Ekonomik ve siyasi yaptırımlarla yola getirmek istenen devleti anlaşma masasına oturtmak için 19. yüzyılda İngilizlerin Gambot diplomasisini (diğer bir adıyla filo gösterisi) bugün de Amerikalılar ve onları destekleyen AB ülkeleri tarafından “Büyük Sopa” politikası adı altında ülkemize karşı uygulamaktadır. Uygulama biçimi ise güç gösterisi yaparak Türkiye’nin gözünü korkutmak. 

Son İsrail-Filistin çatışmasında gemilerini gönderirken başta ABD Başkanı Joe Biden Türkiye’ye ültimatom dozda Suriye’deki ABD çıkarlarına aykırı hareket etmek ile suçladı. Ve bizim Kuzey Irak ve Suriye’deki davranışlarımıza gözdağı verdi. Hatta daha da ileri giderek insansız bir hava aracımızı F16’ları ile vurarak düşürdü. Bu olay NATO ittifakı içinde yer alan Türkiye’ye karşı yapılan düşmanca hareketlerden sadece biriydi.

DİKKAT ÇEKEN TATBİKATLAR

Bugünlerde ABD’nin yapmakta olduğu bir diğer hamle ise Ege Adaları’nı Girit’ten başlayıp Dedeağaç bölgesine, hatta anakaramızın burnunun dibindeki adaları da dahil ederek olağanüstü silahlandırmak ve bir de bayrak dikmek oldu.

Bu kadar tank, zırhlı araç, savaş gemileri, F35 uçakları, uçaksavarlar, çıkartma gemileri Ukrayna’yı korumak ve Rusya’ya karşı bir gösteri amacını çoktan aşıyor. Geçtiğimiz aylarda ABD senatosunda ülkemiz aleyhine konuşmalar yapıldı ve bu konuşmalar hâlâ yapılmakta. Bunun sonucunda Ege hava sahamızdaki uçaklarımız taciz ediliyor, güney sınırımızda YPG ve PKK, Amerikan silahları ile donatılıyor ve ABD güçleri ile birlikte toplu tatbikatlar yapılıyor. Peki bütün bunlar sizce kime karşı yapılıyor?

Bugün ve geçtiğimiz son birkaç yılda çeşitli komplolarla (Balyoz, Ergenekon, FETÖ olayları ile) ordumuz zayıflatılmaya çalışıldı. Ama bütün bu zayıflatılma çabalarına ve olumsuz koşullara rağmen ordumuz Güneydoğu’da, Irak ve Suriye’de kahramanca savaşmıştır. Maalesef her gün birçok şehit vermekte olan kahraman ordumuzun bu şehit askerlerinin pek çoğu da eğitimli ve meslek sahibi vatandaşlarımız olup şartlar gereği gönüllü olmuş askerlerdir.

BEDELİ AĞIR OLUR

Tanrı bile tarihi değiştiremez fakat tarihçiler ve siyasetçiler değiştirebilir. Bu yüzden Kurtuluş Savaşı’mızın nasıl ve hangi şartlarda ortaya çıktığı ve büyük önder Atatürk’ün ortaya çıkan şartları nasıl değerlendirip son taarruzu yaptığı bilimsel olarak incelenerek hamasetten uzak, doğru değerlendirmeler yapılmalıdır. Aksi taktirde Kurtuluş Savaşı’nı şöyle kazandık; yine kazanırız düşüncelerinin sonucu bize pahalıya mal olabilir.

Savaş olursa bizler yine kazanır fakat bunun karşılığında çok ağır bedeller ödeyebiliriz. 

Bir de Kurtuluş Savaşı’mızın olduğu zamanlarda ülkemizin Atatürk gibi bir lideri, liderine inanan askerleri ve liderine zamanla inanmayı öğrenen ve her düşüncesini açıkça söyleyebilen insanların olduğu bir Meclis’i vardı. Yine söylüyorum, Kurtuluş Savaşı’nın nasıl kazanıldığı doğru ve bilimsel olarak okutulurdu. Bugün bu imkân var mı bilemiyorum.

Amerika bugün iki uçak gemisi ve diğer donanma gemileri ile doğu Akdeniz’e geldi. Filistinliler için gelmedikleri kuşkusuz.

Not:

Wilson doktrini ABD için Sevr şartları ile devam etmektedir. ABD uçak gemilerinin Doğu Akdeniz’de durup ikmallerini Yunan limanlarında yapmaları bir tesadüf müdür?

Amerika’da mesleğimle ilgili katıldığım toplantılara katılırım, buraya misafir konuşmacılar da katılır. Son konuşmacılardan biri eski Amerikan Dışişleri Bakanı C. Rice idi. Konuşmasında Ortadoğu’nun sınırlarının tekrar değişeceğini belirtmişti. Bu konuşma 10 Ekim 2010’da yapıldı. O tarihte Çin’in ekonomik gücünün ABD’ye yaklaşıp hatta geçebileceğini fakat o gün için asıl problemlerinin Meksika sınırında göçmen meselesi olduğunu belirtmişti. Aynı gün kendisinin kitabını imzalatmak için sevgili arkadaşım merhum Prof. Dr. Tuncalp Özgen ile sıraya girdik. Kitabı imzalatmak için uzattığımda Türkiye’den geldiğimizi, bu sınır çizgileri için ne düşündüğünü sorduğumuzda gülerek bir sonraki kişiyi işaret etti ve sorumuz cevaplanmadı. Bugün Rice’ın söylediklerinin pek çoğu gerçekleşti. Bizim için bir söz vardır: Eğer barış istiyorsan savaşa hazır ol.

PROF. DR. CENGİZ KUDAY