Sakallarını kesmedikleri için yakıldılar... 78 yıl sonra mezarları olacak

Ninemin 1938’de Hozat’ta yakılan kardeşleri ve yeğenlerinin kemikleri ailemize teslim edildi. Yıllarca “Bir mezarları bile yok ki başlarına gidip ağlayam” diye hayıflanan ninem Elif İlknur’ın yakınlarının artık mezarı olacak...

Yayınlanma: 14.04.2016 - 21:25
Abone Ol google-news

Ninem hep yaslıydı ninem hep üzgün. Çevresindekiler bazen kendi aralarında konuşurlardı “Elif Ana bunca acıya nasıl dayandı? Taş olsa yıkılırdı, demir olsa erir” diye. Yasına ve acısına dair çocukluk yıllarımızda en küçük bir bilgimiz yoktu. Sorduğumuzda ise hep susturulduk aile büyükleri tarafından. Ne olduğunu anlamaya çalışsak da çözemedik bir türlü ninemin derdini. Yarım yamalak öğrendiğimde liseye gidiyordum. Kardeşim sünnet olmuştu.

Elazığ’ın Koruk Köyü’nde sünnet düğünü için gelen nenem, halay çekenleri izlemek yerine evde oturmayı yeğlemişti. Komşular gelip, “Elif Ana artık yeter bitir bu yası gel aşağıya” dediklerinde manzum şekilde şöyle demişti ninem: “Bana derler ki, Elif Ana bitir bu yası yeter/Bilmezler ki benim derdim Kerbela’dan beter/Bu can bu bedende oldukça ne acım azalır ne yasım biter./Bir şey gelmez elden böyle yazılmış kader.”

‘Bir mezarı olsaydı..’

Anneanneme sorduğumda yarım yamalak anlatmıştı. “Dersim’de kardeşleri yanmış” deyip geçiştirivermişti konuyu. Onu anlamıştım ama ninemin ikide bir konu açıldığında “Hiç olmazsa bir mezarları olaydı. Gidip başlarında ağlasaydım, bir dua etseydim” demesine bir anlam veremiyordum.

Olayın ayrıntılarını öğrendiğimde ise nenem artık hayatta değildi. Dedem Niyazi İlknur’dan dinlediğim kadarıyla o meşum güne şöyle gelinmiş: 14 Ağustos 1938 günü Hozat’ın Bargini, şimdiki adıyla Karabakır köyünde Canan ve Baran ailesinden 24 kişi Sakasure denen yere götürülerek yakılmıştı.

Yakılanlar arasında ninemin annesi, abisi, yeğenleri, gelinleri ve yeğenlerinin çocukları da vardı. O meşum günden bir hafta önce Hozat Alay Komutanı Sabit Sağıroğlu, ninemin muhtar ağabeyi Hasan Canan ile Turabi Baran’ı çağırarak sakallarını kesmeleri talimatını verir. Hasan Canan ile Turabi Baran, “Biz dedeyiz, bizim inancımızda dedeler sakallarına makas vurmazlar. O yüzden sakalamızı zinhar kesmeyiz. Ayrıca sakal uzatmak suç da değildir” deyip kalkarlar. Birkaç gün sonra komutanın tazyikleri sıklaşır. Ailelerinin başına bir şey geleceği korkusuyla Hasan Canan ile Turabi Baran birlikte komutanı ziyarete giderek, “Tamam sizin istediğiniz gibi olsun. Sakalamızı kesiyoruz” demişlerse de komutan, “Geç kaldınız artık emir geldi yapacak bir şey yok” deyip gönderir ikisini.

Ancak birkaç gün sonra köye gelen bir müfreze 24 kişiyi önüne katıp götürür. Gidenler arasında ninemin annesi Hatice Canan, ağabeyi Hasan Canan, kız kardeşi Sara Baran, yengesi Gülsüm Canan, yeğenleri Dertli, Hıdır, Ahmet, İsmihan, Besime ve Sultan Canan, yeğeni Dertli’nin eşi Zeynep Canan ve onun oğlu Feramuz Canan da olmak üzere Canan ailesinden 11, Baran ailesinden ise 12 kişi ormanlık alandan Sakasure mezrasına doğru yola çıkarılır. Hatice Canan yolda, geri kalanlar ise samanlığa doldurulup yakılmak suretiyle katledilir. Aslında annemin küçük kardeşi Veli Canan da vardır götürülenler arasında ama o kaçmayı başarıyor. Gizlenerek onları takip ediyor. Nereye götürüldüklerini ve akıbetlerini uzaktan izliyor.

4 Mayıs’ta defnedilecek

Kardeşlerinin kemiklerine ancak geçen yıl yeğeni Hüseyin Baran’ın Sakasure’de tahmini mekân olarak belirledikleri yere anıt mezar yapmak için kazı çalışmalarına başlamasıyla ulaşıldı. Savcılık gözetiminde yapılan kazılarda çıkarılan kemikler torbalara doldurularak aile üyelerinden alınan DNA örnekleri ile karşılaştırıldı. Aslında bizim için o kemiklerin aile büyüklerimize ait olduğu kazıda çıkarılan Hasan Canan’a ait muhtarlık mührü ile kesinleşmişti. DNA resmi bir formaliteden ibaretti.

Kemiklerin Canan ve Baran ailelerine uyduğu tespit edilince önceki gün kemikler Hüseyin Baran’a bez torbalar içinde teslim edildi. 4 Mayıs’ta çıkarıldıkları yere defnedilecek. Kemiklerin çıkarıldığı gün olan 15 Mayıs günü Sakasure’deki kazı alanından bir kürek toprak alıp nenemin Elazığ’daki mezarının üzerine dökmüştüm. Bu kez bir daha gideceğim ninemin mezarına. Ona diyeceğim ki, “Rahat uyu nenem, artık kardeşlerinin ve yeğenlerinin de bir mezarı var.”

Aileler, torbalar içine konulan kemikleri alırken hüzünlüydü. Mezarlardan, mühür, at nalı benzeri metal eşyalar da çıktığı görüldü (yanda).


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler