Doğruyu izlemek, gerçeği kanıtlamak

Soyut tartışmalarla siyasal kavga verilemeyeceğine inanır Uğur Mumcu, güncele işaret eder.

Yayınlanma: 26.01.2019 - 22:51
Abone Ol google-news

Mumcu, 1 Eylül 1977’de, ‘Amacımız iyi ve güzel yazmaktan çok, doğruyu izlemek, gerçeği kanıtlamak ve sonuç almaktır’ diye yazar. Her biri birer anahtar cümledir adeta…

Yüreğinde halkına karşı duyduğu sorumluluk duygusuyla gazeteciliğe başlayan, aydınlanma ve emek kavgasını ayrılmaz bir bütün olarak gören Uğur Mumcu, siyasal mücadelesinde üstüne basa basa vurguladığı yöntemiyle de örnek bir aydındır.

Özellikle içinden geçtiğimiz günlerde hatırlanması ve izleri takip edilmesi gereken bu yöntem, gericilerin, halk düşmanlarının, iç ve dış sömürücülerin kokulu rüyası olmuştur...
Mumcu, 1 Eylül 1977’de, “Amacımız iyi ve güzel yazmaktan çok, doğruyu izlemek, gerçeği kanıtlamak ve sonuç almaktır” diye yazar. Her biri birer anahtar cümledir adeta...
Soyut sözlerle, teorik veya tarihsel tartışmalarla siyasal kavga verilemeyeceğine inanır Uğur Mumcu. İşin can alıcı yanı güncel siyasal kavganın içinde olup olmamaktır.
“Türkiye’de birçok insan, olayları, ‘slogan’ düzeyinde ele alır” der, “Oysa toplumsal her olayın, derinlemesine araştırılması gereken binbir türlü ve karmaşık yapıda nedenleri bulunur. Bu nedenler araştırılmadan yaşanan olayları anlamaya olanak yoktur.”(1)
Mesele bugüne kafa yormaktır, “Önemli olan somut sorunlarda, eylemde Türk halkının çıkarlarını savunmaktır” Mumcu’ya göre.

Güncel ve somut sorunlar yerine, soyut dille konuşmayı-yazmayı tercih eden aydınlardan bahsederken şöyle der: “Çok kolaydır böyle konuşmalar. Önemli olan, soyut öğreti ile somut gerçekler arasında ilgi kurup yığınlara düzenin nasıl ve ne biçimde değiştirileceğini gösterebilmektedir. Bu düzen kimden yanadır, kime karşıdır? Temel sorun, bu soruların en açık ve en seçik biçimde yanıtlanmasına bağlıdır.

Ekonomik ilişkiler ortaya çıkarılmalı
Güncel ve somut sorunlar, yığınların yaşam kavgası ile ilgilidir. İçinde yaşadığımız düzenin girdisi çıktısı, somut örneklerle anlatıldığı ölçüde, halk, hangi düzen içinde sömürüldüğünü anlayabilir.”(2)
Söz konusu laikliği savunmak olduğunda da, kapitalizmle mücadele olduğunda da geçerlidir bu.
Peki, yapılması gereken nedir?
Örnek verelim:
“Tartışmaları somut kanıtlara dayandırmak gerekiyor” der Mumcu. “Örneğin; ülkemizde sağcı, milliyetçi, muhafazakâr çevrelerin hangi ekonomik ilişkiler ve ortaklıklar içinde oldukları ortaya konuldu mu artık söylenecek söz kalmaz.”(3)
Onun bütün mücadelesi de bunun içindir zaten.
Soyut kavramları, somut gerçeklerle açıklayıp, doğrulamak ve halka anlatmak üzerinedir.
1 Mayıs 1990’da şöyle yazar:
“Devlet, niçin, başta kaçakçılık sektöründen milyarlar kazanan ‘lümpen sermayesi’ olmak üzere sermaye sınıfına yasalar, kararnameler ve tebliğlerle ayrıcalıklar sağlarken emekçilerin haklarını kısıtlıyor?
Bu model, işçiler ile öteki emekçi sınıf ve tabakaların reel ücretlerini azaltırken; sermaye gelirlerini niçin artırıyor?
Emek gelirleri düştükçe düşerken; sermaye ve rant gelirleri niçin yükseldikçe yükseliyor?
Bütün bunların niçin yapıldığına ‘ideoloji’ yanıt veriyor; nasıl yapıldığına da ‘siyaset’.”(4)
Önemli olan, kapitalizmin, nasıl bir yolsuzluk ve sömürü düzeni olduğunu, tüm gerçekliğiyle, hakkı yenen, sömürülen halka anlatabilmektir. Bu nedenle, soyut fikir tartışmaları, somut olaylarla doğrulanmalı ve halkın bilincine sunulmalıdır. Mumcu, yolsuzlukların, hırsızlıkların, kaçakçılığın, rüşvetin üzerine giderken, kavgası doğrudan kapitalist sömürü düzeniyledir aslında. Onun çarklarına çomak sokmaktadır, keskin zekâsı ve eşsiz araştırmacılığıyla.

Düzenin parçaları
Şöyle der: “Rüşvet alınmışsa bunu alan, toplumun belirli kesimlerinde görev yapan bazı yetkililerdir. Yani iş, özünde sınıfsaldır ama para alıp veren kişiler de toplumumuzda yaşayan kişilerdir. Hiçbir ‘manevi şahsiyet’ rüşvet almaz. Rüşvet alan, belirli gerçek kişilerdir. Bu kişilerin ortaya konması, sorunun sadece bir yanıdır. Mobilya yolsuzluğu ortaya çıkarılmışsa, bu yolsuzluğa adı karışan kişilerin kimlikleri ve kişilikleri de önemlidir. Çünkü düzenin ticari yanı ile siyasi niteliği, mobilya dosyasında somutlaşmaktadır. Bu gibi konuların bıçak sırtı gibi, iki yanı vardır. Konunun bir yanı, kişilerle ilgilidir. Kim yolsuzluk yapmıştır? Yolsuzluk yapan kimin yakını? Rüşveti kim almış? Kimden almış?
İşin öbür yanı, düzenin niteliği ile ilgilidir. Eğer olayı sadece kim almış, kimden almış, düzeyinde tutarsak, olayları anlamsız dedikodular ve söylentilerle kısıtlarız. Bu yolsuzluklar ve rüşvet olayları ortaya atıldıktan sonra, bu düzenin kapitalist düzen olduğu, rüşvetin de yolsuzluğun da bu düzenin parçaları sayıldığını anlatabilirsek, o zaman çokuluslu şirketler de mobilya yolsuzluğu da vergi iadesi de gerçek anlamlarını bulur.

Ve tabii ki aydınlar için kesilen cezalar, kilitlenen paslı kelepçeler, kurulan darağaçları ve işkence masalarına yatırılan devrimciler gibi konular da anlaşılabilir.
Evet, soru çok basittir: Kim için, ne için? İşin özü de burada yatmaktadır...”(5)
Onun siyasal mücadele yöntemini en iyi özetleyen cümleler bunlardır. Kapitalist düzeni deşifre etmek için çabalayan Mumcu, bunu yapmak yerine, güvenli kuytulardan teorik tartışmalarla yetinenleri her zaman eleştirmiştir. Kapitalist sömürü, bu sömürünün çarkları arasında ezilen halka ancak gerçek olaylar, somut gerçekler üzerinden örneklendirilerek anlatılabilir. Kuram kitaplarında yazanlar ancak, gerçek hayatın şartlarıyla doğrulanarak anlam kazanabilir. Gerçek devrimcinin, Atatürkçünün, sosyalistin görevi, terminoloji şehvetine kapılmak değil; tarihsel sloganlarla halkı uyutmak hiç değildir. Görev; bu düzeni olanca açıklığıyla deşifre etmek, ortaya koymaktır.

Sözün sonu:
Uğur Mumcu’nun karakteri, kişiliği, siyasal görüşleri, yöntemi bu ülkenin aydınlık yarınlarını düşleyen, hedefleyen insanlar için bir yurtseverlik rehberidir.

Uğur Mumcu, tam da bu yüzden ölümsüzdür...

1. Özeleştiri, Uğur Mumcu, Cumhuriyet, 13 Kasım 1992
2. Sınıfsal mı Kişisel mi, Uğur Mumcu, Cumhuriyet, 6 Aralık 1975
3. İşin Özü, Uğur Mumcu, Cumhuriyet, 8 Mart 1976
4. 1 Mayıs, Uğur Mumcu, Cumhuriyet, 1 Mayıs 1990
5. İşin Özü, Uğur Mumcu, Cumhuriyet, 8 Mart 1976

Uğur Mumcu dizisinin dün yayımlanması gereken üçüncü bölümünü teknik bir hatadan dolayı bugün yayımlıyoruz. Okuyucularımızdan özür dileriz...

 <haber-yatay:1216018,1214294>

 


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler