Sağlıklı yaşam için gıda güvenliğinin önemi

25 Mart 2009 Çarşamba

Ülkemizde gıda üretim ve satış yerlerinin toplam 450–500 bin civarında olduğu, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’nda çalıştırılan denetim eleman sayısının da yaklaşık 5000 kadar olduğu göz önüne alındığında, bir de bunlara ülkemizde gıda alanındaki yüksek orandaki kayıt dışılığı ( yaklaşık % 50 ) ve yetersiz altyapıyı da eklersek gıda güvenliği nasıl sağlanacak, sağlıklı denetim nasıl yapılacak, Alo 174 Gıda Hattı işlevselliğini nasıl yerine getirecek diye düşünmeden edemiyoruz.  Gıda güvenliğinin sağlanması, gıda maddeleri üreten işyerlerinde kalitenin arttırılması için,  ta 1995 den bu güne 14 yıllık sürede yeterince gelişme kaydedilemediği, başarı sağlanamadığı tespiti ortada dururken sadece tüketicilere birinci derecede sorumluluk veren kampanyalarla mı başarı sağlanacak ?   Peki, mevcut anlayış ve altyapı ve kayıt dışılık hala devam etmekte iken söz konusu kampanyalara umut bağlamak fazla iyimserlik olmayacak mı?  Mesele, Türkiye’de kayıt dışılığın bitirilmesidir. 1980’den sonra gündelik politikalar sonucu her ile bir üniversite, her üniversiteye de gıda, ziraat mühendisliği ve veterinerlik bölümleri açılarak, buralardan binlerce genç mezun edilmiştir. Bunların büyük çoğunluğu işsiz ortada dolaşırken, neden devlet tarladan çatala gıda güvenliğini sağlayabilmek için bu gençlerden daha fazla yararlanmamakta, istihdam etmemektedir?  Neden gıda işletmelerindeki sorumlu teknik yöneticilik yapanlar görmezden gelinmektedir?

Gıda her insanın fiziksel ihtiyaçlarının ve performansının temel kaynağıdır. Ancak, Dünya’da insanların bir bölümü yeterli ve dengeli gıda tüketmedikleri için sağlık riskleriyle karşı karşıya kalırlarken, bir bölümü de aşırı ve sağlıksız gıda tükettiği için sağlık riskleriyle karşı karşıyadırlar. Sağlıklı ve güvenli gıda için tüketicilerin, üreticilerin, devletin ortak sorumluluğu vardır; zaten birinin sorumluluğunu yeterince yerine getirmemesinin işlerin düzgün işlememesine neden olduğu gerçeği ülkemizde açıkça gözlenmektedir. Bu kampanya ile, toplumda gıda kontrol bilincinin yükseltilmesi için başta tüketiciye gıda tüketiminde ve seçiminde hangisine,  neye, niçine dikkat etmesi gerektiği bilincinin verilmesi gerekmez mi?  Yine bu kampanyada başka bir tespit de,  ülkemizde gıda denetim ve kontrol hizmetlerinin istenen düzeyde olmadığının kabulüdür. Bu kampanya aslında,  “ben yeterince yapamıyorum, sen ey tüketici sorumluluk sendedir, ayrıca bunu bil” demektir;  bu da kötü bir şey değildir, hiç yoktan daha iyidir,  gerçekçi bir yaklaşımdır. Bu bence açık yürekliliktir. Komplekse hiç gerek yoktur ancak bununla geçiştirilmemeli, bu iş sadece tüketicilere havale edilmemeli, çünkü durum ciddi; bu konuda ulusal bilinç oluşturulması şarttır. Bu bilincin oluşturulması için başta ilgili Bakanlık’lar,  üniversiteler,  meslek odaları, gıda sanayicileri, tüketici dernekleri, basın, medya ortaklaşa eylem planlarını birlikte hazırlayarak bu devasa sorununun çözümünü bulmalıdırlar. Çünkü gıda güvenliği olmazsa olmazdır. Her sektörde belli oranda kayıt dışılık olabilir ve gerçektir ancak siz bunu gıdada görmemelisiniz çünkü gıda sağlıkla  birinci derecede ilişkilidir, alakalıdır. Biz hala gıda terörü ile  meşgulken, uğraşırken, çözümler ararken, AB ve ABD  gıda güvenliği sorununu çözeli yıllar olmuş, onlar  artık gıdanın sağlıklı yaşam için beslenmede bilinçlenme tarafı ile ilgileniyorlar.   Tarım ve Sağlık Bakanlıkları’nın öncelikli gündemi  arasına “beslenmede bilinçlenme” mevzusu da girmeli diye düşünüyorum, toplumun ihtiyacı olan konulardan birisi de budur.

Burada önemsediğim bir başka husus özellikle, yanıltıcı markalı ürün reklamları o da yetmezmiş gibi , sektörel derneklerin  tüketiciyi yanıltıcı açıklamaları ve reklamları ve buna akademisyenlerin de maddi çıkarlarla  alet olmaları ; öteden beri azı karar çoğu zarar bildiğimiz bazı ürünler hakkında, örneğin neskafenin ömrü uzattığı , alzhemeir a iyi geldiği, çikolatanın mutlu ettiği , margarinin çocukların sağlığına bile yararlı yönlerinin bulunduğu, trans yağ içermediği, şarabın kanseri önlediği, kemik erimesine iyi geldiği, çayın felç riskini azalttığı,   yumurtanın kolesterole yol açmadığı,  soda içmenin insanı zayıflattığı  gibi açıklamalar yapılması … Bu açıklamalarda ne kadar gerçeklik payı var, ne kadarı sektör lobilerinin çabasıyla oluşturuluyor, orasını tüketici yeterince bilemez. 21. yüzyılda dengeli beslenme ve gıdayla ilgili alanlarda doğru, güncellenmiş, bilimsel bilgilerin kamuoyu ile paylaşılması gerekir.  Tam bu noktada, kamu otoritesi olarak,  ABD’de olduğu gibi, Gıda Dairesi gibi özerk bir kuruluş devreye girmeli. Tüketiciye sağlıksız ürün sunmak kadar, tüketiciyi yanlış yönlendiren, yanıltıcı açıklamaların da tespiti yapılarak gereği yerine getirilmeli.  Son söz olarak, kayıt dışılık eşittir gıda güvensizliğidir. Şayet güvenli gıda istiyorsanız, kayıt dışılığı bitirmeniz gerekir, zor olan budur, bunun için de siyasi irade gerekiyor. Daha söyleyemediğimiz, yazamadığımız gıda hilelerinin, gıda terörünün, yanıltıcı gıda reklâmlarının artık yaşamamızdan çıktığı günleri görmek dileğiyle…



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları