Adnan Binyazar

İç karartan tablolar

04 Ağustos 2023 Cuma

İlkokuldan üniversiteye eğitim yuvaları tatile girdi. Üst sınıflara geçen çocuklardan umut fışkırıyor. Üniversitede istedikleri yere girenler zafer şarkıları söylüyor. Dış ülkelerde okuyacaklar duru sulu göllerde kulaç atıyor. Dar gelirlilerin çocukları kendilerini kör kuyularda buluyor.

HALİMİZİ HAL EYLEDİK

Yaşam böyle bir süreç, kiminin yüzüne ayna tutuyor, kiminin de var olan ışığını karartıyor.

Bakıyorsunuz ayna tutulan ne yapsa bir yere tutunamıyor da ışığı karartılan mutluluk denizlerinde yüzüyor.

Pir Sultan Abdal yüzyıllar önce, yarı alaycı, yarı gerçekçi deyişiyle bu uyumsuzluğu insanı esenliğe erdiren sözcüklerle donatıyor:

“Uyur idik uyardılar/ Diriye saydılar bizi/ Koyun olduk ses anladık/ Sürüye saydılar bizi

Halimizi hal eyledik/ Yolumuzu yol eyledik/ Her çiçekten bal eyledik/ Arıya saydılar bizi”

GERÇEĞİN SESİ

Gerçeğin sesini kısmaya kimsenin gücü yetmez! Raziye Karabey, eğitimin kimlerin güdümünde olduğunu 22.07.2023 günkü Cumhuriyet’in “Olaylar ve Görüşler” sayfasında açıklıyor:

“Milli eğitim bakanının okullaşmayı artırmak gerekçesiyle kız okullarının açılabileceği savı, aslında tek adamın 2014’ten itibaren tekrarladığı kadın erkek eşitliğinin ‘fıtrata’ ters olduğu, kadının güçsüz yaradılışa sahip olması nedeniyle erkekle eşit olmadığı fetvasıyla başlayan sürecin beklenen bir adımıdır sadece. Toplumsal cinsiyet eşitliğini reddeden bu görüş, Cumhuriyetle savaşı açıkça başlatmış ve temel ilke laikliği çökerten asli darbe olmuştur. Oysa hukuk sistemimiz kadın-erkek eşitliği üzerine kurulmuştur, iç ve dış birincil mevzuatın hepsi kanun önünde kadın ve erkek eşitliğine ve devletin görevinin toplumsal cinsiyet eşitsizliğiyle mücadele etmek olduğuna hükmeder. Kadının güçsüz olarak tanımlanmasının doğal sonucu ise anayasa dahil hukuk sistemimizin ilgasıdır.” (İlga: yürürlükten kaldırma)   

DEĞİŞİM

Çağdaş toplumlarda eğitimsizlik artık sorun olmaktan çıkmıştır. Bilgiyle donanan herkes bulunduğu yerin kendisinden neler beklediğinin bilincindedir. Gerçeğe kanılarla değil, temeli düşünceye dayanan incelemelerle, araştırmalarla, buluşlarla, yaratıcı sanatlarla varılıyor. 

Böyle toplumlarda tek adamlık uzun sürmez, öyle bir yere gelinir ki tek adam da köşe bucak koşuşturarak konunun uzmanını arar.

Kadının toplumdaki yeri belirtilmek isteniyorsa önce geçmişi unutmak gerekir. Çağımızın kadını geçmişte olduğu gibi diz çöküp evde oturmuyor, neredeyse erkeğe eş sayıda örgütlenerek üniversitelerde, devlet dairelerinde, bilim, sanat, hukuk başta olmak üzere, yaratıcılık gerektiren alanlarda varlığını duyuruyor. Kimileri bilim insanı olarak korona salgınında olduğu, adını dünya bilim tarihine yazdırıyor. 

Son söz olarak kadındaki bu gelişimi teğet geçenlere Namık Kemal’in şu dizesini okumayı önerelim:

“Uyan ey yâreli şîr-i jeyân bu hâb-ı gafletden”

(“Ey kükreyen yaralı aslan, bu gaflet uykusundan uyan!”)



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Kent Enstitüleri 26 Nisan 2024
Benlik arayışları 19 Nisan 2024
Romeo ve Juliet 12 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları