Olaylar Ve Görüşler

Deprem ve sosyal devlet - Dr. Enver Kumbasar

03 Mart 2023 Cuma

Merkezi Kahramanmaraş olmak üzere ülkemizin 11 ilinde 13 milyon insanımızı etkileyen, maalesef on binlerce insanımızın ölümüne, yaralanmasına, evsiz kalmasına neden olan büyük bir deprem yaşanmıştır. Deprem sonrası hayatta kalanlar göç, barınma, beslenme sorunlarıyla yüz yüze kalmışlardır. Her yönüyle tam bir felaket!

Ölüme ve yaralamaya yol açan yıkımların teknik sebepleri tespit edilerek ilgililer (müteahhitler, şantiye şefleri, iş güvenliği uzmanları, yapı denetim firması yetkilileri, vb.) hakkında ceza soruşturma ve kovuşturmalar elbette yapılıyor, yapılacak. Biz burada sadece devletin sorumluluğu üzerinde duracağız.

Yaşama hakkı

Anayasanın 2. maddesine göre Türkiye Cumhuriyeti sosyal bir hukuk devletidir. Devletin temel amaç ve görevlerini düzenleyen 5. maddeye göre devlet, kişilerin ve toplumun refah ve mutluluğunu sağlamak, kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak şekilde sınırlayan ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmak, insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmakla yükümlüdür. Anayasanın 17. maddesi yaşama hakkını, 35. maddesi mülkiyet hakkını, 56. maddesi sağlıklı çevre hakkı ile konut ve barınma hakkını düzenlemekte ve güvenceye bağlamaktadır. Anayasanın 125. maddesine göre idarenin her türlü eylem ve işlemine karşı yargı yolu açık olup idare kendi eylem ve işleminden doğan zararı da ödemekle yükümlüdür. AİHM ve AYM kararlarına göre, yaşama hakkı herhangi bir şekilde sınırlandırmaya tabi tutulamaz, askıya alınamaz. Herkesin yaşama hakkını sağlamak ve korumak bakımından devletin pozitif yükümlülüğü bulunmaktadır.

İhlallerin sorumlusu

Bilim insanları bölgede meydana gelecek olası depremlerin yol açacağı zararların mümkün olduğunca azaltılması için gerekli önlemlerin alınması ve bu yönde ciddi çalışmalar yapılması gerektiğini kamuoyuna defalarca duyurmuşlardır. Dolayısıyla her düzeyde resmi makamların bu durumdan haberli olduğu açıktır. Buna rağmen ovalar imara açılmış, uygun olmayan zeminlerde yapılaşmaya izin verilmiştir. Her ne kadar deprem yönetmelikleri çıkarılmış ise de binaların tümüyle bu yönetmeliklere uygun yapılmadıkları, merkezi ve yerel yönetimlerce gerektiği biçimde denetlenmedikleri anlaşılmaktadır. Ayrıca merkezi yönetim tarafından çıkarılan imar aflarının da afetin daha ağır yaşanmasına yol açtığını da eklemek gerekir. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ile yerel belediyelerin yapılaşmaya ilişkin görev ve sorumluluklarını da unutmamak gerekir.

Deprem doğal bir olaydır ve önlenemez, ancak bilime kulak verilirse öngörülebilir ve yıkımlar ile ölümler önlenebilir, hiç değilse en aza indirilebilir. Devletin, konuyla ilgili bütün kurumlarının bu konuda gerekeni gerektiği kadar yapmadıkları görülmektedir. Devlet, hukukun kendisine yüklediği pozitif yükümlülüğünü yerine getirmemiştir. İnsanların yaşama hakkı ile mülkiyet hakkının ihlal edildiği açıktır. Devlet, anayasadan kaynaklanan sorumluluğundan kaçamaz. İhlallerden sorumludur! Uygulanan küreselci neoliberal politikalar nedeniyle unutulan “sosyal devlet” sadece anayasada yazılı bir kavram olmaktan çıkarılarak yeniden gerçek anlamıyla uygulanmalı, depremzedelerin yaraları sarılmalı, zararları giderilmelidir.

DR. ENVER KUMBASAR

YARGIÇLAR SENDİKASI GENEL SEKRETERİ




Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları