Özgür Basından Güdümlü Medyaya

22 Ekim 2013 Salı
Türkiye Gazeteciler Sendikası Genel
Başkanlığı, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti
Başkan Yardımcılığı yapmış, ölene kadar
gazeteci Hasan Yılmaer’in ölümü,
özgür basından güdümlü medyaya
tam geçişin de bir dönemeç noktası...
Günlük gazetelerin güçlü olduğu 1960’lı
yıllarda, Türkiye’nin anayasal düzenle
gerçek demokrasiye, özgürlüklere,
sendikal haklara, toplumsal örgütlülüklere
geçişi sürecinde, gazetecinin kimlik ve
özgürlüğünün korunabilmesi yolunda da
yaşamsal bir adım atılmıştır...
Hâlâ hep geriye gidiş süreci
yaşandığından, gazetecinin kimlik ve
iş güvencesini korumaya yönelik olan
tek yasal düzenleme, bizim aramızdaki
ezberlenmiş, kısaltılmış adıyla, 10 Ocak
1961 tarihinde yürürlüğe giren 212 sayılı
yasa, gazetecinin öncelikle patronu
karşısında kimliğini koruyabilmesini
amaçlamıştır. Gazetecinin işvereninin
baskısı ile yazı yazmak, yazısını
değiştirmek zorunda kalmamasına yönelik
olarak, baskı karşısında, anlamlı bir
tazminat alarak işten ayrılabilmesi hakkını tanımıştır.
MBK’den Ahmet Yıldız’ın Meclis’ten
geçirilmesinde arkasında durduğu yasanın
gazetecilik ayağında o tarihlerde çalışan
gazeteciler arasında da gerçekten örgütlü
gücü olan Sendika, Cemiyet’in katkıları
büyüktür. Bugünün genel yayın müdürleri
yerine geçen yazıişleri müdürlerinin
bile çalışan gazeteci olarak sendika
üyesi oldukları süreçte Hasan Yılmaer,
sendika cephesinden lider olarak önemli
rol oynamış isimdir. Gazete patronları
gazetecinin kendilerinden gelecek
baskılar karşısında özgür durabilmelerinde
önemli rol oynayacak 212 sayılı yasanın
işten ayrılma halinde de tazminat
hükümlerini kendileri için yıkım olarak
değerlendirmişler, çıkan yasayı protesto
etmek üzere gazetelerin üç günlüğüne
kapatılması kararı almışlardır.
Gazeteciler Sendikası gazete
patronlarının kararı ile üç günlüğüne
kapanan 9 günlük gazetenin yerini
doldurmak üzere, adı geçen gazetelerin
çalışanları, sendika üyeleri “Basın”
gazetesini çıkarmışlardır. Turhan
Selçuk’tan Semih Balcoğlu, Ali Ulvi,
Mıstık’a uzanan dönemin karikatür
ustalarının çizgileri, Aziz Nesin, Cevat
Fehmi Başkut, Yaşar Kemal, İhsan
Ada, Emil Galip Sandalcı.. gibi
ünlü gazetecilerin aralarında olduğu
gazetecilerin katkıları ile donatılan
Sendika’nın “Basın” gazetesinin yayınından
sorumlu gazeteci yöneticiler arasında
Hasan Yılmaer de vardır...
***
Günümüzde üst düzey yönetici
gazetecileri unutun, işten atılma korkusu
ile sendika üyesi olmayı göze alabilecek
çalışan, işi olan gazeteci bulmak çok
zordur. Doğal olarak sendikal örgütlülüğün
olduğu, gazetecinin kimliğini koyurabildiği
bir medyanın varlığından söz etmek
olanağı kalmamıştır. Medyanın holding
yapılanması ile siyasal iktidara olan
bağımlığı da katılınca çok büyük ağırlıklı
güdümlü medya sürecine geçilmiştir.
Güdümlü medya yapılanması içinde,
güdümlü habercilik, biçimsel özgür
olması zorunlu varsayılan tartışma
programlarında bile otosansür alıp başını
gitmiştir. 1945 yılından günümüze, çok
uzun soluklu, gazeteciliğin içinde, etkin
görevlerde, çok sayıda gazetede, meslek
örgütlenmelerinde kilit üst görevler
üstlenmiş Hasan Yılmaer’in ölümü, dün
yapılan cenaze töreni, “özgür medyadan
güdümlü gazeteciliğe geçişte, nokta
konulması gibi bir durum”... Özgür
basının değerleri ile görev yapmaya
çalışanların sayıları, etkinlikleri hızla
tüketilirken gazeteci gibi gazetecilerin
yanında, güdümlü medyanın marka olarak
parlatılan, yanıp sönen yıldızları arkalarında
bir saygınlık, iz bırakamadan gelip geçmekteler...
Acıtıcı olanı bugünün kilit medyasında
görev yapan pek çok gazetecinin de
birlikte çalışmış olduğu, bir biçimde
mesleki birikiminden yararlanmış olduğu
Hasan Yılmaer’in ölümünün, çoğunluk
medyada sıradan haberler arasında bile
yer almamış olması. Güdümlü medya,
özgür basın sürecinin, gazeteci gibi
gazetecilerin var olduğu dönemleri
unutturmak istercesine bir yarış içinde.
Gazeteciliğin değerleri, etiği, özgür basının
varlığı, aslında insan hakları, demokrasinin
işleyişi, var oluşunun da en yaşamsal
aracı, ayıracı. Toplumsal güdülemenin
kolaylaştırılması, toplumun ne ölçeklerde
gerçeklerden koparıldığı, olup bitenleri bilip
algılayabildiği ile doğrudan ilişkili bir sonuç.
En azından bugün etkin görevlerdeki
gazetecilerin de yaşamlarının bir biçimde
kesiştiği, örgütlü, sorumlu gazeteciliğin
içindeki yerini almış, çok uzun yıllar,
gazeteci gibi gazeteci kalmayı başarmış
Hasan Yılmaer’in cenaze törenine sıradan
bir haber değeri verme gereğini duymayan,
haberi yapılsa da gazeteciliğin nitelik ve
sorumluluklarının atlanması gereği duyulan
bu süreci çok ama çok ciddiye almalıyız...
Gazetecilik haklarını unutun, ülkemizde
yaşayan her bireyin insan hakları,
demokratik haber alma, doğru bilgilenme
haklarını sorgulama adına yapmalıyız...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları