El Ele Dolaşmayın Şu Stüdyoda!

03 Mayıs 2015 Pazar

Gündüz ekrana bakanlar Türkiye’nin kafayı evlilikle bozduğunu rahatlıkla düşünebilir. Çünkü reytinge hükmeden iki “ana” program var. Seda Sayan’lı “Evleneceksen Gel” (Show TV) ve Esra Erol’la (Evlen Benimle)” (Fox).
Türkiye bu iki programı “Müge Anlı ile Tatlı Sert”i (ATV) eda ettikten sonra izliyor. Seda ve Esra, adeta saç saça-baş başa olmaktan kaçınıp seyri kardeş payı yapan iki bacı misali, art arda seyirci karşısına çıkıyorlar. Seda’nın programı (özetinden sonra) 13.30’da başlayıp 16.30’a kadar üç saat yayında. O “Allahaısmarladık” deyince Esra’nın programı başlıyor ve saat 19’a kadar yayında kalarak memlekette evlenmek isteyen çiftleri buluşturup, tanıştırıp, anlaştırıp, “dünya evi”ne sokmak için ne gerekiyorsa yapıyor.
Teşbihte hata olmaz: “Türkiye”, kahvaltıdan sonra “koca”sını işe uğurlar uğurlamaz kahvesini yapıp koltuğuna kurularak ekranın karşısına geçince, akşam “bey” eve dönüp Haberler’i açana kadar yaklaşık 9 saat üç “patroniçe”nin kollarına bırakıyor kendini. “Müge-Seda- Esra” bunlar…
Programların son ikisi arasında süreklilik bariz, ama aslına bakılırsa ilk programla diğerleri arasında da ilinti yok değil. Müge Anlı’nın programı, denilebilir ki izdivaca endeksli ve hevesli hayatımızın esasında ne kadar kırık-dökük olduğuna işaret eden, bunu yaparken de genellikle izdivaç temelli veya izdivaç arayışlarına dayalı hüzünlerin, acıların, ölmeöldürmelerin teşhirini ve seyrini zevk kılan (“pornografik”) bir yapım. O programda kırıladöküle orta yere boca edilmiş her şeyin “halının altına süpürülüp” sırları düşmüş izdivaç aynasının parlatılarak tekrar yüzümüze tutulduğu programlar da diğer ikisi…
Evet, (teşbihte yine hata olmaz) 7’den 70’e herkesin evlilik derdinde olduğu bir Türkiye manzarası her gün öğleden sonra başlayıp ikindiyi müteakiben akşama kadar karşımızda. Bu, zamanın dinbaz-muhafazakâr havasıyla uyarlı olmaya azami dikkat sarf edilen bir manzara tabii. Sözgelimi evlenmek isteyen “açık” hanımlar kadar, eskiye kıyasla bol miktarda “kapalı” hanımlar da var. İsteyen istediğine talip oluyor.
Ama arada “trafik kazası” da olmuyor değil. Mesela kendisine talip olan “bey”le görüşüp konuşan yaşlıca kadın, kararının olumsuz olduğunu açıklarken adamın kendisine evlendikten sonra namazaoruca dikkat edip etmeyeceğini sorduğunu, oysaki kendisinin böyle bir hayatın içinde olmadığını söylüyor. Ortamın dini hassasiyet noktasında gerileceğini hisseden ve “fincancı katırları”nı ürkütmek istemeyen Sayan, anında müdahale ile “beyimiz”in tercihinin yanlışlığına vurgu yaparak ona aday stokundaki “kapalı” hanımlara yönelme önerisinde bulunup durumu kurtarıyor.

Evlenmeden olmaz
Fakat siyasetten ticarete tam bir “muhafazakârlık gösterisi” içindeki Türkiye’yi bu bakımdan tamamlayıcı mahiyette çok daha karakteristik bir diğer örnek var: Stüdyoda daha önce bir başka “bey” adayıyla yolunu olaylı şekilde ayırmış tesettürlü hanımefendi, şimdi karşımıza beğenip görüşmeyi kabul ettiği ikinci adayla el ele tutuşmuş olarak geliyor. Çiftimiz koltuklarına oturduktan sonra programı Seda Sayan’la birlikte sunan Uğur Arslan onlara açıyor ağzını yumuyor gözünü:
“Burada nişan ve nikâh yapmadan el ele dolaşmayın arkadaşlar! 40 kere söyledik! Nikâh yapmadan el ele dolaşmayın şu stüdyoda!.. Sonra iş bozuluyor, sen burada onla-bunla el ele dolaşmış biri olarak kalıyorsun!..”
Çiftimiz evlilik yolunda kesin-olumlu karar verdiklerini açıklasa da bu bile “erkek” sunucumuzu kesmiyor. İlerleyen dakikalarda bir başka vesileyle bu “namus ve iffet moderatörlüğü”ne geri dönüyor:
“Bak, nişanlanacak kızı el ele tutuşturmuyoruz biz burada! Bağırıyoruz sabahtan beri… Evlenmeden, yok öyle!..”
Açık değil mi? Köyün namusundan, mahallenin namusundan, stüdyonun namusuna…
Nasıl ki “mahalle kızı” öyle bir başkasıyla “helal”i olmadan el ele ortalıkta dolaşamazsa, “stüdyomuzun kızı” da “helal”ini bulmadan ekranda el ele dolaşamaz arkadaş! “Helal İzdivaç-Şov”lar bunlar!..  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları