Olaylar Ve Görüşler

Deprem gerçekliğimiz ve kentsel dönüşüm - M. Önder TEKİN

06 Şubat 2024 Salı

“Susmuş bülbülleri güller perişan/ Gark olmuş toprağa kalmamış nişan” dizeleri, Âşık Veysel’in 1939 Erzincan depremi için yazdığı şiirde yer alır. 1939 Erzincan depremi gibi can kaybı ve yıkımların çok büyük olduğu Kahramanmaraş’ın Pazarcık ve Elbistan ilçelerinde yaşanan depremlerin yıldönümündeyiz. 

Ülkemizin gerçekliği olan depremlerin yıkıcı etkilerini azaltmak, can ve mal kaybını önlemek; bilimin ışığında beton ve rant yerine insanı, yaşam hakkını önceleyen bir anlayışla gerçekleştirilebilir. Geçen bir yılda yaşadıklarımız ise yıllardır yaşanılanların tekrarı olarak, müteahhitlerin kazançları ve yerel seçimlerin kazanılması odaklı, kamu yararı, planlama esasları ve şehircilik ilkelerinin ise ötelendiği bir anlayış ile yola devam edildiğini gösteriyor. Hedefte kamuoyunun, hızlandırılmış görüntülü kentsel dönüşümün gerçekleştirileceğine inandırılması var. 

GEÇEN 12 YIL 

Kentsel dönüşüm uzun yıllardır Türkiye’nin gündeminde olmasına rağmen sağlıksız, riskli yapı stokunun çok azı dönüştürülebildi. Dönüşüm uygulamalarında çok sayıda insan mağdur oldu. Kentlerin tarihi ve kültürel dokuları bozuldu. Ama, 6306 sayılı afet riski altındaki alanların kentsel dönüşümü hakkında yasanın yayımlandığı 2012’den günümüze tam 12 yıl geçti ama hâlâ kentsel dönüşümün hızlandırılmasından söz ediyoruz. Bu yasada değişiklik yapan ve eklemeler getiren 7471 sayılı yasa ile yasadaki süreleri 5-10 gün kısaltarak 12 yıldır gerçekleştirilemeyen kentsel dönüşüm hızlandırılacağı söyleniyor. Keşke öyle olsa. Ancak yasadaki itiraz sürelerini, bildiri usullerini değiştirerek kentsel dönüşümün hızlandırılacağı sözü, inanılması güç iddia düzeyinden öteye gidemiyor. 

Kentsel dönüşüm ile ilgili yasa değişikliği sürecinde çevre, şehircilik ve iklim değişikliği bakanının, hak arama özgürlüğünü kullananlara; “Birkaç kötü niyetli kişi giderek mahkemeden yürütmenin durdurulması kararı alıyorlar” diyerek mülkiyet haklarını korumak için “mahkemeye erişim hakkı”nı kullananlara yönelik ithamlar; sağlıklı yapılar inşa edebilmek için gerekli olan halkın katılımını, inancını zayıflatıyor. Yürütmenin durdurulması kararı alanlar bu nitelendirmelere maruz kalınca, “yürütmenin durdurulması isteminin kabulü” kararını veren yargıçların payına da verdikleri kararlar ile yasanın rezerv yapı alanı ilanına ilişkin maddesinin değiştirilmesinin gerekçesi olarak gösterilmek düşüyor. 

AFETLERDEN KORUNMA

Yüz binlerce ruhsatsız, imara aykırı yapılarla işlenen “imar suçları”nı affeden imar affı yasasını güzellemek için kullanılan “imar barışı” uygulamaları sonucunda binlerce yurttaşımız öldü. İmar suçlarının affedilmesi nedeniyle ruhsatsız, imara aykırı yapılarda binlerce insan yaşamını yitirdi. İmar affı yasaları ile imar suçlarını affeden ve bunu övünç olarak sunan yöneticilerin, bizi afetlerden koruyacak adım attıkları iddialarına inanılması olasılığı zayıftır. 

TORBA YASA 

Kahramanmaraş merkezli depremlerin üzerinden bir yıl geçti. Yerel seçimler de yaklaşıyor. Birkaç ay daha hararetli olarak “kentsel dönüşüm” konusunu konuşacağız. Konut ve barınma hakkının gözetildiği söylemini dinleyeceğiz. Geçmişte kentsel dönüşüm adı altında yaşadıklarımızın, insanların yerlerinden yurtlarından edilmesinin, üç kuruş kira yardımı ile yaşam mücadelesi vermelerinin, onların boşalttıkları yerlerde yükselen çok katlı yapılar ile oluşturulan rant nedeniyle kaynak aktarımlarını göreceğiz. 

Geçen kasım ayında yayımlanan 7471 sayılı “torba yasa” ile 6306 sayılı afet riski altındaki alanların dönüştürülmesi hakkında yasada değişiklik yapıldı. Yasa teklifinin görüşüldüğü komisyona kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşlarından sadece Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği temsilcileri çağrıldı. Kentsel dönüşüm sırasında yapılacak inşaatlarda kullanılacak demirin, çimentonun üretimini yapan şirketlerin, inşaat malzemelerinin ticareti ile uğraşan kişilerin üyesi oldukları odaların kentsel dönüşümü hedefleyen yasa teklifinin görüşüleceği toplantıya katılmaları sağlanırken; inşaatın yapılacağı arsa zemininin yerleşim ve konut için uygun olup olmadığı, fay hattının üzerinde yer alıp almadığı ile ilgili jeoloji mühendislerinin, depremlere dayanıklı yapı mimari projesini hazırlayacak olan mimarların, inşaatın standartlara uygun, güvenli yapılmasında görev alacak olan inşaat mühendislerinin üyesi olduğu meslek kuruluşları başkanları ve diğer temsilcileri neden dinlenmezler... Hem de aynı yıl yaşanılan büyük depremlerin yol açtığı onca yıkıma, binlerce yurttaşımızı yitirmiş olmamıza rağmen. 

SAĞLIKLI ÇEVRE

Temel hak ve özgürlükleri ilgilendiren bu yasa teklifi ile ilgili Türkiye Barolar Birliği komisyonda neden dinlenilmez, önerileri alınmaz. Bu soruları soracağız ki dilememekle birlikte ülke gerçekliği olan depremler yaşandığında can yitimleri olmasın, depremler sonrası yitirilen binlerce cana vurgu yapılarak, yeniden bir “kentsel dönüşüm” yasama çalışması yapılmasın. Ya da yaşamsal önemdeki bu konu en hararetli olarak seçim dönemlerinde konuşulmasın. 

Kentsel dönüşüm kavramı; sağlıklı çevrede yaşama, mülkiyet, konut ve barınma haklarının korunması için bir simge. Bu güne kadar yaşanılan kentsel dönüşüm sürecinin yıkıma engel olamadığı, can kayıplarını engelleyemediği de ortada. Ne yazık ki afete hazır değiliz. Başta yaşam hakkı olmak üzere, yurttaşların haklarını koruyucu adımlar atılması önceliğimiz olmalıdır. Betondan elde edilecek milyonlarca lira rantın, asla bir insanın canına değişilmediğinin görüleceği bir Türkiye ve yönetim önceliğimiz olmalıdır.

M.ÖNDER TEKİN

EMEKLİ YARGIÇ



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları