu hukuksuz düzende olan; yurttaşın hakkına, yargının güvenilirliliğine belki de net ortaya koymak gerekir toplumsal barışa oluyor.

Avukatlar, günümüze hukuk devleti ve insan hakları varsa var olabilmekte, bu kavramlar zayıflatıldığında ise avukata ihtiyaç düşmektedir. Kuralların önceden bilindiği, belirli olduğu, eşit uygulandığı ve yargılamaların dürüst yapıldığı sistemlerde avukatlar değerlidir ve sonucu da belirlerler, öncesinde öngörür ve yurttaşı da bilgilendirirler. Ama parti, tarikat ya da cemaat yerlerinde yargı kararları değişen sistemlerde; mafya, çete geniş anlamda hukuk dışı kaba kuvvet örgütlenmeleri ile tahsilat, devir, ifade verme vb. oluyorsa avukat değersiz olacaktır, ama kaybeden toplum olacaktır. Bunun için avukatlar hukuk devleti ve insan haklarına saldırı gördüklerinde bu saldırıyı kendilerine ve varlık sebeplerine addederler ve karşı koyarlar. Avukatların örgütlü gücü baroların hukuk devletini korumak ve insan haklarına işlerlik kazandırma görevi tam da bu varoluş nedeninden gelmektedir.

Avukatın sorununun yargının sorunu olduğu, avukatın sorununun toplumun sorunu olduğu gerçekliklerini toplumumuzda bilinç haline getirmedikçe çağdaş toplum olmanın uzağında kalacağız. Biz avukatlar üzerimize düşeni yapıyoruz. Açıklama, duruş ve cesaretimizle ülkemizi ulu önder Atatürk’ün çağdaş medeniyetler seviyesine çıkarmak için çabalıyoruz.

Bu kapsamda 27 Nisan Cumartesi günü Ankara’da Anıtpark’ta “Büyük Savunma Mitingi” yapıldı. Cüppelerimizle TBB’den Anıtpark’a yürüdük ve avukatların sorunlarını duyurmaya çalıştık. Mitingi yaparken bizi motive eden duyacaklarına olan ümidimiz değildir, yurttaşlarımızda farkındalığı artıracağımıza olan inancımızdır.

AV. HÜSEYİN KÖPRÜLÜ

İSTANBUL BAROSU YÖNETİM KURULU ÜYESİ



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları