Kutsal aile mi?

02 Temmuz 2021 Cuma

Büyük Fransız düşünürü ve matematikçisi Blaise Pascal, insanı en iyi tanımlayanlardan biri: “İnsan nasıl bir kâbus, ne kadar değişik ve yeni, ne kadar canavar, ne karmaşık, çelişki ve mucize dolu. Her şeyini bir tartın: Bir solucan ama gerçeğin de hazinesi, yanlışlık ve kuşkuların lağımı, evrenin şerefi ve pisliği.”

Yüzyıllar birbirini kovalıyor ve bu gerçek değişmiyor. İyi ile kötünün sonsuz savaşı... 

Savaşın terazisi ise ADALET. Hukuk yayından çıktığında, hakkını aramada insanın adalete olan güveni sarsıldığında; insanlığın onurunu, adil düzeni korumak için konulan yasaların “sözde” kaldığı, uygulamada hukukun sadece gücü elinde tutana ve onun ideolojilerine hizmet ettiği ortaya çıktığında çözülme de başlar... O çözülme durdurulamadığında çürümeye gelir sıra; kurumların tek tek çürümesine, yozlaşmasına.. 

İşte Türkiye bugün bu çürümenin sonucu oluşan pis kokuların, lağımın içinde. Tam dibinde...

Elmalı Davası bir şamar gibi patladı Türkiye’nin suratının ortasına... 7 ve 10 yaşlarındaki iki çocuğun uğradıkları cinsel istismarı çizerek anlattıkları, buna rağmen, istismarda bulunduğu söylenen anne ve üvey babanın adli kontrolle serbest bırakıldığı dava...

Tek mi? Çocuk istismarı bu ülkenin acı gerçeği... Elmalı’nın yankıları sürerken Konya Seydişehir’de benzeri yaşandı. Kızı ve oğluna yıllar boyu cinsel istismarda bulunan bir baba istinaf mahkemesinin kararı ile serbest bırakıldı. Bir diğeri Çanakkale’de ortaya çıktı. 10 yaşındaki ikiz kardeşlerin günlüğü, istismarı ortaya koydu. Üvey baba, üvey ağabey, anne ve bir kişi hakkında dava açıldı. Tek tutuklu sanık olan üvey baba ilk duruşmada tahliye edildi.

Putlaştırılan “kutsal aile” kalkanının içinde yaşananlardan sadece 2’si... Daha yüzlercesi, binlercesi var. Evlerde, kapalı perdelerin arkasında, yürek çarpıntısı ile bekleyen minik bedenler... 

Bu gerçekler bilinirken 4. yargı paketinde, katalog suçlardan da olan “çocuğun cinsel istismarı suçu”nda “somut” delillerin belirlenmesi isteniyor, dolaylı yoldan da failler aklanıyor. Sakarya Akyazı’da 12 yaşında bir kız çocuğuna cinsel istismarda bulunan bir tarikat lideri tam da bu yargı paketine sığınıp beraatını isteyebiliyor. 

İSTANBUL SÖZLEŞMESİ 

1 Temmuz Türkiye için bir başka utanç günü. İstanbul Sözleşmesi’nden ayrılığı dün itibarıyla tescillendi. İstanbul Sözleşmesi sadece kadınlarla ve çocuklarla ilgili değil. Bir ülkenin kendi geleceğinin de tescili aynı zamanda. “İstanbul Sözleşmesi’ni feshetmek” aynı zamanda “demokrasiyi yok saymak, kadınlara karşı şiddete, bu insan hakları ihlaline göz yummak” demek. Şunu net görelim: “Kutsal aile” kalkanı altında yaşananlar, kadına ve çocuğa istismar, şiddet ve bunun iktidar eliyle “sessiz kalarak” meşrulaştırılması ile bugün Türkiye’nin her noktasını saran yolsuzlukların, siyaset-mafya-iş dünyası arasındaki ilişkilerin; yozlaşıların, talanın, su yüzüne çıksa bile örtbas edilmesi arasında hiç fark yok. 

Başta da dediğimiz gibi... İnsan... Evrenin şerefi ve pisliği... 

Sustukça, sessiz kaldıkça pislik daha da bulaşıyor... 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Biz modern insanlar... 12 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları