Flamenko ya da içimizdeki feryat!

25 Temmuz 2014 Cuma

BODRUM FESTİVALLER YARIMADASI:

Gece yarısını çoktan geçmişti. Bodrum Kalesi’ni dolduran seyirci ayağa fırlamış çılgınca alkışlıyordu. Önceki akşam kalede tek boş koltuk yoktu. Soluk almadan izlemiştik sahneyi. Dansçılarla, şarkıcılarla, müzisyenlerle biz de yanıp tutuşmuştuk. Sahnedeki feryat, içimizdeki feryatla bütünleşmişti.
Alkışlar dinmek bilmezken gözlerim Rengim Gökmen’i arıyordu. Sadece bu geceyi, bu festivali değil, yıllardır nitelikli ve evrensel çağdaş değerleri savunan her sanatsal olaya damgasını vuran, çoğunun yaratıcısı olan “Sanatımızın Cesur Yüreği” Rengim Gökmeni… (Tanımlama bana değil Uluslararası Bale Festivali’nin sponsoru olan Deniz Bank’ın Müdürü Hakan Ateş’e ait). Ama boşuna! Başarılı olması yetmiyordu. Aynı gün akşam üstü Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürü ve Genel Sanat Yönetmeni Rengim Gökmen tüm görevlerinden alınmıştı. Ne soruşturma ne bir şey, sadece kendisine görevden alındığı tebliği edilmişti. Kendisiyle daha sonra konuştuğumda “Söylenecek bir şey yok, sadece düşünce ayrılığı; anlayıştaki derin fark…” diyecekti…
Ben daha açık söyleyeyim: “Ya bana kul olursun ya da seni o görevde bırakmam” anlayışı! Türkiye Sanat Kurumu ile Sanatın Desteklenmesi Hakkında Kanun Taslağı’na (TÜ- SAK) Rengim Gökmen’in karşı olduğunu bilmeyen yok!

Carlos Saura’dan armağan
(İnsanda ağız tadı bırakmıyorlar ki! Şimdi yaz bakalım yazabilirsen o flamenko gösterisini!)
Uluslararası Bodrum Bale Festivali’nin 12’ncisi yapılıyor bu yıl. Yolum 3-4 günlüğüne oralara düştüğünde şansıma Carlos Saura’nın yönetimindeki “Flamenco Hoy” gösterisine rastgeldim.
Carlos Saura’nın 80’li yıllara damgasını vurmuş üç flamenko filmini izleyenler bu gösteriyi elbet kaçıramazdı. (Lorca uyarlaması “Kanlı Düğün”, Bizet’den uyarladığı “Carmen” ve Manuel de Falla’dan uyarladığı “Büyülü Aşk”)
Sahnede beş müzisyen, on bir dansçı, iki bağrı yanık türkü çağrıcısı… (Şarkıcı demek içimden gelmedi, çünkü asıl yüreği tutuşturan onlardı!) İki saat boyunca Endüslüs’ü yaşattılar. Arap ve Yahudi feryatlarını, Saura’nın deyişiyle “bir gün Hindistan’dan çıkagelen Çingeneleri”, Küba ve Latin Amerika’ya uzanan ritimleri getirdiler Bodrum’a. Gelenekselden başlayıp caza göz kırpan müziği gitarist Antonio Rey ve piyanist Chano Domingez düzenlemişti. Rafael Esteves ve Nani Panos’un koreografisi, tüm klişelerden uzaktı. Klasikten moderne uzanan çizgide hem hüznü hem tutkuyu içeriyordu. Hüzün en çok Sandra Carrasco’nun sesindeydi. Hüzün ve tutku tüm dansçıların bedenlerinde ve yüzlerindeydi. Ritim ise en çok birbirine çarpan avuçlarda , parmak uçlarında, yere vuran topuklardaydı.
Sahnede ışık, renk, gölge oyunları ve hareket eden aynalarla desteklenen gösteride beni tek tedirgin eden, başkoreografın “Ben ben ben” diye tekrarlarla rol çalmasıydı. Ülke politikası beni “Ben” diye çırpınanlardan tiksinir hale getirdi! Özetle sahnedeki feryat, içimdeki feryatla buluştu!

Seçim sizin
Kale’deki kalabalık boşalırken, “Ben İzmir’den geldim, ben Muğla’dan…” diye yolumu kesenler… Tek tek geldikleri yerleri adlandıranlar… “Yazın, yazın, bizim böyle şeylere ihtiyacımız var!” “Bitirmesinler bu ülkede sanatı” diyenler … “Yazın, kapatmasınlar sanat kurumlarımızı” diye yakaranlar…
Bakar mısınız bu hükümetin milletin içine saldığı korkuya! İnsan kendini öylesine acz içinde hissediyor ki!!!
Hep derim, “Herkes kendi Bodrum’unu seçer” diye… Bodrum yarımadası yaz aylarında festivaller yarım adasına dönüşüyor. Her köşede bir etkinlik! Uluslararası Bale Festivali 6 Ağustos’a dek çarpıcı eserlerle; D-Marin Turgut Reis Klasik Müzik festivali muhteşem bir programla (31 Temmuz – 3 Ağustos); Gümüşlük Klasik MüzikFestivali 15 Ağustos’a dek dolu dizgin devam ediyor.
Söylemesi benden seçim yapması sizden… Gidin, görün, izleyin. Sahip çıkın sanata ve sanatçılarınıza!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Kaburga sohbetleri 28 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları