AİHM: Lider suç üretemez

AİHM, Alpay ve Altan’ın “özgürlük, güvenlik hakkı ve ifade özgürlüğü” haklarının ihlal edildiğine karar verdi. AYM kararlarının uygulanmamasını eleştirdi.

Yayınlanma: 21.03.2018 - 06:26
Abone Ol google-news

15 Temmuz’un ardından tutuklu gazeteci sayısı ile rekor kıran Türkiye’ye dair, AİHM en çok beklenen kararını açıkladı. Mehmet Altan ve Şahin Alpay’ın tutuklu yargılanmaları nedeniyle yaptıkları başvurusunda AİHM, “özgürlük ve güvenlik” hakkı ile “ifade özgürlüğü” haklarının ihlal edildiğini tespit etti. AYM’nin kararına rağmen serbest bırakılmayan Alpay ve Altan için mahkeme, hükümsüz tutuklamanın istisna olması gerektiğini belirtip aksi takdirde ulusal mahkemelerin kararlarının kabul görmeyeceğini vurguladı. Bu ihlal kararlarına karşın, Alpay, kısa süre önce serbest bırakıldığı için AİHM kararı gecikmiş oldu. Altan için ise ikna edici delil olmadığını belirten AİHM, mahkemenin mahkûmiyet kararına işaret etti; serbest bırakılması çağrısında bulunmadı. Altan’ın mahkûmiyet kararının ardından yeniden AİHM’ye başvurması beklenirken mahkeme, Türkiye’nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne OHAL ilan ederek getirdiği kısıtlamaları da “tutuklama gerekmezdi” diyerek karara bağladı; OHAL ilanının hukukiliğini tartışmadı. AİHM, AYM konusundaki değerlendirmesinde, mahkemenin kararlarına atıfta bulunurken alt mahkemelerin karara uymamasının yasal olmadığını ve hukukun üstünlüğünün temel ilkelerine ters düştüğü tespitinde bulundu. AİHM kararı gereği Türkiye, Alpay ve Altan’a 21 bin 500’er Avro tazminat ödeyecek.

Altan için FET Öbağlantısı yok

Altan ile ilgili FETÖ/PYD bağlantısına ve darbe girişimine yönelik Türk makamlarının somut temel bulamadığı belirtilen kararda, Alpay için de FETÖ/PYD bağlantısının olmadığı belirtildi. AYM’nin iddialarla ilgili ‘güçlü bulgu’ bulunmadığına yönelik kararına işaret edilen AİHM kararında, Altan ve Alpay’ın özgürlüğünden mahrum bırakılmasının orantısız olduğu belirtilirken, özgürlük ve güvenlik hakkının ihlal edildiğine hükmedildi.

AYM kararı bağlayıcıdır

AYM’nin haklarında verdiği tahliye kararının İstanbul 13, 26 ve 27’nci Ağır Ceza mahkemeleri tarafından, “yetkisi olmadığı” gerekçesiyle kararı uygulamamasının AİHM tarafından kabul edilemeyeceği belirtilerek bu yaklaşımın hükümetin AİHM’ye daha önceki bildirimlerinden de farklı olduğuna işaret edildi. Alt mahkemenin karara uymaması da AİHM tarafından “özgürlük ve güvenlik hakkının” ihlali çerçevesinde yorumlandı. Altan’ın, AYM kararının ardından tutukluluğuna devam edilmesinin “yasal ve kanuna uygun” görülemeyeceği belirtildi. Alpay kararında ise hükümetin AYM kararı öncesinde alt mahkemeye kararı reddetme çağrısı yaptığı anımsatılırken mahkemenin karara uymamasının ‘yasal ve usule uygun’ görülemeyeceği belirtildi. Türkiye’nin, OHAL ilan ederek uluslararası yükümlülüklerine getirdikleri çekinceler konusunda ise AİHM, bunun ilanını ve getirilen kısıtlamaları tartışmadı. AYM’nin, OHAL kararına yönelik incelemesinde darbe girişiminin ülkenin varlığına tehdit oluşturduğu vurgulanan kararda, Sözleşmenin ‘olağanüstü hallerde yükümlülükleri askıya alma’ ile ilgili yükümlülüklerini ve Sözleşmeye taraf ülke olarak “Haklara getirilecek kısıtlanmaların sınırlanması” konusunda ise Türkiye’yi eleştirdi. Mahkeme, Türkiye’nin OHAL gerekçesiyle aldığı tedbirler için, yeterli şüphenin olmadığı durumda “yasal olmayan ve kanunun öngördüğü usule uymayan” hüküm olmadan tutuklamalar için “duruma göre çok da gerekmezdi” dedi.

Bireysel başvuru için ciddi şüphe

AYM’nin serbest bırakılması yönündeki kararına rağmen tutukluluklarının sürmesinin, alt mahkemelerin karara uymamasının iç hukukta bireysel başvurularda etkili telafi yoluyla ilgili ciddi şüpheleri artırdığı belirten AİHM, bireysel başvuru sisteminin etkinliğini gözden geçirme hakkını saklı tuttuğunu duyurdu. Alpay ve Altan’ın davalarına ilişkin karar benzer durumdaki gazeteciler açısından örnek oluşturma potansiyeli taşıyor. AİHM kararında etkili telafinin teori ve pratikte olup olmadığını kanıtlama sorumluluğunun Türk hükümetinde olduğu belirtildi. Bireysel başvurularda telafi konusunda Alpay ve Altan’ın hızlı bir yargı süreci olmadığına dair başvurusunda ise AİHM, AYM’nin kararına kadar geçen 16 ay 3 günün ‘hızlı’ olmadığına işaret ederken, bunun sıradışı bir olay olduğunu belirtip ihlal olmadığını savundu.

Tutuklama orantılı değil

AYM’nin 11 Ocak kararı çerçevesinde nihai yargı kararı olmaksızın tutuklu yargılanmaya devam edilmesini “ifade özgürlüğüne müdahale” olarak tanımladığını anımsatan AİHM, “farklı bir görüşe ulaşmak için neden yok” dedi. Altan ve Alpay’ın tutuklu yargılanmaları için “demokratik bir toplumda gerekli ve orantılı müdahale değildi” yorumunu ekleyen AİHM, makaleler ve yorumlar dışında tutuklanmaları için somut delil olmadığına işaret etti ve “Bu durum ifade ve basın özgürlüğünde olumsuz yansımalara yol açar” dedi. Türkiye’nin darbe girişimi sonrasında yaşadığı zorluklara da işaret edilen kararda, “Mahkeme demokrasilerin temel özelliklerinin problemleri kamusal tartışmalarla çözmek olduğunu gözlemlemiştir. Demokrasi ifade özgürlüğü ile gelişir. Bu çerçevede, ‘halkın yaşam hakkını tehdit ettiği gerekçesiyle kamusal aciliyet’ demokratik toplumların temelinde bulunan siyasi tartışma özgürlüğünü kısıtlamak için bahane olamaz” dedi. Mahkeme, AYM’ye de işaret ederek OHAL altında dahi, temel hakları sağlayarak normal rejimi yeniden oluşturmayı hedefleyen meşru bir rejimin demokratik bir toplumu tehditlerden korumak için atacağı adımların “çoğulculuk, tolerans ve geniş fikirlilik” ile olacağını, demokratik toplum değerlerinin böyle garantileneceğini belirtti.

Mahkemelerin hükmü olmaz

Kararda ifade özgürlüğü hakkının ihlal edildiği belirtilirken yerel mahkemelere yönelik şu ifadeler yer aldı: “Hükümetleri eleştirmek ya da bir ülkenin lideri tarafından ulusal çıkarları tehlikeye atılıyor denilen bilgiyi basmak, özellikle de terör örgütüne ait olduğu veya yardım ettiği, hükümeti veya anayasal düzeni devirmeye çalıştığı veya terör propagandası yaptığı gibi iddialar, cezai suçlamaları etkilememeli. Böyle ciddi suçlamalar olduğunda da tüm diğer adımlar yetersiz kaldıktan sonra, hükümsüz tutuklama sadece son aşamada istisna olmalı. Eğer bu olmazsa, ulusal mahkemelerin yorumları kabul görmez. Son olarak da, birisinin, eleştirel görüşler dile getirdiği için hükümsüz tutuklanması, hem tutuklu hem de toplum için birçok olumsuz sonuç üretir; zira özgürlükten yoksun bırakarak bu adımın atılması, ifade özgürlüğü konusunda toplumun gözünü korkutarak ve farklı görüşleri susturarak olumsuz etki yaratır ve bunun etkileri kişi beraat ettiğinde dahi sonuçlar üretebilir.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon