Kırmızıya Vurmayın!

23 Mart 2015 Pazartesi

Saçları dökülmüş, ağzı maskeli.
Bir aykırılık var, belli. Kırmızı... İçindeki beyaz gömleği dışında atkısı, eteği, ayakkabıları ve elindeki gitarı kırmızı...
Altı, yedi yaşlarında, belki de daha küçük.
Koltukları dolmuş Adnan Saygun Sahnesi’nin ışıkları altında yürürken adımları da ürkek ve küçücük.
Onu izliyorum balkondan... Aynı anı paylaşıyoruz, ama sanki gelecek zamanın bilinmezliğinden, bir kuştüyü hafifliğinde uçup gelmiş sahneye.
Elindeki karanfil dahil kırmızının coşkusu, heyecanı yansımıyor bana; bir mavi kadar derin ve sakin daha çok.
Sandalyesine oturuyor...
Gitarının tellerine bir dokunuş...
Zemine yetişmeyen ayakları boşlukta, bir öne bir geriye sallanıyor.
Dingin görünümünün tersine, yaşamın güzelliğine dair coşkulu bir şarkı parmaklarının ucunda. Kendisi gibi ağız ve burunları maskeli arkadaşları eşlik ediyor...
Duyguları ayağa kaldıran olağanüstü bir konser...
Löseminin pençesinde hayata tutunmak için direnen çocuklarımızın ve onları destekleyenlerin olağanüstü güzelliği...
Dayanışmanın insanı “insan” kılan inceliği...
“Müzik Umuttur” diye yola çıkanların hikâyesi.
Müzik eğitmeni Muharrem Dayanç’ın sosyal sorumluluk projesiyle buluşan lösemili çocuklara İzmir Devlet Senfoni Orkestrası, sunucu Metin Uca ve büyük sanatçımız İdil Biret’in desteği...
Umutla çıktım konserden, gece yıldızlara baktım...

***

Gel gör ki burası Türkiye. Güzelliğin, iyiliğin kimi zaman kösteklendiği ülke.
Biliyorsunuz lösemili çocuklar için kurulan bir vakıf var, adı SEV.
Ankara’da hastalara ücretsiz bakacak 400 yataklı bir hastane kurmak için “Bir tuğla da sen koy” kampanyası düzenliyordu.
İlgili kamu spotları, altı ay televizyonlarda yayımlandı.
Sonra Sağlık Bakanlığı’nın başvurusuyla RTÜK’ün getirdiği yasak...
Çok şaşırtıcı değil mi?
Sağlık Bakanlığı’na göre 100 yataklık hastane projesine onay verilmiş, ama LÖSEV 400 yatak olmasında direniyormuş.
Bakar mısınız Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu ne diyor;
“LÖSEV’in bize müracaatı 100 yataklı bir hastaneydi. Biz de buna ilişkin ön izni uygun bulmuştuk. Ama, ‘Ben güçlüyüm, ben kamuoyu algısını yönetirim. Dolayısıyla 400 yaparım’ diyorsa, bu etik, kural dışıdır. Bu etik ve kural dışılığa bu ülkenin yönetimini hiç kimse mahkûm edemez.”
Neymiş?
Onkolog yetiştirme sistemi bozulurmuş, doktor açığı varmış...
Sağlık sistemini altüst edip, her geçen gün özelleştiren, paralı kılan iktidara ve LÖSEV’in bağış kampanyasını yasaklayanlara diyecek söz var mı?



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yaşasın Cumhuriyet 1 Ocak 2016
Sesler kısılırken... 25 Aralık 2015

Günün Köşe Yazıları