Rakı Pahalı, İnsan Hayatı Ucuz

16 Mayıs 2009 Cumartesi

Antalya’da bir Alman gencinin ölümünü bütün Alman gazeteleri manşetten verdiler ve ölüm nedenini de sahte içki olarak ilan ettiler. Çok geçmeden, arkasından yine sahte rakıdan kaynaklanan başka ölüm haberleri geldi. Peki, neden böyle oluyor, neden insan hayatı rakı parasından ucuz oluyor? Neden bu Alman genç ülkesinde içki içerken hayatını yitirmiyor da, Türkiye’de alkolden hayatını kaybediyor? Yoksa olanlar bazılarının söylediği gibi takdir-i ilahi mi,  yoksa rakı içen mevlasından belasını mı buluyor?

Elbette ki neden bunlar olamaz ama gerçek nedenleri ve alınması gereken önlemleri tartışmaya geçmeden önce, sahte rakı günahlarımızın bedeli olmaktan öte,  neden, nasıl ölüme yol açıyor: Türk Gıda Kodeksi'ne göre rakıda bulunmasına izin verilen metil alkol miktarı en fazla 150 gr/hektolitredir. Metil alkol mevzuatta izin verilen dozların üzerinde tüketildiğinde kesin zehirlenmelere neden oluyor. Alkollü içki üretiminde etil alkol kullanılması olmazsa olmazdır.  Ancak, üretim maliyetlerinden dolayı etil alkolün metil alkolden daha pahalı olması, sahte rakı üretiminde metil alkolün yüksek oranda kullanılmasını cazipleştiriyor. 

Ülkemizin özel koşulları gereği,  metil alkolün saf haline kolaylıkla erişilememesi için gerekirse satışında lisans uygulamasına gidilmesi,  ulu orta satışının önüne geçilmesi gerekmektedir. Metil alkolün serbest piyasada perakende bulunması isteniyorsa, saf hali yerine, ispirto gibi özel renklerde satışına izin verilmeli ve proaktif olarak da takip edilmelidir. Metil alkol ile üretilen rakının tüketici tarafından, tüketilirken veya öncesinde ayırt edilebilmesi pek de olanaklı değil, ancak tüketildikten sonraki belirtileriyle ayırt edilebilir. Bu nedenle de çok tehlikeli. Sahte rakıyı ayırt edebilmek için etiket, kapak, şişe gibi unsurlarda kullanılan teknoloji sürekli geliştiği ve değiştiği için,   zaman içerisinde bilyeli kapak, bandrol etiketi gibi fiziki önlemlerin yetersiz ve etkisiz kalabildiğini gördük. Sahte rakı kaynaklı ölümlerin önüne geçilmesi bu tür önlemlerle değil ancak sorunun kaynağına inmekle mümkün olabilir. Bu nedenle biraz uzun da olsa yukarıdaki ve aşağıdaki analizi yapma gereğini duyduk:

Etil ve metil alkol piyasası; Tütün Tütün Mamulleri ve Alkollü İçkiler Piyasası Düzenleme Kurumu tarafından düzenlenmekte ve denetlenmekte, alkollü ürünlerin insan sağlığına uygunluğunu üretim pazarlama aşamalarında ve toplu tüketim yerlerinde denetleme görevi ise Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı'nda bulunmaktadır. Ancak uygulamadaki bu çok başlılık içki üzerindeki yüksek vergi oranları ile birleşince merdiven altı ve kayıt dışı üretime neden olmaktadır.

Sahte rakıyı tartışınca, Tekel’in özelleştirme sürecini atlamak olmaz. Tekel, özelleştirildiği güne kadar ülkemizin en karlı kuruluşlarından biriydi. Özelleştirmeden sonra ise piyasaya birçok farklı marka altında birçok farklı rakı sürüldü. Piyasada bu kadar rakının dolaşması sahtekârların da işini daha da kolaylaştırdı tabi ki. Piyasanın acımasız rekabet koşulları ise bazı rakı üreticilerini de yasal olmayan uygulamalara itti. En son GİSDER ( geleneksel alkollü içki üreticileri derneği ) bir üreticinin dernek üyeliğini, Maliye Bakanlığı tebliğ hükümlerine aykırı olarak niteliğe uygun olmayan bandroller yapıştırdığı ve böylece haksız rekabete ve vergi kaybına yol açtığı gerekçesi ile iptal etti. Bu firma diğer üreticilere göre çok daha ucuza sattığı rakıları ile zaten bir süredir dikkat çekiyordu. Aynı firma üyeliğinin iptal edilmesi üzerine asıl haksız rekabetin kendilerine uygulandığı ve bazı büyük marketlerde ve restoranlarda satışlarının engellendiği yolunda açıklamalar yaptı.

Özel rakı üreticileri böyle birbirleri ile uğraşırken, yüksek vergi oranları ve zamlar tüm alkollü ürünlerde sahteciliği ve kaçakçılığı, merdiven altı üretimi, kalitesizliği sağladı. Ülkemizde içkiye uygulanan vergi oranları ile yurtdışında uygulanan vergi oranlarının karşılaştırmasını merak ettik ve TURYİD Başkanı Sn. Barış Tansever’den rica ettik, kendisi de sağolsun bize, hemen TURYİD’in şarap üzerindeki vergi oranları ile ilgili hazırladığı raporun gönderilmesini sağladı. Bu rapora göre, Türkiye Dünya’nın en büyük 5. üzüm üreticisi olmasına rağmen, alkolden en çok vergi alan ülkeler arasında Avrupa’yı geride bırakmış, İsveç ile İrlanda’nın arkasından üçüncü olmuştur. İşte Alman gencin ülkesinde değil, Türkiye’de sahte içki yüzünden ölmesinin nedenlerinden birisi de budur.  Çünkü hiçbir ülkede uygulanmayan yüksek vergi oranlarının Türkiye’de uygulanması, açıkça sahteciliği ve kaçakçılığı körüklemektedir, teşvik etmektedir. 

İşin turizm boyutuna bakarsak, Alman gencin ölümündeki sahte içki şüphesinin dış basına nasıl yansıdığı ve Türk turizmini nasıl baltaladığı ortada. Tabi ki sahte içki sunan bir tek oteller değil, marketlerde büfelerde de sahte içkiler  alınıp satılıyor ancak her şey dahil sisteme uyum sağlamak zorunda kalan otellerimizin de ucuz olması amacı ile, değil sadece içkinin, her türlü gıda hammaddesinin sahtesine, hilesine, merdiven altında üretilenine kaydığı da bir başka gerçek. İçkideki yüksek vergi oranlarının turizme olumsuz etkisi açıkça gözükmektedir,  çünkü ülkemiz alkolden alınan bu yüksek vergiler nedeni ile Dünya’nın en pahalı yeme içme merkezlerinden biri olma yolundadır. TURYİD’in raporuna bakıldığında,  Türkiye’nin turizm anlamında rakibi olabilecek, komşu ülkelerde şaraba uygulanan vergi oranları şöyle; Türkiye’de şaraba uygulanan ÖTV % 63,3 iken Yunanistan, Bulgaristan, Romanya, Macaristan; İspanya ve İtalya’da şaraptan ÖTV vergisi alınmıyor. Aynı şekilde Türkiye’de şaraba uygulanan gümrük vergisi oranı %50-70 arasında iken aynı ülkelerde yine hiç gümrük vergisi uygulanmıyor. Türkiye’de şarabın KDV oranı % 18 iken, komşumuz olan ülkelerde bu oran % 10 un üzerine çıkmıyor. Ülkemizin milli içkisi sayılan rakıda ise vergi oranları ile ilgili olarak AB’den ayrıcalık istenmesi konusunda rakı üreticileri uzun süredir çok çaba sarf ediyorlar. Yunanlılar  milli içkileri olan Uzo ve Fransızlar ise rom için, AB’den  ulusal standart oranının yüzde 50 sine kadar indirimli vergi uygulamasına olanak sağlayan deragasyon hakkını elde etmiş durumda. Bizde ise, Nisan ayında AB’ye uyum çerçevesinde  gerçekleştirilen alkollü içkiler vergi düzenlemesi ile milli içkimiz rakı hariç diğer alkollü içkilerde ( bunların içerisinde Rusların milli içkisi olan votka ve İskoçların milli içkisi sayılan viski de bulunuyor )  ÖTV’de indirime gidildi.

Vergilerin bu derece yüksek olması tabii ki içki fiyatlarına doğrudan yansıyor. Kaliteli ve para harcayan turist bile ülkesindeki fiyatlarla karşılaştırdığında bu fiyatları pahalı bulduğunu söylüyor. Bu da hem kaliteli turist oranının düşmesine neden oluyor,  hem de yeme-içme sektörünün kazancından, istihdam ettiği kişi sayısına kadar her konuda sektörün gelişimini de engelliyor. Yine aynı nedenle, sade vatandaş iyi ve kaliteli içkinin satıldığı restoran ya da diğer yeme içme yerlerinin kapısından bile geçemiyor,  iyi yemek, içki ve eğlence sadece kısıtlı bir kesimin tekeline sunuluyor. Bu ise toplumda başka bir kutuplaşmaya neden oluyor.

Konunun bir başka boyutu ise doğrudan tarımımız ve çiftçimiz ile ilgili. Türkiye’nin doğası  ve coğrafi yapısı üzüm yetiştiriciliğine çok uygun. Ama gerek vergilerin yüksekliği nedeni ile şarap üreticilerinin faturayı üzüm yetiştiren çiftçiye çıkarması sonucunda, gerekse Tekel’in kapanması ile pazarlama dağıtım kanallarının bozulması ve çiftçinin ürününü içki üreticisine ulaştırmakta zorluk çekmesi nedeni ile, çiftçimiz üzüme küsüp zeytin yetiştiriciliğine dönmüş ya da üzüm bağlarını yok etmiştir. Var olan üzüm üreticilerinin ise şarapçılıkla barıştırılması şarttır, şarabı günah belleyen bir anlayışa sahip üreticiler nasılsa ben içmeyeceğim diyerek, maddi getirisi de  yeterli olmadığından , üzüme gerekli ilgi ve itinayı göstermemektedirler.  Hem bu anlayışın değiştirilmesi hem de üzüm üreticisinin sübvanse edilmesi, Türkiye’nin kırsal kesiminin kalkınması açısından hayati önem taşımaktadır. 

Peki, sahte içkinin önüne geçmek için ne yapılmalı?  Öncellikle, alkollü içkilerdeki vergi baskısının üreticiyi sahteciliğe ve kayıtdışına teşvik etmeyecek düzeyde olması, tüketicinin de uygun fiyatlarla alkollü içkilere ulaşabilmesi sağlanmalıdır. Bunun dışında, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı ve Tütün, Tütün Mamulleri ve Alkollü içkiler Piyasası Düzenleme Kurumu'nun piyasa denetlemesini daha etkin olarak yapabilmesi için bir an önce kadro, bütçe, teknik donanım vs. gibi eksiklerinin kapatılması gerekmektedir. Kaçak üretim ile mücadele için cezalar artırılmalı, en azından AB seviyesine çekilmelidir. Şunu unutmamak gerekir ki, daha önce yaşanan sahte rakı ölümlerinin sorumlusu olarak yakalananlar daha sonra çeşitli aflarla dışarı çıkmışlar ve caydırıcı bir ceza da almadıkları için sahte içki üretimine kaldıkları yerden devam etmişlerdir.

[email protected]



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları