Özdemir İnce

‘Ortak karar’dan ‘ortak akıl’a

08 Şubat 2022 Salı

Çok değerli, çok dikkatli kardeşimiz Zülal Kalkandelen, 4 Şubat 2022 tarihli ve “Şahsım Devletinde Şahıslar Yok, Tek Bir Şahıs Var” yazısının bir bölümüyle Özdemir Emmi’sini bir dertten nasıl kurtardığını bir bilse... 

Zülal bize hatırlatıyor: 

Hatırlayanlar vardır; AKP, 2001’de kuruluş başvurusu yaptığında benimsediği temel ilkeler, Bilkent Oteli Konferans Salonu’nda 74 kurucu üye ve partiyi destekleyen bağımsız milletvekillerinin katıldığı bir toplantıda açıklanmıştı. Şöyle yazıyordu programda:

“Adalet ve Kalkınma Partisi, liderliğin bilincinde olan, ancak partiyi liderlik sultasına dönüştürmeyen bir yapı ile siyasi hayata ‘merhaba’ diyor. Adalet ve Kalkınma Partisi’nin lideri demokrat ve interaktiftir. Katılımı ve kolektif karar almayı benimser. Açık, inanılır, tutarlı ve ilkelidir.”

Dahası da var. Aynı programda, “AK Parti, demokrasiyi bir siyaset tarzı, yönetim ve denetim biçimi olarak görür” ve “Laikliği her türlü dini inanç karşısında devletin tarafsızlığı olarak görür. Laiklik demokrasinin teminatıdır” cümleleri de yer alıyordu.

***

Son bölümün Adalet ve Kalkınma Partisi’nin programında hâlâ yazıyor olmasına şaşıyor olmalısınız. Şaşırmayın: Laik parti programı, İslamcı partilerin Cumhuriyete duhuliye biletidir. Elbette takıyye yapacak, “siyasal İslamcı” olsun da, “köktenci” olsun da yalan söylemesin, hile yapmasın mümkün mü? Boyar ve satar.

Bizim için önemli olan liderliği tanımlayan ikinci paragraf: “Adalet ve Kalkınma Partisi’nin lideri demokrat ve interaktiftir. Katılımı ve KOLEKTİF KARAR almayı benimser.” 

***

AKP’nin müstakbel Genel Başkanı R.T. Erdoğan, 14 Ağustos 2001 günü adı geçen otelde yaptığı konuşmada “Değerli dostlar, bugün önemli bir gün. Bugün, Türk siyaset hayatına lider oligarşisinin çöktüğü gün olarak, tekelci bir anlayışa dayanan liderlik anlayışının yerine, KOLEKTİF AKLIN temsilcisi olan bir anlayışın yerleştiği gün olarak geçecek. Bugün, Türk siyaset tarihine parti içi demokrasi geleneğinin yalnızca bir kuru temenni olarak değil, aynı zamanda da bir zihniyet değişikliği ve zorlayıcı tüzük kuralları biçiminde egemen olduğu gün olarak geçecek” derken “kolektif karar”ı şipşak “kolektif akıl”a dönüştürüyor. Karar başka, akıl başka...

***

“Kolektif akıl”ı duyar duymaz ürpermiştim. 26 Ağustos 2001 tarihli Akit gazetesini okuyunca yazı makinemin başına geçtim ve 16 Eylül 2001 günü Hürriyet gazetesi “Pazar Eki”nde yayımlanacak olan AK Parti’nin Kolektif Aklı başlıklı yazımı yazdım:

İlk kez partinin kuruluş basın toplantısında “kolektif akıl”dan söz etmişti R.T. Erdoğan. 26 Ağustos 2001 tarihli Akit gazetesinde yayımlanan röportajında da bu kavramı kullanıyor.

Gazetenin muhabirleri Serdar Arseven ile Kenan Kıran ortaklaşa soruyorlar:

“Ak Parti, seçime kadar herhangi bir koalisyonun içinde yer alabilir mi? Böyle bir teklif gelse...”

R.T. Erdoğan yanıtlıyor:

“Bu benim tek başına karar verebileceğim bir konu değil... Az önce de söyledim. Biz bir kolektif aklın temsil edildiği bir parti olacağız. (...) Bu konuda konuşmak için çok erken.”

R.T. Erdoğan’ın “Daha önce söyledim” dediği cümle de şu:

“Bir diğer özelliğimiz, tekelci liderlik anlayışına son vermektir... Kolektif aklın temsil edildiği bir liderlik anlayışını benimsiyoruz.”

“Kolektif akıl!” kavramı, gündemin hayhuyu arasında dikkatlerden kaçtı. Oysa basının, öteki politikacıların, siyaset bilimcilerin, toplumbilimcilerin duydukları zaman tüylerini diken diken etmesi gereken bir kavram bu. R.T. Erdoğan bu kavramı anlamını bilerek mi kullandı, bilimsel konuşma merakını tatmin için mi, yoksa “ilmi malumat-ı zaruriyye” sahibi olduğunu dosta düşmana kanıtlamak için mi?

“Kolektif akıl” kavramını kullanma gerekçesi ne olursa olsun, yandık ki nasıl yandık. “Kolektif akıl”ı temsil eden liderlik ebedidir. Kendisini seçen kolektif aklı temsil ederken, kolektif akla dönüşüp bizzat kolektif akıl olacağı için bir daha yerinden kımıldamaz. Kolektif akılla tekelci liderlik anlayışına son vermek bir yana, kolektif akılla tekelci liderliğin daniskası kurulur. (...) “ortak (kolektif) akıl”ın vardığı noktayı en iyi Erbakan Hoca belirliyor ve “Lidere itaat farzdır” diyor.

Ortak akıl, demokrasilerde değil, teokratik düzende, faşizmde, totaliter rejimlerde geçerlidir. Onlar tarafından yaratılır ve onları yaratır! Ya da onları yaratır ve onlar tarafından yaratılır!

***

16 Eylül 2001 (ilk yazı) nire, 8 Şubat 2022 (bu yazı) nire... 21 yıldır “ortak akıl”ın nasıl bir akıl olduğunu yazıyorum. Benim de kusurum var: “Kolektif akıl” olarak kalsaydı, “ortak akıl”a çevirmeseydim, bu denli ağızlara sakız olmazdı. Bizim memleketin siyasetçileri, akademisyenleri, yazarları, gazetecileri, aydınları ne yazık ki akıl tembeli. Biri ortak akıl mı dedi, içeriğini düşünmeden üzerine atlıyor. “Beğeni” de öyle, “süreç” (başlama ve son arasındaki zaman) de öyle, “söylem” (diskur) de öyle, devlet aklı da...

Dilerim, bu konuda bir daha yazmak zorunda kalmam.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Taksim Komünü 3 Mayıs 2024

Günün Köşe Yazıları