Olaylar Ve Görüşler

Türkiye’de ‘asgari ücret’e sığmayan asgari yaşamlar - Kaan EROĞUZ

26 Aralık 2023 Salı

Türkiye’nin içinden geçtiği enflasyonist kriz ortamında yaşam pahalılığının gün geçtikçe artması, emekçi kesimlerin derin ve hızlı bir yoksullaşma içerisine itilmesine neden olmaktadır. Diğer taraftan, TÜİK’in geçtiğimiz günlerde yayımladığı Ekim 2023 Hanehalkı İşgücü Araştırması (HİA) sonuçlarında, yükselen enflasyona rağmen işsizliğin son 11 yıldaki en düşük seviyelere inmesi dikkat çekicidir. Enflasyonist kriz ortamında artan yaşam pahalılığına karşı işsizliğin düşmesi, asgari ve altında ücretle çalışan sayısının artmasından kaynaklanmaktadır. Ekonomik kriz ortamında, yerel seçime giderken AKP iktidarının temel iktisat politikası, ücretleri düşürerek istihdamı artırma yönündedir. 

Uygulanan bu iktisadi politika tercihi, yıllar içerisinde çalışan kesimler içerisindeki asgari ücretle geçinenlerin büyümesine sebep olmuştur. Öyle ki 2002 yılında çalışan kesimlerin yüzde 24.4’ü asgari ücret ve altında çalışırken bu rakam 2022’de yüzde 33.8’e çıkmıştır. 2023 yılı itibarıyla Türkiye’de çalışanların yüzde 57’si asgari ücretli konumundadır. Avrupa Birliği ülkeleri arasında asgari ücretle çalışanların toplam çalışanlar arasındaki ortalama oranının ise yüzde 9 olduğu bilinmektedir. Bu haliyle, çalışan kesimlerin alabileceği “en düşük” ve “başlangıç” ücreti olarak belirlenen asgari ücretin, Türkiye’de genel ücret düzeyi haline geldiği ve AB ülkelerinin çok gerisinde kaldığı görülmektedir. 

TÜRKİYE'NİN AÇLIK ORDUSU

Açlık sınırının 14 bin 25 TL, yoksulluk sınırının ise 45 bin 687 TL olarak saptandığı ülkemizde, net asgari ücretin 11 bin 402 TL olması, halkın çoğunluğunun derin bir sefalet içerisinde yaşadığını gözler önüne sermektedir. Yılda iki kez belirleniyor olmasına rağmen asgari ücretin açlık sınırının dahi altında kalması, Türkiye’yi bir açlık ordusuna dönüştürmüştür. 

Böylesi bir Türkiye gerçekliği içerisinde, Asgari Ücreti Tespit Komisyonu, 2024 yılı itibarıyla uygulanacak asgari ücreti belirlemek üzere ilk toplantısını 11 Aralık 2023’te yapmıştır. 

İşçi ve memur sendikalarının, enflasyonist ortamda ücretlerin hızla eridiğini vurgulaması ve bundan dolayı asgari ücretin yılda iki kez değil dört kez belirlenmesini talep etmesine karşı, hükümet ve işveren tarafının asgari ücretin yılda bir kez belirlenmesine dönük eğilimi dikkat çekicidir. Merkez Bankası’nın orta vadeli program (OVP) kapsamında yıl sonu enflasyon oranını yüzde 65 olarak açıklamasına karşı; asgari ücret zammı konusunda yüzde 40, 45 ve 50 zam seçenekleri üzerine konuşulduğu basına yansıyan haberlerden anlaşılmaktadır. Özellikle 31 Mart 2024 yerel seçimleri sonrası döviz kurundaki yükselişin artacağına dair kuvvetli yorumların olduğu da göz önüne alındığında, asgari ücretin yılda bir kez belirlenmesi olasılığı Türkiye’deki emekçi kesimlerin çok daha vahim bir yoksulluğa sürükleneceğini göstermektedir. 

Asgari ücret üzerinden uygulanan politikalar ve basına yansıyan rakamlar, Türkiye’de alın teriyle yaşam kavgası veren milyonların talep ve çıkarlarını karşılayamamaktadır. Boğaz tokluğuna yaşayan emekçilerin “asgari yaşamları” asgari ücrete sığmamaktadır. İşçilerden, ortalama maaşları asgari ücretin de altına düşen emeklilere kadar, Türkiye’de artan işçi sınıfı eylemliliği, tam da bu zemin üzerinden yükselmektedir ve görülüyor ki 2024 yılı, bu yükselişin tırmanarak devam edeceği bir yıl olacaktır.

KAAN EROĞUZ 

ARAŞTIRMACI



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları