Bayram ve Sadrazam

03 Ağustos 2014 Pazar

Bayram çoktan bitti ama hâlâ “tatilin” son günü. Ben bayramı, bomboş bir İstanbul’un keyfini çıkararak geçirdim. İstanbul’un bu boş ve sakin halini ne çok, ne çok özlemişim. Yollardan trafik de, magandalık da, hoyratlık da çekilivermişti...
Bayram bitti, bir de baktım Verona Arenası beni çağırıyor. Yol sesi duydum mu dayanamam. “Yolcudur Abbas/ Bağlasan durmaz!” Hemen yola koyuldum. Opera Festivali’nde “Maskeli Balo”, “Carmen”, “Turandot” ve “Aida” beni bekliyor. Dönüşümde nasılsa sizlerle paylaşacağım... Ama önce “Bayram ve Sadrazam”...

***

Başlığa bakıp da bayram ile sadrazamın ne ilgisi var diye sormayın. Çünkü hiçbir ilgisi yok. Bayram günlerimde elimden düşmeyen kitaplardan biri de Mehmet Semih’in “Türk Şiirinde Hiciv-Taşlama-Yergi” antolojisiydi. Kapağında Sait Maden’in çizgileriyle havaya “taş atan” bir sapan resmi bulunan bu kitap Müjdat Gezen’in “Miyatro Yayınları”ndan çıkmıştı ve 80 sonrası faşist baskıyla ezilen ruhlarımıza ilaç gibi gelmişti...
İşte bayram ertesi, şeker yemekle yetinmeyip, içiniz de tatlansın diye Ümit Yaşar Oğuzcan’dan (1926-1984) seçtiğim 3 sadrazamlı şiir:

Sadrazamın Kavuğu
Sadrazam efendimizin kavuğu/ Halkın derdini dinler her sabah mabeyinde/ El pençe divan durup ağlaşırlar/ Fukara Ali’ler/ Dert küpü olmuş Veli’ler/ Hasan’lar Hüseyin’ler/ Onbinler Yirmibinler Yüzbinler//
Velhasıl mabeyinde her sabah/ Halk inler/ Kavuk dinler.

Sadrazamın Sol Kulağı
Sadrazam Hazretlerinin sol kulağı kaşınır/ Kaşınır babam kaşınır/ Sadrazam dediğim bir ulu kişi/ Oturmuş da memleketi düşünür//
Kaşınmak kulağın ödevi/ Düşünmek sadrazamın/ Gelgelelim bizde/ Sadrazam kaşınır/ Kulak düşünür.

Kir veya Sadrazam Hamamda
Günlerden bir gün/ Hamama gideceği tuttu/ Sadrazam hazretlerinin/ Bir yanında birinci veziri/ Bir yanında ikinci veziri//
Bir yanında üçüncü veziri/ Sonra efendime söyleyeyim/ Peşkircibaşısı/ Nalıncıbaşısı/ Sabuncubaşısı/ Velhasıl tam dörtyüz kişilik kafile/ Peştamal takıp girdiler hamama//
Geçtiler kurnaların başına/ Üçer beşer/ Sadrazam deseniz/ Kuruldu göbek taşına/ Yan gelip yattı/ Memleketin en ünlü tellakları/ Sardılar dört yanını/ Kimi elini kaptı kimi bacağını/ Bir keseleme, sürtme faslıdır başladı//
Tamam oniki saat/ oniki ünlü tellak/ incitmeden keselediler/ Hazretin mübarek vücudunu/ Öylesine kir çıktı ki sormayın/ Her biri nah parmağım gibi//
Aman efendimiz bu ne kiri/ Demeğe kalmadı/ Keselerin altında eriyip gitti/ Koskoca Sadrazam//
Bütün maiyet erkânı yerinden fırladı/ - Nittünüz devletliyi/ Dediler tellaklara/ Tellaklar cevap verdi://
- Biz yıkadık, keseledik/ Devletlinin kirden ibaret olduğunu bilemedik/ Suç bizde değil/ Neyliyelim/ Kir bitti/ Sadrazam elden gitti.
Sevgili Okurlar, geçmiş bayramınızı kutlar, sadrazamsız ve kirsiz nice bayramlar dilerim...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Kaburga sohbetleri 28 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları