Örsan K. Öymen

Barınma krizi

30 Mayıs 2022 Pazartesi

Barınmak, bir evde yaşamak, insanın en temel gereksinimlerinden birisidir. Bir insanın evi, sığındığı, kendisini güvence altında hissettiği, aidiyet bağı kurduğu, iyisiyle kötüsüyle, duygusal bir bağ kurduğu, en çekirdek odaktır. Bir insanın evi, yaşamının kozmik odasıdır. Ev, bir mekânın, mekân ötesine geçmiş halidir. 

Ancak günümüzdeki kapitalist düzende, bir evi sadece satılan veya kiralanan bir mekân, belli bir metrekareden oluşan alan, bir ticaret nesnesi olarak gören milyarlarca insan türemiştir. 

Ev satın alacak ekonomik gücü olmayan ve kirada yaşayan insanlar, kapitalist düzende en çok ezilen kesimdir. Bu kesim bir yandan, kirayı ödemek için herkesten daha fazla ve sürekli çalışmak, bir yandan da ev sahibi tarafından evden çıkarılma riskiyle yaşamak zorundadır. Bu nedenle toplumda en fazla gelecek endişesi yaşayan kesim kiracılardır.

***

Sosyal devlet anlayışına sahip gelişmiş demokratik ülkelerde, örneğin Almanya’da, Fransa’da, İsveç’te, Norveç’te, Finlandiya’da, Danimarka’da, Hollanda’da, Belçika’da, İtalya’da, İspanya’da, kiracıları mülk sahiplerine karşı koruyan çok ciddi yasal düzenlemeler vardır. 

Hatta Rusya ve Çin gibi demokratik olmayan ülkelerde bile bu düzenlemeler mevcuttur. 

Bu nedenle söz konusu ülkelerde bir kişi kiracı bile olsa, aynı yerde onlarca yıl veya bir ömür boyu yaşayabilir, yerleşik yaşamın bir parçası olabilir. Bu ülkelerde insanların adresi çok sık değişmez. Böylece çocuklar, gençler, yaşlılar, doğdukları, büyüdükleri ve yaşadıkları mekânla bir aidiyet bağı kurarlar. 

Kapitalizmi en acımasız biçimiyle yaşayan Türkiye’de ise kiracılar, uygarlığın bir sonucu olan yerleşik düzene bir türlü geçemezler, yaşamları, göçebe toplumu gibi, bir evden başka bir eve taşınmakla ve evden çıkarılma endişesiyle geçer. 

Türkiye’de ev sahibi olmayanların oranı yüzde 41’dir. Bu, nüfusun neredeyse yarısıdır. Ev sahibi olmayanların oranı Romanya’da yüzde 4, Macaristan’da yüzde 9, Küba, Vietnam, Çin ve Hırvatistan’da yüzde 10, Rusya’da yüzde 11, Hindistan’da yüzde 13, Polonya ve Bulgaristan’da yüzde 16, Sırbistan’da yüzde 17, Norveç ve Meksika’da yüzde 20, İspanya’da yüzde 24, Yunanistan’da yüzde 25, Brezilya’da yüzde 26, İtalya’da yüzde 28, Finlandiya’da yüzde 30, ABD ve İsveç’te yüzde 35, Fransa’da yüzde 36’dır. 

Bu ülkelerde ev sahibi olmayanların oranı Türkiye’ye göre daha düşük olduğu gibi, bu ülkelerin çoğunda kiracılar özel yasal düzenlemelerle korunmaktadır. 

Almanya’da ev sahibi olmayanların oranı yüzde 49’dur, ancak bu ülkede de kiracılar, mülk sahiplerine karşı özel yasal düzenlemelerle korunmaktadır.

***

Türkiye’de AKP döneminde çıkan bir yasayla, bir evde 10 yılı aşkın bir süre yaşayan kişi, gerekçesiz bir biçimde, her koşulda evden çıkarılabilmektedir. Kiracı kirasını zamanında ödese de ve her yıl resmi enflasyon oranında kira artışı uygulasa da evle ilgili tüm oturma haklarını kaybetmektedir. Dünyanın hiçbir demokratik ülkesinde böyle bir uygulama yoktur. 

AKP hükümeti şu anda kiracılara yönelik bir yasal düzenleme çalışması içindedir. 

Bu konuda yapılması gereken açıktır: 

1) Bir ilde birden fazla mülk sahibi olan kişinin, kiracıyı gerekçesiz bir biçimde evden çıkarması uygulaması kaldırılmalıdır; kiracı kirasını zamanında ödediği ve resmi enflasyon veya devletin belirlediği kira artış oranına göre kirasını her yıl artırdığı sürece kiracının evden çıkarılması, evin başkasına satılması durumunda da önlenmelidir; mal sahibinin aynı ilde birden fazla mülke sahip olması durumunda, kiracıya evde sınırsız oturma hakkı tanınmalıdır. 

2) Yabancıların mülk satın alması ve konut satın alma karşılığında yabancılara vatandaşlık verilmesi uygulamalarına son verilmelidir; yabancıların konut satışında ve kirasında yol açtıkları orantısız ve abartılı fiyat artışlarının önüne geçilmelidir. 

AKP’nin ne kadar yerli ve milli olduğunu, önümüzdeki haftalarda hep birlikte göreceğiz.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Erdoğan, Hamas ve CHP 22 Nisan 2024
İsrail-İran savaşı 15 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları