Hrant Dink-Danıştay- Malatya-Ergenekon...

29 Nisan 2017 Cumartesi

...Derken.. AKP hükümetleri, İktidarları, Erdoğan Liderliği süreçlerinde işlenen inanç odaklı acımasız infaz, çok kanlı, üstelik tetikçileri yakalanmış cinayetlerde, aynı İktidarın kadrolaşması, sorumluluğunda, derin devlet gücü olarak sızmış terör örgütlerinin militanı, hizmetinde, yargıda, Emniyet’te görevlendirilmiş yönetici kadroların içinden asıl suçlular;
Derin devlet temsilcisi azmettirici gerçek suçlular olarak 1. Silivri yargılamaları sürecinde Ergenekoncu terör örgütçüleri, 2. Silivri yargılamaları sürecinde FETÖ’cü terör örgütçüleri gerçeğine dönüşüveriyorlar?
Kamuoyunun bilgisine yeni ulaşan Hrant Dink cinayeti ile ilgili olarak hazırlanan üçüncü iddianame simge, Ergenekoncu azmettiren derin devletin teröristlerinin parmağı noktasından, Fethullahçı çetenin cinayeti gerçeği noktasına nasıl gelindi? “Katil Ogün Samast”ı takip eden jandarma görevlilerinden Yüzbaşı Muharrem Demirkale, cinayetten önce ve bir gün sonra FETÖ’cü eski savcı Zekeriya Öz ile 7 kez telefonda konuşmuş.. Cinayet sırasında katili takip eden jandarma görevlileri, fiziki takip kameraları ile Samast’ı cinayet öncesinde, cinayet sırasında ve sonrasında kaydetmişler.
Savcı iddianamesinde Dink cinayetinin arkasında ulusalcıların bulunduğu algısının yaratılarak Ergenekon operasyonlarına zemin oluşturulduğu da anlatılıyor.

***

Hrant Dink-Danıştay-Malatya misyonerler- Trabzon Rahip Santoro katliamları-Fatih Camii cemaat linçi..cinayetleri üzerinden kim bilir kaç kez yazdığım yazılar, televizyon söyleşileri, sivil toplum örgütleri oturumlarında, Erdoğan iktidarlarının demokratik kimlik sınavında turnusol kâğıdı olma işlevinden söz ettiğimi anımsamıyorum.. Erdoğan liderliğindeki iktidarlarının, hele de inanç odaklı, siyasal İslamcı kimlikli terörist içerikli cinayetlerde, siyasal İslamcı kimlikler- örgütlerle ilişkilerinin, rejimi, laik Cumhuriyeti değiştirme ittifaklarının söz konusu olmadığını kanıtlama sorumluluklarına değinmiştim.
Milliyetçi-mukadesatçı kimlikle İktidarları icraatlarında, hukuk devleti, demokrasi ilkelerinden sapmayacaklarına ilişkin inandırıcılığın öncelikle İktidarları sürecinde işlenmiş, tetikçileri yakalanmış cinayetlerde, azmettirenlerin yakalanması zorunluluğundan kaçamayacaklarına işaret etmiştim.. İktidarlarının siyaset yapma söylemleri, en çok da seçim, örgütlenme, iktidar ortaklığı, yönetim ittifakları, kamu kadrolaşmalarının, İktidarlarının derin devleti, cinayet azmettirenleri suçlularına ulaşmada engel oluşturduğunun altını çizerek.. “Hrant Dink katliamının asıl suçlularının yakalatılması siyaseten sıkar.. Emniyet’te, yargıda terfi ettiklerinin duyumları var..” iddialı noktalamalarımı anımsıyorum.

***

Sevgili İlhan Selçuk askeri darbeler, gazetecilik yaşamı boyunca yargılanmalardaki ağır yaşatılanlar, ödetilen bedellerde, işkencelerde hiç yılgınlık yaşamamıştı.. Ergenekon terör örgütüne yazıları ile önderlik yaptığı suçlamasıyla, Zekeriya Öz’ün kişisel yaptığı, üç gün ve gece aralıksız sürdürülen sorgulamanın ardından sabah ışıklarıyla serbest kalması sonrası gazeteye geldiğinde yorgunluğun ötesinde canı sıkkındı.
Öz’ü ilerde çocuklarına nasıl hesap verebileceği anlamında kendince sorgulamıştı ama birlikte suçlanmaya çalışılan terör eylemleri, örgütlenmeleri ile yaratılmak istenen algıdan da çok rahatsız olduğu ortadaydı.
Kuşkusuz sorgu sırasında geçirdiğini sonradan öğrendiğimiz kalp krizinin de payı var.. Ancak Sevgili İlhan Ağabey’i önce arka arkaya gelen krizler, ölüme kadar götüren uzun süreçte tek belirleyici değildi. En çok acıtan gelişmeler ne yazık ki Ergenekon davası süreçleriyle yaratılan, sadece kendisini değil, Cumhuriyet gazetesi, laik Cumhuriyet, Anadolu Aydınlanması, birikimlerini, kazanılmış örgütlü demokratik kurumların demokratik birikimleriyle gelişmiş sosyal devlet, gerçek Atatürkçü devrimleri kazanımlarının bir bir hedef alınmaları olmuştu.
Kişisel üzerine sorumluluk olarak kalmış, Cumhuriyet gazetesinin Vakıf şemsiyesinde, bağımsızlığını, laik Cumhuriyet, Atatürk devrimleri, Yunus Nadi, Nadir Nadi, Berin Nadi’nin direnci ile kurulan Cumhuriyet Vakfı’nın ilkeleri çerçevesinde yaşatılabilmesi kaygıları bir yanda.. Sıcak gündemlerle bağlantılı ülkemiz, Ortadoğu bataklığı, İslam dünyası, emperyal projelerin olumsuz yansımaları öte yanda.. İnsan '68akları, demokrasi, hukuk devleti düzeni, rejimi hedef almış saldırıların sonuç kayıplarının çok bilincinde olarak tüm gelişmeleri sorgulayıp dururken yoğun bakım koşulları bile umuru olmuyordu..
Ergenekon süreci noktalanmadan aramızdan ayrıldı. FETÖ’cü terör örgütü, 2. Silivri sürecine geçilmesiyle; bugüne dönük olarak da ülkenin, dünyanın, Cumhuriyet gazetesinin nefes alacağı anlamına gelmeyeceğinin birikimiyle yine soracağı çok sorusu olacaktı..
Türkiye tipi başkanlığı öngörememiş olsa da, bugünlere dönük daha karamsar, daha kaygılı olabileceğini düşünemiyorum. Her darbenin ne de olsa kendine özgü koşullarında geri dönüşleri de var..  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Bugün 23 Nisan... 23 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları