Cüneyt Arcayürek

Kelini Gördü...

19 Aralık 2013 Perşembe

Eski çamlar giderek birer birer bardak oluyor.
Şu ya da bu konuşmasında yolsuzluk sözcüğü geçti mi adamı tutabilirsen tut!
Benim iktidarımda yolsuzluk olmaz diye başlar; yolsuzlukların anası diye CHP’yi gösterir, söylemediğini bırakmaz...
Oysa nihayet doğulu bir ülke Türkiye.
Yolsuzluklara gebe bir ülke.
Kim iktidara gelirse, hele bir parti uzun zaman iktidarda kaldı mı yolsuzluklar kaçınılmaz.
Yolsuzluklar; eş dost tayinleri, partiye bağlı kişileri devlette baş köşelere yerleştirmekle başlar ve sonra menfaat şebekeleri yavaş yavaş, küçük küçük oluşur.
Farkına bile varmaz iktidarın baş sorumlusu ve ak mı ak bir yönetim kurduğu, hiç kimsenin yolsuzluk yapmaya teşebbüs bile edemeyeceğini sandığı sıralarda… Para sıcak yüzüyle, hükümetin üç bakanının harim-i ismetine giriverir.

***

Bir sabah erken saatte, astığı astık, kudret sahibi Başbakan’ın telefonu çaldı:
Bir ses; üç bakanın oğullarını, iktidara yakın işadamlarını, banka müdürlerini, belediye başkanı, bürokratları polisin derdest ettiği ve savcılığın büyük bir yolsuzluk operasyonu başlattığını bildirdi ve ...
... Korku imparatoru, yolsuzlukların bir numaralı düşmanı ve iktidarında bu türden olaylara rastlanmayacağı inancında olan Başbakan’ın şapkası önüne düştü ve keli gördü.
1) O güne kadar kuş uçsa ülkede haberi olan Başbakan’ın; polisin savcılıkla işbirliği yaparak aylardır izini sürdüğü yolsuzluklarla ilgili operasyonun başlatılacağından önceden haberi olmadı. Soruşturmayı polis de savcılık da Başbakan’dan gizledi.
2) Cemaat; önüne gelene sandıkta hesaplaşma çağrısı yapan Başbakan’la sandıktan önce hesaplaşmayı yeğledi...
Soruşturmanın sağlıklı yürümesi ve herhangi bir müdahaleye uğramaması için öylesine gizlilik içinde yürütüldü ki polis, emrinde olduğu, oğlunu gözaltına aldığı İçişleri Bakanı’nı da önceden bilgilendirmekten özenle kaçındı...
Her yerde, herkes üzerinde gözü kulağı olan ama emrindeki polisin operasyon gizlediği hükümet bu!..

***

Gittiği Konya’da basına soruşturma üzerine konuşmayacağını söyledi ama yine cemaat demeden, cemaate meydan okuyan bir konuşma yaptı.
Ama öyle bir konuşmaydı ki bu; “Hiçbir tehdide boyun eğmeyeceğim, geri adım atmayacağım, diz çökmeyeceğim” diyor ve...
... Bu ifadelerle aslında cemaatin gücünü kabul ettiğini ve cemaatin açtığı yeni cephede savaşı kabul ettiğini açıklamış oluyor.
Ne var ki karşısındaki cephe ile varlık ve yaşam koşulları aynı; İslam!
Bu nedenle RTE, cemaat diyemiyor konuşmalarında.
Dolaylı ama hükümetle - cemaat arasındaki kavganın nedenini bilen için anlaşılır bir dille konuşmayı sürdürüyor.
Cemaat ve Gülen, aralarındaki kavganın bugünkü yüzüyle ilgili olmadıklarını açıklasalar bile, bu açıklamalar inandırıcı olmayacak...

***

Birden patlayan üç bakanlı soruşturmanın alacağı biçimselliğin önce yerel, sonra genel seçimlere ne ölçüde yansıyacağı henüz tartışılmıyor.
Yandaş basına, örneğin Sabah’a göre; soruşturmanın amacı siyaseti yozlaştırmak, siyaseti seçimlerden önce dizayn etmekmiş!
Dershane krizinin, AKP oylarını yüzde 1 ile 3 arasında etkileyeceği söylendi.
Ama bu kez hükümetle-cemaat arasındaki kavga daha genişledi, savaş alanına döndü.
Öne sürüldüğü gibi AKP oylarının bir bakıma cemaat oyları olduğu varsayımı haklı ise yolsuzluklara duyarlı olan toplumu bu savaş ne ölçüde etkileyecek acaba?

***

Ha bir de bir söylem var muhalefet sözcülerinin eleştirilerinde.
Bir bakanın oğlu uzaktan yolsuzluğa karışsa bile o bakan derhal istifa edermiş Batı demokrasilerinde, diyorlar.
Yok efendim yok! Bizdeki demokrasi ileri demokrasi.
Oğlunun yolsuzluğa karıştığı açıklandığı o saatte bakanın istifasını gerektirmez.
Üstelik istifa edip bu ülkede AKP döneminde her alanda yolsuzluklar olduğunu söyleyen muhalefetin iddialarını doğrulasınlar mı yani?..
Şırak diye istifa ederlerse, hele başbakanlarından işaret almadan bu davranış; partiye de, hatta ulusal iradeye de ihanet olur efendim, ihanet!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Viraj ustası 10 Mayıs 2015
Ya sen nesin? 9 Mayıs 2015
Anlamaz 8 Mayıs 2015

Günün Köşe Yazıları