Olaylar Ve Görüşler

Korku duvarı aşılırken - İbrahim BERKSOY

06 Haziran 2022 Pazartesi

12 Eylül 1980 askeri darbesinden sonra, önce dönemin Milli Güvenlik Konseyi eliyle daha sonra da Özal hükümetleri eliyle sürdürülen “12 Eylül rejimi”ne karşı halkın ilerici demokrat kesimleri başta olmak üzere işçilerden, emekçilerden, aydınlardan, gazete köşelerinden, siyasal partilerden, meslek örgütlerinden, sivil toplum kuruluşlarından en ufak bir itiraz yükseldiğinde “müesses nizam”ın (kurulu düzen) temsilcileri koro halinde “yoksa sen 12 Eylül öncesine mi dönmek istiyorsun” söylemine sarılarak halkın haklı tepkilerini güya halk nezdinde boşa çıkarmaya çalışırlardı.

“Yoksa sen 12 Eylül öncesine mi dönmek istiyorsun” söylemi siyasette uzun yıllar deyim yerindeyse tepe tepe kullanıldı. Bu kullanımın doruğa çıktığı dönem 1987 yılında yapılan 12 Eylül rejiminin siyaset yasağı koyduğu siyasetçilerin, parti liderlerinin yasaklarının kaldırılmasını öngören anayasa değişikliğinin halkoyuna sunulması sırasında yaşandı. O dönem siyasal yasaklı olan liderler ve 12 Eylül rejiminin çizdiği sınırlar çerçevesinde kurulan yeni muhalif partiler yasakların kalkması yönünde çaba gösterirken 12 Eylül rejiminin gölgesinde (sayesinde) siyaset yapan ve o dönemde müesses nizamın temsilcisi olan Anavatan Partisi ve onun lideri Turgut Özal yasakların sürmesi yönünde çaba gösteriyordu. Turgut Özal’ın o kampanyadaki biricik argümanı şuydu: Eğer yasakların kalkmasına “evet” derseniz 12 Eylül öncesine döneriz. Siz yoksa 12 Eylül öncesine mi dönmek istiyorsunuz? Halk o referandumda korku duvarını aşıp kıl payı da olsa “evet” demişti. Böyle demekle aslında “E vet, 12 Eylül öncesine dönmek istiyoruz” dememişti kuşkusuz. Halkın o günlerde söylediği şuydu: Biz, bizden çalınan, elimizden alınan demokratik, parlamenter düzene geri dönmek istiyoruz. Ertesi gün “yasaksız bir Türkiye”ye uyanmak istiyoruz.  Söylenilen buydu. 

BENZER TABLO

Bugün de benzer bir siyasal ikilemle karşı karşıyayız. Aradan 35 yılı aşkın bir süre geçtikten sonra 16 Nisan 2017’de yapılan ve henüz oy verme işlemi sürerken mühürsüz oyların da geçerli sayılacağı ilan edilen “şaibeli” bir halkoylamasıyla 12 Eylül 1980’dekine benzer bir siyasal rejim bu kez de “cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi” adıyla kuruldu. 12 Eylül 1980 darbesinden bu yana bu güzel ve yalnız ülkenin kaderi hiç değişmedi. Daha önce “Yoksa sen 12 Eylül öncesine mi dönmek istiyorsun” diye korkutulan halk, bu kez de “Yoksa sen her kötülüğün başı eski parlamenter sisteme geri mi dönmek istiyorsun” diyerek korkutuluyor. “Bu bir ‘beka’ meselesi; eski sistem (!) kaos üretir, ülke felakete sürüklenir” deniliyor. Oysa halk hâlâ 12 Eylül 1980 darbesiyle yitirdiği demokratik, parlamenter toplum düzenini arıyor. 1987 halkoylamasında bu halk “Yoksa sen 12 Eylül öncesine mi dönmek istiyorsun” denilerek korkutulmayı nasıl reddetmişse, kıl payı da olsa nasıl korku duvarını aşmışsa, yakın gelecekteki seçimlerde de cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi denilen bu çıkmaz sokaktan yol yakınken dönecek, “beka” meselesi denilerek önüne konulan korku duvarını bir kez daha aşmasını bilecektir.

UTANGAÇ DİL

Bu arada belirtmek isterim ki 12 Eylül 1980’den beri çalınan, gasp edilen, fiilen işlemez hale getirilen “şey” demokratik parlamenter sistemdir. Geri dönülmek istenilen toplum düzeni, çeşitli kereler kesintiye uğrasa da gerisinde neredeyse 200 yıllık devasa bir siyasal deneyimin olduğu demokratik, parlamenter sistemdir. Aslında bunun önüne arkasına güçlendirilmiş, iyileştirilmiş gibi sıfatlar eklemek gereksizdir. Çalınan, gasp edilen şey demokratik, parlamenter sistemdir. Bu halk elinden alınanı, çalınanı geri istiyor. “Biz eski parlamenter sisteme dönmek istemiyoruz; bilakis, güçlendirilmiş, iyileştirilmiş bir parlamenter demokratik sisteme geçmek istiyoruz” demek politik bir dil değildir, utangaç bir dildir. 

SIFATA GEREK DUYMAZ

Parlamenter, demokratik sistemlerin en iyi yanı kendi bünyesindeki eksiklikleri, noksanlıkları, yetersizlikleri kendi bünyesinde çözebilecek yetkinlikte olmasıdır. Bu özelliğin değerini iyi bilmek gerekir. Bu nedenle demokratik parlamenter sistemler önüne arkasına herhangi bir sıfat almazlar. Türlü yollarla 12 Eylül 1980’de, 16 Nisan 2017’de halkın elinden alınan, çalınan, gasp edilen demokratik parlamenter sistemin önünde arkasında herhangi bir sıfat mı vardı? Bu halk, maceracı, konjonktürel, dönemsel, “göçebe” bir cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminden vazgeçip yol yakınken “yerleşik” bir parlamenter demokratik düzene geçmek istiyor. Elinden alınan, çalınan, gasp edilen demokrasisini arıyor, bunu talep ediyor. Hepsi bu! 

İBRAHİM BERKSOY 

MAKİNE MÜHENDİSİ



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları