Olaylar Ve Görüşler

Çok üşüyorlar; haberiniz var mı? - Yücel ÇAĞLAR

07 Şubat 2024 Çarşamba

Ne denli anlamsız bir soru, belli ki yok! Büyük yıkımların yaşandığı deprem bölgesindeki yurttaşlarımızdan söz ediyorum. Bu havalarda nasıl ısınabiliyorlar acaba? Yıkım günlerinde soğuktan tir tir titreyen, yıkıntı parçaları ve kâğıtla, kartonla ısınmaya çalışan yurttaşlarımızın benzer görüntüleri bugünlerde de sergilendiğine göre özellikle kırsalda çadır, derme çatma barakalar ve taşınabilir odacıklarda yaşayan yurttaşlarımızın ısınma sorununa da kalıcı bir çözüm getirilmemiş. 

Başta AFAD olmak üzere devletin ilgili kurumlarının, yanı sıra ilgili meslek örgütleri ile gönüllü kişi ve kuruluşların böyle bir sorunu var mı; varsa, çözümlemek için neleri nasıl yapıyor? Böyle bir soru gündemlerinde bile yok. Şu sıralar daha çok yerel seçimlerle uğraşan siyasal iktidar, anayasamızın 2. maddesinde geçen “sosyal devletten” ne anlıyor acaba? Ek olarak; anayasanın “...insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli koşulların oluşturulmasını, devletin temel amacı ve görevleri” arasında sayan 5. maddesinden haberi var mı? 

Çok açık: Ekonomide ipin ucunu kaçıran siyasal iktidar doğal olarak “sosyal devletin” gereklerini de yerine getiremiyor. Böyleyken “Yaşam pahalılığı ve enflasyonla mücadelemizde milletimizin yardımını bekliyoruz” demek de ne oluyor? Siyasal iktidara kimler nasıl yardımcı olacak? Sözgelimi doğrudan ve dolaylı olarak etkilenen 10 milyonun aşkın depremzede, 10 bin lira aylığa “mecbur bırakılan” emekliler ve yaklaşık 7 milyon “asgari ücretli” yurttaşımız mı yardım edecek? Tüm bunlar bir yana, tekelindeki devlet hiç olmazsa depremzede yurttaşlarımızı ısıtabilse... Isıtamıyor; ısıtmak bir yana böyle bir sorunun yaşadığından bile haberi yok sanırım. 

YAKACAK ODUN 

Orman Genel Müdürlüğü (OGM) geçen yıl depremzede yurttaşlarımıza gecikmeli, yetersiz ve sorunlu da olsa yakacak odun dağıtabilmişti. Tüm aramalarıma karşın bu yıl da dağıtıldığına ilişkin hiçbir resmi veriye ulaşamadım. 

Deprem bölgesindeki illeri de kapsayan Elazığ, Kahramanmaraş ve Hatay orman bölge müdürlüklerindeki orman ekosistemlerinde 2023’te en az toplam 240 bin ton yakacak odun hasat edilmiştir. Ancak aynı yıl bu yakacak odunların 220 bin tonunu da satabilmiştir. 

Kalıcı konutlar için “devlet ormanı” sayılan yerler ile otlak olarak kullandıkları arazileri yapılaşmaya açmayı akıl eden siyasal iktidar bu yakacak odunların en azından bir kısmını depremzedelere dağıtılmasını sağlayabilirdi. Öte yandan, depremlerin yol açtığı yıkımlara ilişkin görseller çoğunlukla kentsel yerleşmelere ilişkin. Oysa, deprem bölgesindeki illerdeki “orman” sayılan yerlerin içinde ve bitişiğindeki yerleşmelerde de büyük yıkımlar olmuştur. Şimdilerde deprem bölgesindeki illerde bulunan toplam 2 bin 200 köyde/mahallede en az bir milyon yurttaşımız yaşıyor ve bu yurttaşlarımızın kimileri ev ve ahırlarının yıkıntılarından kurtarabildiklerini ya da tezek yakarak ısınmaya çalışıyor. 6831 sayılı “Orman Kanunu”nun 32. maddesi uyarınca OGM’nin depremzede yurttaşlarımızın yakacak odun gereksinmesini maliyet bedelinin üçte biriyle karşılaması gerekiyor. Çalışmalarını artık yalnızca “ekonomi için orman” yaklaşımıyla yürüten OGM, bu gereği ne denli yerine getiriyor acaba? 6 Şubat depremleri ülke düzeyinde örgütlü gönüllü kuruluş ve kişilerin, meslek örgütlerinin ne denli etkin çabalarda bulunabildiğini bir kez daha ortaya koydu. Buna karşılık, özellikle deprem bölgelerindeki yerel örgütlenmeler için ne yazık ki aynı değerlendirme yapılamaz. 

‘DEĞİRMEN DÖNMEZ’ 

Ancak, örneğin, Adana ve Hatay’daki gelişmelere bakılırsa bu yoksunluğun giderilmesine yönelik çabalara da giriliyor. Yerel düzeydeki umut verici çabaların desteklenmesi ve yaygınlaştırılması gerekiyor. Büyük ölçüde partileşmiş devlet kuruluşlarının başına buyrukluğu ve savurganlığının en aza indirilebilmesinin yanı sıra “değirmenlerin taşınan suyla döndürülmesi” bu gereğin yerine getirilmesiyle büyük ölçüde kolaylaşabilecektir. 

Sözgelimi; depremzede yurttaşlarımızın ısınma sorunlarının çözümlenebilmesi de hemen hemen her il ve ilçede ilgili birimi bulunan, her yıl binlerce ton yakacak odun hasat eden OGM gibi kuruluşların keyfine bırakılmayabilecektir. Çok daha önemlisi, siyasal iktidara, özellikle de OGM’ye “ormanlarımızın”, deyim yerindeyse “babasının çiftliği” olmadığı daha kolay anlatılabilecektir.

YÜCEL ÇAĞLAR

ORMAN MÜHENDİSİ



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları