Rehineler siyasi koz

15 Haziran 2014 Pazar

‘Irak Şam İslam Devleti’nin (IŞİD) başta Musul olmak üzere Irak’ın kritik şehirlerini ele geçirmesinin ardından İran ve Şiilerin dini liderlerinden gelen açıklamalar, Irak’ın bölünmesi kaygılarını daha da artırdı. Sünni ve Şii halkın karşı karşıya gelmesinden endişe eden uzmanlar, IŞİD’in engellenememesi neticesinde Kerkük ve Tuzhurmatu’nun Kürtlerin kontrolüne girmesine de dikkat çekiyor. IŞİD’i yakından takip eden analistler, Musul Başkonsolosluğu’nun basılması ve konsolosluk personeli ile TIR şoförlerinin de aralarında bulunduğu 80 Türk’ün rehin alınmasını Türkiye’ye karşı bir eylem olarak değil, ‘siyasi pazarlık’ amacıyla yapıldığını düşünüyor.
IŞİD’in tarihsel olarak gelişimini en iyi bilen isimlerden biri olan Ortadoğu Stratejik Araştırmalar Merkezi (ORSAM) Irak Masası Başkanı Bilgay Duman, bundan sonra neler yaşanabileceğine ilişkin görüşlerini Cumhuriyet’e anlattı:

El Kaide’den temel farkı
IŞİD 2004’te Irak’ta Tevhid ve Cihat Örgütü adıyla tamamen El Kaide’nin Irak kolu olarak ortaya çıktı. Lideri Zerkavi’nin öldürülmesinden sonra Irak İslam Devleti adını aldı ve 2006-11 yılları arasında eylemler yaptı. 2011’de Suriye’de savaşmaya başladılar. Irak Şam İslam Devleti adı altında El Nusra ile birleşmek istediler. Ancak Suriye’deki El Kaidecilerle aralarında çatışma çıktı ve yollarını ayırdılar. Buna rağmen El Kaide’nin hedeflerini gözeten bir örgüt konumunda. El Kaide ile en temel farkı şu: El Kaide asimetrik savaş stratejisi izler ve yerel kontrol alanları aramaz. IŞİD ise alan hâkimiyeti üzerine kuruludur.

Suriye’de köşeye sıkışınca
IŞİD Suriye’de çok sıkışmıştı. Hem Esad, hem PYD’nin silahlı kolu YPG, hem El Nusra hem de Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) IŞİD’e karşı savaşır hale gelmişti. Suriye’de taban kaybetmeye başlayıp köşeye sıkışınca eylemlerini Irak’a kaydırdılar. 6 Haziran’da Musul’a girişleri herkes için sürpriz oldu.

Arkasında halk desteği var
Türkiye’de yanlış anlaşılan bir nokta var. IŞİD tek başına bütün bölgeleri kontrol eden bir örgüt değil. Sünni halkın önemli desteğini almış durumda. Saddam döneminde etkin Baasçıları, Irak’ın işgali karşısında direniş gösteren grupları da içine almış bir yapı bu. Saddam’ın yardımcısı İbrahim Duri’nin IŞİD’e destek vermesi pek çok şeyin göstergesi zaten. Belki de bu yüzden Başbakan Maliki ordu güçlerini geri çekmek zorunda kaldı. Silah bırakan askerlerin de ağırlılık olarak Sünniler ve Kürt kökenli olanlar olduğu biliniyor. IŞİD’in arkasında halk desteği olması meseleyi Şii-Sünni meselesine dönüştürebilir.

Sünni ve Şii halk karşı karşıya gelebilir
Şiilerin dini lideri Ayetullah Sistani, cuma günü halkı terör örgütlerine karşı destek vermeye çağırdı. Bu fetva Irak’ta her şeyi değiştirebilir. Şii kökenli halkın ve milislerin, Sünni kökenli halk ve IŞİD’le karşı karşıya gelmesi anlamına gelir. Irak’ın bölünme senaryolarını daha da güçlendirecek bir adım olur bu. İran Cumhurbaşkanı Ruhani’nin “Maliki’ye her türlü desteği verebiliriz” açıklaması da önemli. İran’ın 500 savaşçı gönderdiği söyleniyor. Eğer İran bu savaşa girerse, Araplar bunu hoş karşılamaz. Suudi Arabistan ve Katar gibi ülkeler de işin içine girebilir.

Maliki savaş açarsa Irak dağılabilir
Tüm göstergeler kötüye gidildiğini işaret ediyor. Ayrışmalar, kamplaşmalar keskinleşmeye başladı. Başbakan Maliki’nin IŞİD’e karşı nasıl bir mücadele vereceği Irak’ın geleceğini belirleyecek. Eğer IŞİD’e yönelik büyük bir harekâta kalkarsa bu doğru bir tutum olmaz. Böyle bir adım Irak’ı dağıtır. Bunun yerine politikalarını yumuşatıp hedef gözeten hamleler yapması daha doğru. Geçen yıl Anbar’da bunu yaptı ve kentin önemli bir bölümünü IŞİD’in elinden aldı.

Türkiye hedef değil araç
Başkonsolosluğun basılarak içindeki personelin rehin alınmasını ‘Türkiye’nin hedef alınması’ olarak görmek doğru değil. IŞİD’in ne kadar acımasız bir örgüt olduğu biliniyor. Hedef aldıklarının kafasını kesiyor. İsteseler konsolosluğumuza da doğrudan saldırı düzenler, yerle bir ederlerdi. Bence Türkleri rehin alarak siyasi pazarlık için araç olarak kullanıyorlar.

Talepleri ‘takas’ ve ‘serbest geçiş’ olabilir
Bu baskını yapmalarının ardında iki temel amaçları olduğu düşüncesindeyim: 1. Türkiye tarafından muhatap alınmak ve siyasi pazarlık yapmak istiyorlar. Talepleri neler olabilir? Türkiye’nin elinde IŞİD tutukluları varsa takas isteyebilirler. Türkiye’nin kapalı tuttuğu sınır kapılarının açılmasını isteyebilirler. Bir de Türkiye’nin destek verdiği ÖSO tarafından kabul görmek istieyebilirler.
2. Dünya çapında bir güç gösterisi yaparak konuşulmak istiyorlar.

En kazançlısı Kürtler
Bu krizin bir kazananı IŞİD ise diğer kazananı da Kürtler. Irak Bölgesel Kürt Yönetimi’nin lehine ilerleyen bir süreç var. Kuzeyde Irak ordusunun boşalttığı yerlere peşmerge girdi. Kerkük’ün tamamı, Tuzhurmatu ve Musul’un doğu kısmında kontrolü ele geçirdiler. Kürt olmayan halk, başta Türkmenler IŞİD korkusuyla peşmergenin bulundukları bölgeye yerleşmesine ikna oldu. Peşmergeler bundan sonra o bölgelerden çıkmaz. Kerkük’ün sınırlarının korunması demek, ele geçmesi demektir. Kerkük’ü oldubittiye getirdiler. Bundan sonra yeniden merkezi hükümetin kontrolüne geri dönmesi çok zor. Zaten Maliki hükümetinin şu aşamada önceliği de Kerkük olur mu, doğrusu şüpheliyim.

Tek zayıflayan Maliki
Altının çizilmesi gereken bir durum var. Bölgesel Kürt yönetimi ile IŞİD hiç çatışmaya girmiyor. IŞİD’in yaptıkları Kürtlerin işine yararken Kürtler de IŞİD’e karşı tavır sergilemiyor. Aralarında anlaşma var demek ileri bir yorum olur ama bu gelişmeler oldukça ilginç. İkisinin de ortak bir hedefi var: Irak merkezi hükümeti. Yani Maliki. Tek gücü zayıflayan Maliki oluyor.

ABD olsa güçlenemezlerdi
Irak’ta meselenin bu noktaya gelmesinde ABD’nin mutlak sorumluluğu var. Eğer ABD askeri varlığı bugün orada olsa IŞİD bu kadar rahat güçlenip yayılamazdı. Ama öte yandan da ABD’nin Irak’tan çekilmesini de en başta Iraklılar kendileri istedi. ABD bu aşamadan sonra kesinlikle doğrudan müdahale etmez.   



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Büyü Bozuluyor 26 Ocak 2015

Günün Köşe Yazıları