Özdemir İnce

Türkiye’de her şey tekrar ediyor

20 Kasım 2022 Pazar

[480 sayfalık kitabı bir kez daha, bir yabancının yazıları olarak okurken Türkiye’de “zaman” olmadığını, zamanın geçmediğini fark ettim.

Türkiye’de her şey tekrar ediyor: Olaylar tekrar ediyor, sorunlar tekrar ediyor, politikacılar tekrar ediyor. Her alanda: Politikada, sanatta, edebiyatta.

Zaman yatay değil Türkiye’de, düşey ya da dikey... Süreç olarak yayılmıyor, katman katman yığılıyor. Ve bütün katmanlar birbirinin tekrarı.

Düşüncenin ve felsefenin, sanat ve edebiyat yapıtlarının en büyük düşmanının zaman olduğu söylenir ama zamanın (olmadığı için) düşman etkisi görülmüyor bu yazılarda.

Bu nedenle, 1984-1995  yılları arasında yazdığım yazılar aradan geçen yıllardan sonra da fırından yeni çıkmış gibi taptaze.

Örneğin DP (Demokrat Parti), AP (Adalet Partisi), ANAP (Anavatan Partisi) ve DYP (Doğru Yol Partisi) gibi kendilerinin merkezde ve merkez sağda olduklarını ileri süren ya da öyle oldukları kabul edilen partilerin trajedilerini “Merkez Sağın Trajedisi” adlı bir inceleme makalesinde ele almışım: Bir partinin merkez ya da merkez sağ partisi olabilmesi için statüko ve düzen partisi olması gerektiğini; bu partilerin Cumhuriyet ve Cumhuriyetin laiklik ilkesine bağlı olmalarının zorunluluk olduğunu yazmışım. Bu partilerin 1946’dan itibaren aşırı milliyetçi ve İslamcı görüşleri bünyesinde barındırdıklarını ve bu görüşlerin limonluğu görevini üstlenmiş olduklarını söylüyorum. Ve bir uyarıda bulunuyorum: Merkez sağ partiler, aşırı miliyetçi ve İslamcı görüşlerden kendilerini arındırmalıdır, politikalarını bu görüşlerle yarışan herhangi bir eksene oturtmamalıdır; bu partiler Cumhuriyetin partileri olmalıdır, yoksa kendi elleriyle canavar haline getirdikleri hareketler tarafından yozlaştırılırlar ve yutulurlar.

Baktığım fal ne yazık ki on yıl içinde gerçekleşti. Yakında merkez sağın komedisini yazacağım.

Yazmasam Olmazdı’da ileri sürdüğüm düşünce ve tahminlerin gerçekleşmesi, gerçekleşiyor olması beni alabildiğine mutsuz etti. Yazdıklarım keşke eskiseydi, zaman tarafından zamanaşımına uğratılsalardı gerçekten mutlu olurdum.

On beş-yirmi yıl önce Öğretim Birligi Yasası’nın (Tevhid-i Tedrisat Kanunu’nun) iktidarlar tarafından yozlaştırıldığını yazıyordum; şimdi, günümüz iktidarı adı geçen yasayı ortadan kaldırmak istiyor.

On beş-yirmi yıl önce, İslamcı partilerin meslekleri dinselleştirmeyi, imam-valiler, imam-mühendisler, imam-diplomatlar, imam-öğretmenler üretmeyi amaçladıklarını yazıyor ve bu büyük tehlikeyi haber veriyordum. 2004 yılında mesleklerin İslamileşmesi operasyonu tamamlanmak üzere...

Başka zaman ve ortamlarda, yazarın öngörülerinin gerçekleşmesi ona gurur verir, ama ben bu nedenle boğuntudan başka hiçbir şey duymuyorum.]¹

*** Okuduğunuz yazı, üç kitaptan (Söz ve yazı; Tarih Bağışlamaz; Çile Törenleri) oluşan YAZMASAM OLMAZDI² adlı kitabımın önsözünden alıntıdır. Sanki aradan 18 yıl geçmemiş gibi. Yıllar bizde uç uca eklenmiyor, katman katman üst üste yığılıyor:

Rejim konusunda suların bulanmaması, anlaşmazlık çıkmaması için kavramlar ve sözcükler konusunda anlaşmak gerekir. 

Bu tanımlar üzerinde anlaşmazsak, rastgele kullanırsak “Ülkemiz, sağcılık-solculuk, Türkçülük-Kürtçülük, Sünnilik-Alevilik, dindarlık-laiklik yüzünden yıllarca hem zamanını hem de enerjisini tületmiştir” diye konuşan Saadet Partisi Genel Başkanı T.Karamollaoğlu’nun hatasını tekrarlamış oluruz. Oysa, “dindarlık” mevcut anayasanın birden fazla maddesinin koruması altındadır.Başta ikinci madde olmak üzere anayasanın dindarın haklarını koruyan maddeleri Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulu düzeninin (statükosunun) temel öğeleridir. Ama ne yazık ki sağ cenah siyasetçileri bu inceliklere dikkat etmiyorlar.


1 Özdemir İnce, Yazmasam Olmazdı, Doğan Kitap, 2004. S. 8-9. 

2 Doğan Kitap 2004.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları