Beşiktaş Bilic’tir, Bilic Beşiktaş!

31 Mayıs 2015 Pazar

 

Bizim toplumun en kötü, çirkin, hakkaniyetsiz deyişlerindenbiridir:“Hatice’ye bakma, neticeye bak!..
Bu, bir atasözü değil. “Atalarımız”, ahlakın rekabet, onurun kazanç, namusun kâr olduğu bir hayatın, çarkın, sistemin içinde yaşamadılar.
Bu, bir zamane sözü… Yaşadığımız “ahir zaman”ın içinde muteber, onunla irtibatlı ve alakalı bir deyiş bu.
Bize emek, meşakkat ve kalitenin süreçsel gerçekliğinin hiçbir anlam ve değeri olmadığını söyler bu söz. Her ne pahasına olursa olsun anlık sonuç almaların, kurnazca aradan sıyrılmaların, punduna getirip hedefi ele geçirmenin esas olduğunu anlatır.
Tabii bunun yanı sıra “hedefe giden her yol mubah” diye bir tık daha ötedeki makyavelist sözle de titreşim içinde, “Haksız ol, arsız ol, hırsız ol ama mutlaka kazanan ol” diye düşünme telkininde de bulunur…
Sanırım pek çok kişi kabul edecektir; Beşiktaş, hemen her zaman neticeden çok “hatice”lerin takımı olmuştur.
Ama bu seneki kadar “hatice”yi neticeye kurban eden bir takım pek olmamıştır.

***

Slaven Bilic, bu sezon Beşiktaş dendiğinde akılda da vicdanda da gönülde de kalacak tek isimdir.
Bilic, Beşiktaş’a bu sene müthiş bir futbol oynattı. Bunu fanatik takıntılarını aşıp elini vicdanına koyan herkes söylüyor.
Derbi kazanamamak ise Bilic’e fatura edilemeyecek kadar Türkiye’deki futbol piyasasının-endüstrisinin, onun “ekonomipolitiği”nin sonucu olan ve yöneticisinden taraftarına kadar tüm Beşiktaş camiasını bağlayan büyük ölçekli bir “psikokültürel” mesele…
Beşiktaş, şampiyonluk probleminden de fazla Avrupa liglerinde sorunu olan bir takımdı. Bilic, bu problemin aşılmasını da sağladı, bu bakımdan takımın “özsaygı”sını yükseltti. Beşiktaş, muhteşem bir performansla İngiliz takımlarını Bilic sayesinde ipe dizdi.
Hayatım boyunca Beşiktaş’tan dolayı çok üzüntü yaşadım. Ama bana 8-0’lık Liverpool mağlubiyeti kadar “yer siyahgök siyah” hiçbir zaman olmadı.
Beşiktaş’ın bu yıl Liverpool’u elediği maç, bir anlamda bu yarayı saran hatta unutturan bir etki yaptı bende.
Çünkü Liverpool’dan 8 gol yemek, evet zordur!.. Ama Beşiktaş gibi Avrupa kupalarında özellikle psikolojik açıdan yeterlilik ve özgüven sorunu olan bir takımın Liverpool’u kupadan elemesi çok daha zordur. Beşiktaş bunu Bilic sayesinde başardı.
Bilic, Beşiktaş tarihindeki bu utanç sayfasını kapatmış isimdir.

 

***

Ancak Beşiktaş adına bu yıl ben, Liverpool’a 8-0’lık yenilgi şöyle dursun, yaşadığım müddetçe hiç olmadığı kadar büyük bir utancı duyumsama noktasında buldum kendimi!..
Takımımın adının Rıza Sarraf’la birlikte zikrediliyor olmasını dahi düşünemezken onun Beşiktaş’ın bir parçası kılınmaya çalışılmasını, Fikret Orman’ın da buna arka çıkıp savunmasını, sahiplenmesini görmek yıktı beni. Bir Beşiktaşlı olarak yer yarılsaydı da içine girseydim dediğim bir tablo şekillendi karşımda.
O tabloya bakıp yaşadığım utanç ve yıkımdan da yüzümü Bilic’e döndüğümde uzaklaşabildim, Beşiktaş adına sıhhat ve selameti onda buldum.

***

Bilic sosyalistti.
Ve işte sosyalizm, neticeye değil “hatice”ye bakma, o “hatice”nin içindeki hakikati, hakkaniyeti bulma sanatıdır!..
O hakikatte emek vardır.
O hakikatte kolektivizm vardır.
O hakikatte elde olanla yetinmesini bilerek kanaatkârca ama kararlı bir şekilde ve bir yarışta gaddar bir hırsla değil, dostane bir azimle mücadele motivasyonu vardır.
Mükemmel ve iftihar edilesi bir taraftar kitlesi olduğu halde yönetsel beceriksizlikler sonucu koskoca sezonda statsız bırakılmış, “yuvasız kuşlar gibi perakende” kalmış bir takımı herkesin acıyacağı bir sezon geçirmekten emek, meşakkat ve azimle sıyırıp korkulan bir güç, şampiyonluğun bir numaralı adayı yaptı Bilic…
Ama bu yönetim onun kıymetini, Beşiktaş’a ve Beşiktaş’ın değerlerine ne kadar yakıştığını bilemedi.

***

Beşiktaş tarihinin en unutulmaz isimlerinden biri, onur nişanelerinin başta geleni Gordon Milne’dir.
Bilic,10 tane Gordon Milne edecek isimdi.
Milne de ilk geldiğinde Beşiktaş, o dönem Ergun Gürsoy marifeti “teşvik”lerle yol alan bir “şampiyon” karşısında boynu bükük bir “şerefli ikincilik” almıştı.
Milne çıktı, son derece akli ve asil bir konuşma yaptı ve dedi ki... “Beşiktaş olarak biz, önümüzdeki yılda da bu yarışta yeri olan ve kararlıca başa güreşen bir takım olacağız.
Ama ertesi yıl da olmadı. Şampiyonluğu Fener’e kaptırdı ve yine ikinci oldu Beşiktaş.
Herkesin Beşiktaşlılara “Siz ikinci olmak için yaratılmışsınız” demeye başladığı bir iklimde bir başkan, unutulmaz başkan, adını andığımda şimdi bile sevgi ve saygıyla tüylerimin ürperdiği bir başkan, Süleyma Seba çıktı ve Milne ile devam kararını ifade etti.
Ardından bir tanesi namağlup olmak üzere üç yıl üst üste şampiyonluk geldi. “Metin - Ali - Feyyaz” isimlerinden Beşiktaş tarihinin efsane sloganı çıktı.

***

Beşiktaş, Seba’yı çok arıyor.
Ve tabii hiç kuşkusuz o hak ettiği değerin karşılığını dünyada bulmakta hiç zorlanmayacak ama Bilic’i de Beşiktaş çok arayacaktır!..



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları