Olaylar Ve Görüşler

Halkın dilini siyasetin diline dönüştürmek - İbrahim BERKSOY

18 Temmuz 2022 Pazartesi

Halkın yüzyıllar boyunca değişmeyen temel bir özelliği vardır: Halk yaşadıklarını, halini ahvalini, kendi berrak diliyle, gündelik hayattaki yaşam tarzıyla, sözlü ve yazılı kültürel ürünleriyle (ağıtlar, türküler, destanlar, oyunlar vb.) dile getirir.

Siyasal partiler ise halkın gündelik yaşamdan süzülüp gelen duru, berrak dilini, siyasetin diline dönüştürürler. Halkın yakınmalarını, zorluklarını gerisin geri halka yansıtmak siyaset değildir. Birkaç örnek vermek gerekirse 1789 Fransız Devrimi öncesinde halk burnundan soluyordu. Saray, sokağa çıkanlara “baldırı çıplaklar” diyordu. Halkın dili öfkeliydi ve isyan doluydu. Halkın o dönemki öfke ve isyanı Fransız Devrimi’yle siyaset diline dönüştürülmüştür. Devrimin siyaset dili, “özgürlük, eşitlik, kardeşlik”ti. Rusya’da 1917’de Ekim Devrimi ile sonuçlanan halk hareketinin siyasal dili, “Bütün iktidar sovyetlere” idi. Büyük bir azim ve kararlılıkla yürütülen Ulusal Kurtuluş Savaşımızın siyaset dili “Hâkimiyet milletindir” olmuştur. İkinci Dünya Savaşı’nın ayak seslerinin duyulmaya başladığı günlerde “Yurtta barış, dünyada barış” siyaseti gütmek, bölgesel barış paktları kurmak o günlerde de oldukça ileri görüşlü bir siyasetti, bugünlerde de... Atatürk bu değerli siyasal ilkeyi 20 Nisan 1931’de millete hitaben hazırladığı seçim beyannamesinde dile getirmiştir.

"BU DÜZEN DEĞİŞMELİ"

Türkiye İşçi Partisi’nin (TİP) 1965 seçimlerindeki halkçı (popülist değil!) siyaset dili, radyodaki propaganda konuşmaları oldukça değerlidir. O günlerde halk ilk kez sömürü, emperyalizm, kapitalizm, feodalizm, komprador burjuvazi, toprak ağalığı, sosyalizm, işçi sınıfı, grev, toplusözleşme, sendika gibi siyasal terimlerle tanıştı. 1965 seçimleri ile birlikte “sosyal uyanış” ve onun “siyasal dili” kendisini siyaset sahnesinde hep hissettirdi. 1977 seçimlerinde örgütlü bir halk hareketine dönüşme eğilimi gösteren Ecevit’in önderliğindeki CHP’nin yükselişi, her yerde “umut”tan, “ak günler”den söz edilir oluşu önemliydi. O dönemin siyasal dili “Toprak işleyenin su kullananın” şeklinde kendini gösteriyordu. Toprak reformunu bir türlü gerçekleştirememiş bir ülkede son derece ileri görüşlü bir siyaset diliydi bu. Halkın isyanı ise muhalif sol siyasetin dilinde “Bu düzen değişmelidir” talebine dönüşüyordu. Günümüzün her yöne çekilebilecek içi boş, pragmatist “değişim siyasetleri”ne bakınca o günkü siyasal değişim talebi çok daha gerçekçi, çok daha politikti.

POPÜLİST SÖYLEM

Bugün yine oldukça kritik bir seçimin eşiğindeyiz. Geniş halk kesimlerinin halini ahvalini, talep ve beklentilerini çok yönlü olarak dinleyip anlamak durumunda olan siyaset kurumu, özellikle de muhalefet, halkın dilini siyasetin diline dönüştürmek durumundadır. Siyasal partiler elbette halka kulak verecek, onların kendi taleplerini milletin kürsüsünden dile getirmelerine olanak sağlayacaklardır. Ancak halkın içinde bulunduğu umutsuz ve umarsız durumu dönüp yeniden halka anlatmak siyaset değildir. Siyaset kurumunun öncelikli görevi günümüz dünyasına uygun temel siyasal ilkeleri ortaya koyup bu ilkelere uygun “gerçekçi” bir siyaset dili geliştirmektir. Halkın içinde bulunduğu mevcut durum, sorunlar, çözüm önerileri, ilk 100 günde, 500 günde yapılacak işler, bütün bunlar tutarlı bir siyasal ilkeler bütünlüğüne ve bu bütünlüğü yansıtan siyaset diline dayandırılmadıkça günübirlik olayların akışına sürüklenmeye mahkûm “popülist” söylemler olmaktan öteye geçemeyecektir. Mevcut siyasal düzeni değiştirmek iddiasındaki muhalefet, öncelikle halka bir çağrı yaparak ortaya koyacakları siyasal ilkeler bütününe ve bu ilkelerle tutarlı siyaset diline destek istemelidir. Halk ancak böyle bir siyasal önderlikle kendisine yeni bir çıkar yol bulabilir.

İBRAHİM BERKSOY

MAKİNE MÜHENDİSİ



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları