Soluğumuzu Kesemezsiniz!..

12 Aralık 2014 Cuma

“Yok artık” dedim, “daha neler...” haberi duyduğumda.
İzmir’in dibinde yüz bin ağaç kesilecek...
Akıl alacak gibi değil, inanılır değil!
Yüz bin ağaç...
Katliam...
Gezi eylemleri geliyor aklıma, HES’ler ve RES’ler için, Atatürk Orman Çiftliği’nde kaçak saray için yapılan kesimler, Yalova’daki kıyımlar...

***

Ülkede çevre yağması doludizgin, dinmek bilmeyen bir iştahla, vahşice ve alçakça sürüyor.
O denli pervasızlar ki, şimdi de gözden ırak, dağda taşta değil, insanların gördüğü, bildiği, İzmir gibi bir kentin dibinde gerçekleşiyor bu katliam...
Ankara’da sessiz sedasız halletmişler. Kimsenin haberi yok.
Zaten betonla kuşatılmış bu kentte, belediye İnciraltı’nda, Kadifekale’de “kent ormanı yapayım” diye çırpınırken, duyarlı insanlar tek bir ağaç daha ekelim diye boğuşurken sen kalk bunu yap.
İzinler Ankara’dan...
Orman Bakanlığı’ndan.
Hani şu ormanları korumakla ilgili bakanlık, su işlerine de bakan...
Bu kentin göbeğinde, Bornova gibi bir semtte çevreyi kirleten, ortalığı toza dumana katan, insanları zehirleyen çimento fabrikalarına istedikleri tahsisler sağlanmış.
Ormanı yok edecek, doğayı kemirecek, fabrikaya hammadde sağlayacak tahsis.
Çimentaş’a büyük kıyak...

***

Gel de şaşırma!
Verdiği izinlerin sahiplerini, 2013 İzmir çevre sorunları raporunda suçlu ilan etmiş üstelik o bakanlık.
Demiş ki:
“Çimento fabrikaları her türlü modern jet-puls torbalı filtre ve elektro filtrelere sahip olsalar da üretim kapasitelerinin yüksek olması dolayısıyla elektro filtrelerinin kısa süreli arızalarında fazla miktarda toz emisyonu yaymaktadırlar...”
Eeee...
Neresinden tutalım şimdi.
Hem böyle rapor yaz, ardından da ormanı tahsis et, insanların zehir solumasını seyret!
Bu durumda dağların canavar dişlileriyle oyulmasına mı yanalım?..
Binlerce ağacın kıyılmasına mı?..
Korku filmlerindeki platolara benzer görüntü kirliliğine mi?..
Bütün İzmir’i kirleten ve soluğumuzu tüketen fabrikaların hâlâ kent içinde kalmasına mı?
Ankara yolundan Bornova girişindeki dağların delik deşik oyulduğu o korkunç manzarayı düzeltmek için, çimento fabrikalarının terk ettiği alanları ağaçlandırmaya çalışan Büyükşehir Belediyesi’nin emeklerine mi?
Hangisine?
Ne kadar vahşi, acımasız ve insafsızsınız efendiler...

***

Anımsadım, bu iktidarın giderek azgınlığına örnek olabilir belki. Eski AKP’li Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe, Kemalpaşa’dan İzmir’e girerken gördüğü, Çimentaş ve Batıçim’in yarattığı manzara karşısında valiye “Derhal kaldırın, fabrikaları taşıyın, bu görüntü Türkiye’nin üçüncü büyük kenti İzmir’e yakışmıyor” demişti, haberlere konu olmuştu.
Şimdi o makamın yeni sahibi, anayasaya göre insanların temiz ve doğal bir ortamda yaşamalarını sağlamakla görevlisi, vermiş onayı.
Ne görevi?
Sayısız örneği var, asıl işi korumak değil, çevreyi katletmek.
“Kentin içinde çimento fabrikası olur mu?” diyeceğine, yol veriyor sermayeye.

***

Ey fabrika sahipleri!
Kendi ülkende sana dağı taşı deldirmesinler, taşocağı açtırmasınlar, düşük ücretle işçi çalıştırmasınlar, gel Türkiye’ye, canına oku doğanın, insanımızı zehirle.
Oh ne âlâ memleket!
Ondan sonra da AKP’li Cumhurbaşkanı, Başbakan ve diğer bakanlar çimento ihracatındaki başarıdan söz etsin!
Yok üretimde dünya beşincisi, ihracatta ikinci, Avrupa birincisiymişiz de...
Evele gevele dur.
Elin oğlu aptal değil; çevreyi doğrudan ve vahşice kirleten, insanlarını zehirleyen sanayileri, ülkesinde barındırmıyor artık.
Senin ülkeni, insanını atıklarla, hurdalarla, çöp deposu olarak kullanıyor.
Ondan sonra sen övün dur, aylık 310 Avro bedelle çalıştırdığın işçinin üretimine.
İnsanlar hastalanıyor, kanser oluyormuş umrunda mı? Çevreye geri dönülmez yaralar veriliyor, derdin mi?
Sağlık harcamalarını hesaba kattığın var mı?
Ağaç kesimine başlanan, yarın katliama dönüşecek bu tahsis durdurulmaz, önlenilmezse eğer, yazık olacak.
İzmir Barosu harekete geçti, konuyu yargıya taşıyor. Yerel yönetimler araştırıyor.
Kentin, kentlinin, İzmir’i seven herkesin ayağa kalkması, “dur” demesi gerekmiyor mu bu akıl almazlığa?  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yaşasın Cumhuriyet 1 Ocak 2016
Sesler kısılırken... 25 Aralık 2015

Günün Köşe Yazıları