‘Halep Benim Güzel Kentim’

08 Aralık 2013 Pazar

Suriye Kürtlerinden Helime Yusuf, karşımda oturuyor. El Nusra ve El Kaide’nin katliam yaptığı Rojava bölgesinden geldi. Rojavalı Kürt kadın hareketinin diplomasi sorumlusu.
Ona sordum: “Suriye’nin neresinde doğdun ve büyüdün?” Yanıt verdi: “Halep’te.” On dört yıl önce Halep’e gitmiştim, o kozmopolit kentin sokaklarında yürümüştüm, kahvelerine ve müzelerine hayran kalmıştım, bir de Atatürk’ün Halep’e gittiğinde kaldığı Bağdat Oteli’nde onun kaldığı odada kalmak için, grup arkadaşlarımla yarışa girmiş ve kazanmıştım.
“Helime” dedim. “Şimdi o güzel Halep’ten geriye ne kaldı?” Buruk bir gülümsemeyle bana baktı ve “Halep çok zor oluşturulmuştu ve çok kolay yok oldu” dedi. “Rüyalar kenti Halep yok artık, kaderi Suriye gibi, paramparça!”
Üç yıldır yoğun bir iç savaşın sürdüğü bir ülkeden gelen birine ne sorulabilir, hele bu gencecik, 38 yaşında bir kadınsa. Bellek tuhaf, birdenbire Hırvatistan’da yerel bir rehberin sözlerini anımsadım, erkek kardeşi ve yedi can arkadaşı iç savaş sırasında ölmüştü, şöyle demişti: “Bir iç savaşta kardeş kardeşi öldürür, bu nedenle iç savaşın kazananı olmaz.”“Helime” diyorum. “Kürtlerin yaşadığı Rojava’da neler oldu? Orada senin akrabaların ya da arkadaşlarından ölen var mı?” Ben bu soruyu nasıl da rahatlıkla soruyorum, katliamlar, iç savaşlar beni nasıl da katılaştırmış, ey merhamet yeniden bul beni.
Helime’nin gözlerinden iki damla yaş düşüyor. “Rojava’da” diyor, “talan kilin oldu”. “Kilin” Kürtçe “yapmak” demek, “talan” ise Türkçe anlamından daha farklı, “katliam” anlamına geliyor. Helime devam ediyor:“Katliamda Tileran köyünde yaşayan teyzem, onun kocası ve üç çocuğu katledildi. Pek çok kadın arkadaşım öldü.
Bu katliam El Kaide ve El Nusra’ya bağlı Müslüman erkekler tarafından yapıldı. Onları öldürdüler! Çünkü bölge korunaksızdı, kendilerini koruyamadılar!”
Saraybosna ve Irak savaşından biliyoruz, Saraybosna’da 21 bin kadına tecavüz edildi, Irak’ta binlercesine. Helime’ye yeniden soruyorum: “Kadınlara tecavüz edildi mi?” Helime’nin yüzü kızarıyor, gözleri doluyor ama devam ediyor: “El Kaide ve El Nusra’nın Müslüman erkekleri fetva almışlar, özellikle Kürt kadınlarına tecavüz etmek, onlarla yatmak gerek, diye.
Bu nedenle
önce ‘Allahu ekber’ diyerek tekbir getiriyorlar, sonra kadına ‘nikâhlım oldun’ diyerek kocasının, erkek kardeşlerinin önünde tecavüz ediyorlar. Bu tecavüzlerden kaçmak için yüzlerce kadın, yemeden içmeden günlerce yol yürüdüler. Başka köylere sığındılar. Kendini öldüren de oldu! Erkekler, yüreklerinde o sızıyla dağlara çıktılar. Kendi bölgelerini korumak için!”
“Peki genel olarak Suriye’de kadınlar ne yapıyor?”
“Durum kadınlar için çok zorlaştı. Örneğin El Nusra’nın ele geçirdiği bölgelerde, kadınların araba kullanmaları yasaklandı. Çarşaf giymeleri zorunlu hale getirildi. Bizim bölgemizde kadınlar direnişe katılmaya başladılar. Komiteler kurdular, Barış Anneleri bizde de var, Çocuk Komiteleri, Kadın Komiteleri kuruldu. Savaştan önce Kürtleri küçümseyen, ayrımcılık yapan Esad yönetimi gelişen son durumlar karşısında işbirliğine gitti. Bütün Suriye tehlikede. El Kaide ve El Nusra’nın adamları her yeri talan ediyor, insanların ellerindeki buğdaylarını, hayvanları alıyorlar. Öylesine acımasızca insan öldürüyorlar ki… Ve en acısı, Müslüman kardeşlerini katleden bu örgütler Türkiye’den çok destek görüyor. Silahlar, ilaçlar Türkiye üstünden bu örgütlere ulaştırılıyor. Türkiye’de bunun bilinmesi gerek! Masum insanların öldürülmesi için geçiyor bu silahlar!”
Helime hiç evlenmemiş, “Vakit bulamadım” diyor. “Bazen eski Halep’te geçirdiğim günleri anımsıyorum. Süryani, Arap, Kürt hepimiz aynı kahvelere gider ve aynı kahveyi içip fal bakardık. Bunları özledim.”
Helime iki saat sonra yeniden Suriye’ye uçacak, bir kez daha Boğaz’a gitmek istiyor; “Belki bir daha hiç göremem”.
Ben de onunla buluştuğum Beyoğlu’nu şöyle bir turluyorum. Birileri santurla çok güzel bir melodi çalıyor, gencecik bir adam, gülerek ona tüm bozuk paramı bırakıyorum, hep santur çalsın diye…



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları