Bu nasıl gerekçe?

Dündar ve Gül’ün tutukluluğuna yapılan itiraz reddedildi. Dündar ve Gül’ün devlet yöneticilerini Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde yargılatmak için haber yaptığını savunan mahkeme, Türkiye’nin bu mahkemeye taraf olmadığını unuttu.

Yayınlanma: 02.12.2015 - 05:53
Abone Ol google-news

Gazetemiz Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ve Ankara Temsilcimiz Erdem Gül’ün tutukluğuna yönelik itiraz reddedildi. İtirazı reddeden İstanbul 8. Sulh Ceza Hâkimliği, ret kararında tartışma yaratacak gerekçelere sığındı. Dündar ve Gül’ün yaptığı haberlerle Türkiye Cumhuriyeti devletini ve yöneticilerini teröre yardım eden ülke konumuna sokarak Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde yargılatmak amacı güdüldüğünü savunan hâkimlik Türkiye’nin Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne taraf olmadığı gerçeğini unuttu. Dündar ve Gül’ün tutukluluğuna gerekçe olarak sunulan ‘casusluk maksadıyla devlet sırrının temini ve ifşası suçunun’ tutuklama gerektiren ‘katalog suçlardan olmamasına’ karşın gazetemiz avukatlarının itirazını reddeden hâkimlik, kararında hukuki bir çelişkiye imza attı.

Hukuki üslup

Dündar ve Gül’ün avukatları geçen günlerde tutuklama kararını veren İstanbul 7. Sulh Ceza Hâkimliği’ne kararı düzeltmesi, düzeltmemesi durumunda ile itirazın incelenmesi için bir üst mahkeme olan İstanbul 8. Sulh Ceza Hâkimliği’ne gönderilmesini talep etmişti. İtiraz dilekçesinde “Biz üzerimize düşeni yapıyor ve anayasaya, yasalara, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına aykırı olan tutuklama kararlarına itiraz ediyoruz. Gerisi sizin bileceğiniz iş. Tercih ve sorumluluk sizindir” denilmişti. Tutuklama kararını veren İstanbul 7. Sulh Ceza Hâkimliği de kararında direnerek, itirazın incelenmesi için dilekçeyi İstanbul 8. Sulh Ceza Hâkimliği’ne iletmişti. İstanbul 8. Sulh Ceza Hâkimliği de itiraza ilişkin red kararında, savcılık aşamasında ve tutuklama kararı veren İstanbul 7. Sulh Ceza Hakimliği’nde yapılan hiçbir savunmayı dikkate almadan dilekçenin itiraz ve tahliye gerekçelerini içermediğini, hukuki üslupla yazılmadığını belirtti.

Yayımlandı ama gizli

Kararda, MİT TIR’larının örgüt üyelerince cebir ve şiddet kullanılarak durdurulduğu, bu yolla Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin uluslararası alanda teröre yardım eden ülke algısının oluşturulmaya çalışıldığı kaydedildi. Bir kısım basın- yayın organlarındaki haber, makale ve dizi senaryoları yoluyla bu algının desteklendiğinin öne sürüldüğü kararda, “Ülkenin milli menfaatleri doğrultusunda MİT tarafından yürütülen faaliyetlerin devletin güvenliği, iç veya dış yararları bakımından gizli kalması gereken nitelikte olduğunun kamuoyuna duyurulmasına rağmen Dündar ve Gül’ün yaptıkları haberlerle gizli kalması gereken bilgi ve fotoğrafları yayımladıkları” aktarıldı.

Gazetecilik değilmiş

Kararda, Dündar ve Gül’ün silah görüntülerine ilişkin daha önce yazı ve haberler yapıldığını söyledikleri anımsatılarak, görüntülerin ilk kez Dündar ve Gül tarafından yayımlandığı belirtildi. Kararda, Dündar ve Gül’ün “Bu yolla FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin ve yöneticilerini teröre yardım eden ülke konumuna sokarak Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde yargılatmak amacına bilerek ve isteyerek yardım ettikleri” iddia edildi. Dündar ve Gül’ün bilgi, fotoğraf ve belgeleri hangi yolla temin ettiklerini bildirmediklerinin belirtildiği kararda, gizli kalması gereken bu belgeleri casusluk maksadıyla temin ettikleri iddia edildi. Bu eylemlerin gazetecilik faaliyeti kapsamında değerlendirilemeyeceğinin belirtildiği kararda, kuvvetli suç şüphesinin bulunduğu ve tutuklama tedbirinin orantılı olduğu iddia edildi.

GEREKÇE SAÇMA

Eski Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Yargıcı Rıza Türmen: Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde insanlığa karşı suçlar yargılanır. Örneğin Uluslararası Ceza Mahkemesi’ndeki savcı insanlığa karşı suç işlemiş bu kişiler hakkında soruşturma başlatmışsa bu statüye imza atmış o devletler bu kişileri ya yargılamak ya da Lahey’e göndererek yargılamak zorundadır. Fakat taraf değilseniz o zaman böyle bir yükümlülüğünüz yok. Böyle bir yargılama, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 5 daimi üyesinin içinde olduğu salt çoğunluğun bir karar alması durumunda olabilir. Kararda, ‘bu kişi insanlığa karşı suç işlemiştir’ deniliyorsa, o zaman diğer ülkelerin insanlığa karşı suç işlemiş bu kişileri yakalayıp göndermesi gerekir. Bu süreçe böyle bir karar çıkma inisiyatifi olmadığı gibi konseye gelen bu yönde bir teklif de yok. Türkiye’de insanlığa karşı suç işlemiş biri varsa Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde yargılanması mümkün değil. Çünkü taraf değiliz. Dolayısıyla itirazın reddi kararındaki bu gerekçe çok saçma.

BÜYÜK SKANDAL

Anayasa Hukukçusu Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu: Casusluk maksadıyla devlet sırrının temini ve ifşası suçları tutuklama için katalog suçlardan değil. Ancak devlet sırrını teşkil eden haberlerin istadı biçiminde şey yapılabilir. Bu da kişilerin yakalanması ve tutuklanması sonucunu doğuran bir durum değildir. Bu casusluk nitelemesi ya da suçlaması yerinde midir, bu çok ciddi bir sorun. Bana bu niteleme fazla zorlama ve abartılı niteleme gibi görülüyor. İkincisi de bana göre bu bir haber ve basın özgürlüğüne giren bir faaliyettir. Hükümetin bu olayı saklaması ve saptırması sonucu kamuoyunu doğru bilgilendirme hak ve ödevleri vardı bu gazeteci arkadaşların. Bunu yapmışlardır, bu nedenle onların hapse konulması bir yana yani kaçma şüphesi var mıydı, yok muydu tartışmasına girmek bir yana, bence onlar hakkında soruşturma açılması bile başlı başına bir yaptırımdır. Bu yaptırım, özellikle anayasanın güvence altına aldığı özgürlükler ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne aykırılık teşkil etmektedir. Bunun ötesinde tutuklanmaları da daha büyük bir skandaldır.”


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler