Franz Kafka'nın 'Ofis Yazıları'

“Ofis Yazıları”ndaki metinlere ve bunları yayına hazırlayanların yorumlarına dikkatle bakılıp raporların satır aralarına girildiğinde, üst düzey memur ile yazar Kafka arasındaki geçişleri, kimi benzerlikleri, onların hangi noktalarda birbirinden ayrıldığını görmek mümkün. Kitap, okurun önüne hem iki ayrı Kafka koyuyor hem de bunların birbirini nasıl etkileyip beslediğini...

Yayınlanma: 24.11.2017 - 22:40
Abone Ol google-news

Yazar Kafka’nın memuriyeti

Ludwig Wittgenstein’ın, kendisine verilen kürsüden sıkılıp ailesinden kalan serveti de dağıtarak 1929’da, Whewell Court’ta “felsefe memuriyetine” girişmesinden ve muhasebe defterlerine Tractatus’la Felsefi Soruşturmalar arasındaki dönemde felsefe problemlerine dair notlar almasından önce, Georges Orwell’in BBC’deki memuriyetinden evvel Franz Kafka, 1908’den 1922’ye kadar Bohemya Krallığı Prag İşçi Kaza Sigortası Kurumu’nda üst düzey bir memur olarak görev yapmıştı.

O sıralarda yeni bir dönemin eşiğindeki Avrupa sancılıydı; kurumlar sil baştan yapılandırılırken sosyal ve kültürel hayat da bu dönüşümden payına düşeni alıyordu. Kafka, bürokrasi ve teknolojinin tam ortasında bir uzman olarak bu yeni yaşamda hızla yükselirken ileride yazacağı kitaplar için -başlangıçta pek fark etmese de- malzeme topluyordu.

Ofisteki Kafka, önüne gelen dosyaları inceliyor, raporlar yazıyor ve analizler yapıp notlar alıyordu. Zarar tazminatlarına ve ihtilaflara zaman harcayan, işçilerin hakkını savunan ve düzenlenen sigorta primlerinin hukuka uygunluğunu araştıran Kafka; Gregor Samsa’yı ve Joseph K.’yi yaratmaya koyulmuştu bile. Genç avukat, risk analizine ve sınıflandırmasına giriştiği mesai bitince çekildiği evde, yazmak için daha uygun ve huzurlu bir ortam hayal ediyordu. Bu arada yazıyordu da.

Uğraştığı patron takımından prim koparabilmek için didinirken sağlığını kaybeden Kafka, diğer taraftan Dönüşüm’ün eskizleriyle meşguldü. Kafa yorduğu davaların, yazım sürecini zaman zaman sekteye uğratmasından yakınan Kafka, dağıldığını hissediyor fakat aynı duygu kalem oynatmasına yardım da ediyordu. İçine düştüğünü veya kapılıp gittiğini sandığı kısırdöngü, zihnini kuvvetlendirmişti. Bu Kafka, aynı zamanda yazar Kafka’ydı; mevcut durum, kendisine acı verse de yazarlığını besleyen bir hâl almıştı. Rutin yaşam ve bürokrasi, üretim anlamında Kafka’nın lokomotifiydi.

 

ZANAATKÂR KAFKA

Sigortacılık yasasının engebeli yollarında gezinen Kafka, kanun maddelerini okuyup davalara gire çıka kafasında imgeler oluşturmaya başlıyor: Ofis Yazıları’ndaki teknik ve mesleki makalelerin alt metinlerinde Şato, Dönüşüm ve Dava’nın izlerine rastlıyoruz.

Hepsinden öte bu metinlerde Kafka kendisini yaratıyor. Dürüstlük sorgulamaları, kanuna uygunluk kaygısı, sınıfsal gerilimler ve hak-haksızlık ikilemi gibi belli başlı meseleler, yazarı meşgul edince kurgu edebi metinlerinin dışında “tatsız tuzsuz” makaleler ortaya çıkıyor. Anthony Northey ise Kafka’nın edebi yönünden ayrı düşünmediği Ofis Yazıları’nda bir “kara mizah” görmekte çok haklı. Çünkü kendisini hukukla sınırlamayan Kafka, psikolojiye bulaşıp sonradan “Kafkaesk” denecek yolun taşlarını döşemeye koyuluyor.  

Kitapta, Kafka’nın hukuk inadı büyük bir romanın parçaları gibi önümüze seriliyor: Ofisteki havayı öyküleştirmek yerine, hayatın akışını (iş yaşamını) hukukla birbirine bağlayan; bunları da yakın gelecekte yazacağı romanların ve öykülerin zemini hâline getiren bir Kafka var karşımızda.

Ofis dışında bir yaşamı ve yazma zamanı olan Kafka, “gündüz vakti” beden bütünlüğü bozulan kişilerin hakkını savunup sigorta primleri için insanüstü bir çaba sergiliyor. Bu durum geceleri, ileride romanlarını oluşturacak sayfalarda biçim değiştirerek beliriyor. Başka bir deyişle birbirine karışan bilgi ve edebiyat aynı zamanda birbirini bütünlüyor: Bir noktadan sonra güncel olan sanata dönüşüyor.

Ofis Yazıları’nın Almanca basımı Amtliche Schriften’de (2004), Klaus Hermsdorf ve Benno Wagner’in vurguladığı ve buradan bir seçki oluşturup kitabın Türkçeye çevrilen edisyonunu yayına hazırlayan Stanley Corngold, Jack Greenberg ve Benno Wagner’in yeniden gündeme getirdiği üzere Kafka, hem yazar hem de avukat olarak bir zanaatkâr. Ofis Yazıları’ndaki her makalede, işini “gereğinden fazla” ciddiye alan biriyle karşı karşıyayız. Zaten bu titizlik, onu başarılı bir avukat ve yazar hâline getiriyor kısa sürede.

 

İKİ CEHENNEM

Ofis Yazıları’nda, avukat ve yazar Kafka, kendisini bir oluş hâlinde görürken gündüz yaşadığı deneyimler, gece edebi bir kimliğe bürünen Kafka’nın zihninde dolanıp duruyor: Hukuki anlaşmazlıklara çözüm yolları arayan yazar, mesai bitiminde bu notlardan hareketle kurmacaya yöneliyor.

1900’lerin başında ete kemiğe bürünen çalışma hayatı ve onun yan öğeleri, avukat ve yazar Kafka’nın radarına takılıyor doğal olarak; çalışan, yaşayan ve kurmaca yardımıyla ofis cehenneminden edebiyat cehennemine atıyor kendisini. İkincisi, hiçbir zaman bürokrasi kadar benliğini zorlamıyor. Gece ile gündüz ayrımı ve memur ile yazar farklılığı bu nedenle önemli. 

Sanayi bölgesi Bohemya’daki işgücü potansiyeli ve yörenin git gide kurumsallaşan yatırımcıları, sigortacılığı ve hukuki girişimleri zorunlu kılınca bürokrasi vücut buluyor. Bunun bir parçası hâline gelen Kafka, ekonomik büyümenin yarattığı karmaşaya dâhil oluyor; metinlerindeki hukuki dil ve belirlemeler biraz da oraya gönderme yapıyor. Samsa ve Joseph K. de benzer dertlerden mustarip iki karakter şeklinde çıkıyor karşımıza.

Evrak işlerinin dolaşıma girdiği bürokrasi, istese de istemese de Kafka’yı sisteme dâhil ediyor. Yazar, dilini çözmek zorunda kalıp parolasını anlamaya çalıştığı bir kimlikle oturuyor ofiste; uyuşmazlıkları gidermenin yegâne yolunun buralardan geçtiğinin farkında ve bu durum ona fazla mesai yaptıran makaleleri kaleme almasına neden oluyor. Prosedürler ve yazışmalar da cabası...

Bütün bunlar Kafka’nın, hem uzmanlık alanına ilişkin hem de dönemin sosyo-politik ortamına dair çözümlemeler yapmasını sağlıyor. Kurumlar için çalışırken çekingen meslektaşlarının aksine, hamlelerini “birer günah” olarak niteliyor sonradan. Bunda, o dönem bir ağ gibi hızla örülen ve Kafka’yı bunaltırken edebi anlamda zenginleştiren bürokrasinin payı büyük elbette. Tabii o çark içinde Kafka’nın olağanüstü çalışmalar yürütmesinin ve belli bir zaman sonra bundan rahatsızlık duyulmasının da...

Kafka bu dönemde, iktidar-işçi sınıfı çatışmasıyla ilgili ayrı bir tecrübe kazanıyor. Risk kategorizasyonunun her iki tarafında yer alırken kamu yararı, işçi hakkı ve güvenliği bu anlamda öne çıkan başlıklar. Dolayısıyla Kafka, işçi-işveren mücadelesinin göbeğinde.

 

HİYERARŞİ ÇARKINDA  

Kafka, makalelerinde can sıkıcı ve ayrıntılarla insanı yoran bir dil kullanarak uzmanlığını konuşturuyor. Öte yandan, kurgu eserlerinin gerek fonunu gerek önünü oluşturan bu hava, yazarın kitaplarındaki hukuk vurgusunun bir yansıması. Bir diğer ifadeyle olması gereken âdilliğe göndermeler var bu metinlerde. Ofis Yazıları’ndaki teknik ve çetrefil anlatım, en başta bir anlaşma ya da uzlaşma kültürüne dair siyasal ve kültürel tezler ortaya koyuyor.

Yazarın kurmaca kitaplarında yer alan, bürokrasiyi betimleyip eleştiren anlatımının başarısı, iş yaşamını iyi gözlemlemesine, ölçme ve değerlendirme yeteneğine dayanıyor kuşkusuz. Corngold, Greenberg ve Wagner’in deyişiyle “memur Kafka, yazar Kafka’ya yardım ediyor”: Bilgi ve belgelerle kotardığı istatistikî açıklamalar, edebi eserlerine yorum olarak yansıyor.

Ofis Yazıları’ndaki makalelerin kaleme alındığı günlerde, işçi haklarının yeni bir anlayışla gözden geçirilişi ve teknik imkânların kazandığı ivme dikkat çekiyor. Kafka’nın sisteme dâhil olduğu dönem, bu anlamda tarihi bir kavşak. Edebi eserleri bu açıdan bakılarak değerlendirildiğinde Kafka, vicdana ve değerlere göndermeler yapan bir düşünür olarak karşımıza çıkarken onun içinde bulunduğu ve başkaldırdığı hiyerarşiyi gündeme getiriyor: Ofis ve işi, hiyerarşiyi temsil ederken yarattığı karakterler aracılığıyla yazar Kafka düzene isyan eden özneyi simgeliyor. Makaleler, bürokratik çarkın bir parçası olan ve sürüncemede kalan kimi davalarla uğraşan Kafka’ya götürüyor okuru.

 

MÜPHEMLİKTEN ROMANLARA

İş yaşamının gerçekliği ve sayılara-istatistiklere-raporlara dayanan gerçek-dışılığı, Kafka’yı bir hayli meşgul ediyor. Teknik tarifleri, hukuki açıklamaları, yetki ve sorumlulukları çok titiz biçimde açıklayan yazar, bir deneme kaleme alıyor gibi. Mevzuatlarla örülü bürokratik organizasyon, Kafka’yı emek, haklar ve çalışma şartları üzerine düşünmeye itmiş belli ki. Bu nedenle memur ve yazar ayrımı önemli. Bununla bağlantılı bir diğer nokta, kurum mantığı ile hayatın akışını anlamlandırmaya çalışan, memur ve yazar Kafka’nın aynı anda varoluşu: Denetlediği standartların ötesine geçen Kafka...

Kafka, geceleri çevresini saran ofis hayatını konu alan ve hatta karikatürize eden metinler yazmaya koyuluyor. Örneğin cezai yaptırımlar, hem Dava’da hem de Ceza Sömürgesi’nde karşımıza çıkarken evraklar arasında kaybolan memur, yazar tarafından fantastik ofisten alınıp götürülüyor.

Sigorta dosyalarının yer aldığı dünya, gece çökünce yazarın kalemiyle başkalaşırken uğraştığı vaka ve davalar (oyuncakçılar, otomobil güvenliği, asansör kazaları vb.), Kafka’nın tekinsiz ve adaletsizliğin baskın olduğu bir evren yaratmasına yardım ediyor. Üstelik çalıştığı kurumda belirsizliklerin giderilmesi için çaba sarf eden yazar, o müphemlikten edebi eserler üretiyor. Yazarın kitaplarının birçoğunda karşımıza çıkan karanlık, gündüzleri sigorta primleri için uğraştığı işçilerden veya asansör boşluğunda çalışan tamircilerin bir ürünü. Bu “sıkıcı” konular, Kafka romanlarının ve öykülerinin en hayati noktaları olmasının yanında, Greenberg’in dediği gibi okura Kafka’dan Kafkaesk’e dönüşümün ipuçlarını veriyor.

Bu noktada, Maurice Blancot’nun yorumuyla konuya dair bir parantez açabiliriz: “Kafka’nın bize verdiği, bizim almadığımız, edebiyat için edebiyat yoluyla mücadeledir; kendi ereği olan ve aynı zamanda ereği ele gelmeyen mücadele (…) bilinmeyen terimi bile onu nezdimizde duyulur kılmakta yetersiz kalır çünkü bize yabancı olduğu kadar tanıdıktır da.”

Her ne kadar ikisini birbirinden ayırıyormuş gibi görünse de Kafka, işi ile edebiyat arasında bir köprü kuruyor. Bu ihtiyatlı bağlantıyı en iyi özetleyense Corngold, Greenberg ve Wagner’in Ofis Yazıları için kaleme aldığı önsözdeki şu ifadeyle yerli yerine oturuyor: “Kafka’nın hem edebi hem de resmî yazı dünyası tek bir kurumdur. Bu kurumda bürokrasi faktörü her zaman mevcuttur çünkü bu dünya, yazılı göstergelerin -biteviye dolaşımda olan ve nihayetinde izi sürülemeyen göstergelerin- sürekli bir akışıyla somutlaşıp nitelik kazanır. Modern bürokrasi kuramları, karakteristik olarak bu kurumun (nihayetinde dosyalarıyla tanımlanan) ofislerin ve bireyin bilemeyeceği hedeflerin peşinde, görmediği hiyerarşilerce soğurulmasının çoğaltılmasıyla nitelendiğini dile getiriyor.”

Kitaptaki metinlere ve bunları yayına hazırlayanların yorumlarına dikkatle bakılıp raporların satır aralarına girildiğinde, üst düzey bir memur ve bürokrat ile yazar Kafka arasındaki geçişleri, benzerlikleri, onların hangi noktalarda birbirinden ayrıldığını görmek mümkün. Kısacası Ofis Yazıları, okurun önüne hem iki ayrı Kafka koyuyor hem de bunların birbirini nasıl etkileyip beslediğini...  

 

 

Ofis Yazıları / Franz Kafka / Yayına Hazırlayanlar: Stanley Corngold, Jack Greenberg ve Benno Wagner / Çeviren: Emre Erbatur / Everest Yayınları / 608 s. 


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler