Özdemir İnce

Cumhuriyeti onarma girişimi

08 Mart 2022 Salı

Altı siyasal partinin (CHP, DEVA, DP, Gelecek Partisi, İYİ Parti ve Saadet Partisi) 28 Şubat 2022 günü Ankara’daki Bilkent Oteli’nde yaptığı “Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem” açıklaması (ilanı) AKP’nin İslamcı siyasetiyle altüst ettiği 1923 Cumhuriyet düzenini bir onarım girişimi ve vaadi olarak kabul edilebilir. 

Bu girişim tek duraklı, tek evreli çalışmayla tamamlanamaz. Kaç yıl sürer, kaç yıl sürecek bilinmez. Açıklamadan sonra yapılan türlü çeşitli eleştirilere bakılırsa açıklanan metnin bütün onarım sürecini kapsadığı, kapsayacağı düşünülüyormuş meğer. Benim için mevcut anayasanın dördüncü maddesinin buyruklarının yerine getirileceği ve “tek adam istibdadı”na son verileceği bildiride yer alsaydı yeterli olurdu. Anayasanın dördüncü maddesini anımsayalım:

“Anayasanın 1’inci maddesindeki Devletin şeklinin Cumhuriyet olduğu hakkındaki hüküm ile, 2’nci maddesindeki Cumhuriyetin nitelikleri ve 3’üncü maddesi hükümleri değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez.” 

Bu metin çok önemli ve tarihsel bir bildiri. Çünkü ülke tarihinde ilk kez merkez sağ ve sağ partiler mevcut anayasanın dile getirdiği “LAİK, DEMOKRATİK VE SOSYAL BİR HUKUK DEVLETİ”ni  yeniden kurma ve onu yaşatma sözü vermekteler. Bu ilkeler kuruluş ilkelerinde ve programlarında yer alacak ve verdikleri sözle 1923 Cumhuriyeti’ne artık ihanet etmeyecekler. 

1938’den sonra, ülkeyi yöneten bütün hükümetler şu ya da bu şekilde 1923 Cumhuriyeti’ne karşı kusur işlediler. Ancak bu kusurlar, 1950’nin mayıs ayında iktidara gelen Demokrat Parti hükümetinden itibaren ihanete dönüştü. Bu ihanete askeri darbeler de katkıda bulundu. AKP iktidarı, 1950-2002 yılları arasında sağ hükümetlerin folluğunda ya da limonluğunda dünyaya geldi ve onların koynunda büyüdü. CHP dışında kalan öteki beş parti, yarattıkları canavarın kendilerine de yaşama hakkı tanımayacağını anladıkları için kurtarıcı taslağının altına imza attılar. 

Kimse büyük hayallere kapılmasın: Bildirinin baş amacı “tek adam istibdadı”na son vermek. Adayları cumhurbaşkanı seçilirse bu kişi, yeni anayasa yapılıp TBMM tarafından onaylanana kadar mevcut cumhurbaşkanının yetkilerine sahip olacak ama selefi gibi “tek adam”lık yapmayacak. Tam aksine, parlamenter demokrasiye saygı duyacak, yetkilerini adil kullanacak, tarafsız, yetkin, yetenekli, bilgili bir vatandaş olacak; yetkilerini parlamentoya ve devlet kurumlarına iade edecek ve “yeni anayasa”nın yaratılmasına olumlu katkılarda bulunacak. Görevini, hazırlanmakta olan yeni anayasanın ruhundan esinlenerek yapacak. 

Cumhurbaşkanlığı seçimini altı partinin, AKP ve MHP dışında kalan partilerin desteklediği adayın kazanması yetmez, kurulacak yeni TBMM’de AKP & MHP ortaklığının engel çıkaramayacak bir azınlıkta olması gerekiyor. Ama biz, Cumhurbaşkanlığını altı partinin adayı kazandı ve AKP & MHP azınlıkta kaldı diyelim. Hükümet kurmak sorun olmaz. Hatta “başbakan görevli” biri de hükümet kurabilir. İşler tıkır tıkır yürümese de yürür. Hatta AKP & MHP TBMM’de çoğunlukta olsalar bile yeni cumhurbaşkanı devlet kurumlarını çalıştırabilir ve kuvvetler ayrılığını canlandırabilir; Adalet Güzeli’nin gözünü tekrar bağlayıp yargıda adaletin dirilmesine yol açabilir. Böylece yargı organı onurunu yeniden kazanabilir.

Bence, 1923 Cumhuriyeti’nin adayının kazanması önemli, TBMM’de AKP & MHP’nin çoğunlukta olmaları sanıldığı kadar “felaket” değil, cumhurbaşkanını öylesine yetkilerle donattılar ki “Biz ne yapmışız?!” diye istedikleri kadar dövünebilirler...

***

Aslına bakarsanız, Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem bildirisinin 17. sayfasında yer alan “Dünyanın ve ülkemizin demokrasi tecrübeleri ışığında bizler ortak akıl ve uzlaşı ile hazırladığımız...”la başlayan paragrafa gelince elimdeki metni fırlatıp atmam gerekirdi. Neden mi? Çünkü “ortak akıl”ın yaptığı bir metin 1923 ruhuna yaraşır bir amaca öncülük edemez. Ortak akıl 1923 Cumhuriyeti’nin baş düşmanıdır. Ortak akıl, uzlaşmaz bir müstebittir, sadece emir verir, dediği dedik çaldığı düdüktür. Durumun somutlaşmasını istiyorsanız, yazayım: Ortak akıl, tek adamın aklıdır. 

Ortak akıl, tekleşmiş akıldır; “ortak” şirket, duygu, amaç, kaygı, karar olur ama ortak akıl ol(a)maz. Akıl bireyseldir. Şişeye dökülen süt ya da su değildir, sepete atılan elmadır. Tartışma yapılan bir meclisten demokratik ortak karar çıkar, çoğunluk kararı çıkar. Ortak akıl müzakereye izin vermez. Bilmem anlaşıldı mı? 

Siyasetçilerin dil cehaletini, bilgi duyarsızlığını bildiğim için, bildiriyi kaldırıp atmadım. 1978 İspanya anayasası dilsel açıdan kusursuzdur çünkü redaksiyonunu Nobel (1989) ödüllü Camilo José Cela yapmıştır.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Taksim Komünü 3 Mayıs 2024

Günün Köşe Yazıları