Kadınlarla ‘uçmak’... Kenti ‘koklamak’...

14 Kasım 2014 Cuma

İstanbul korkunç, İstanbul zor. İstanbul yaşanmaz, trafik öldürür oldu. Taksim Meydanı’ndan geçerken gözlerinizi kapatmazsanız kusabilirsiniz. İstanbul pislik kokuyor. Ama gelin görün İstanbul muhteşem, İstanbul eşsiz. İstanbul’da yaşamak bir ayine katılmak gibi. (Aman Tanrım! O kadar çok şey paylaşmak istiyorum ki sizlerle, bu köşeye hepsi nasıl sığar diye daha şimdiden ter döküyorum!)

1914’te Bilal yokken
12 yılda dünyanın en çirkin meydanı kılmayı başardığımız Taksim’i geçip İstiklal Caddesi’ne girin. Doğru Yunanistan Başkonsolosluğu Sismanoglio Megaro binasına gidin. Orada Sabancı Üniversitesi ile İstanbul Kadın Müzesi işbirliğiyle hazırlanan çarpıcı bir sergi var: Adı yeterince açıklayıcı: “Kadınların Üniversitede 100 Yılı- İnas Darülfünunu / Kadın Üniversitesi 1914-1919” başlıklı sergi, 21 Aralık’a kadar açık kalacak.
Müthiş emekle, iğneyle kuyu kazar gibi hazırlanmış tarihsel süreci belgeleyen bir sergi bu. Kadınların, Osmanlı’daki mücadelesi, talepler, bir avuç eylemci kadının “Kadınlar Dünyası” dergisinde kalemleriyle verdikleri savaş... Hepsi belgelerle sunuluyor. 1913-21 yılları arasında çıkan “Kadın Dünyası” mecmuasını incelemek bile başlı başına müthiş bir olay! Kadınların nasıl somut politikalar oluşturduğunu, haklarını çatır çatır savunduklarını/ aldıklarını, devletin eğitim politikasına yön verdiklerini, Rum, Ermeni, Müslüman kadınların omuz omuza mücadelesini görüyorsunuz. Sonunda 1914’te Kadın Üniversitesi açılıyor. Ama mücadele devam ediyor. Mücadele o gün bugün sürmekte!
Sergide günümüze dek akademik kariyer yapan kadınların izi de sürülüyor. Sergiyi gezerken, iyi ki o günlerde Bilal yoktu deyip durdum... Sergiyi gezerken bugün eğitim alanında toplumsal cinsiyet eşitliğine ne denli ulaştık diye düşünmekten; günümüzdeki karşıdevrim söylem ve eylemlerini içim acıyarak düşünmekten geri kalmadım.

Yeryüzünün tüm ‘çılgınları’
Yeryüzünün tüm çılgınları şu sıralar İstanbul’da. Bunlar muhteşem çılgınlar. Uluslararası Çağdaş Sanat Fuarı’nı henüz gezmedim (sadece bu hafta sonu Lütfi Kırdar’da kaçırmayın) ama İKSV’nin Tasarım Bienali, kendimi “Alice Harikalar Diyarında” gibi hissetmeme yetti.
Galata Özel Rum İlkokulu’na bir girdim bir daha çıkmak istemedim. Neler yok ki! Bir ay boyunca yazsam bitmez. Üstelik bu sayfalarda Evrim Altuğ bize sayısız ipucu veriyor.
Paul Valery’nin “Gelecek artık eskisi gibi değil” sözü ve düşüncesi sergiden taşıp bizim her hücremize yerleşiyor. İştahınızı kabartmak için o binada bir günde yaşadıklarımı özetliyorum:
- İstanbul’u koklayıp “Koku Sözlüğü”ne katkıda bulundum.
- Bir buçuk dakikada kahraman oldum.
- Kendi manifestomu yazıp haykırarak okudum.
- Gelecekte çekirge yemeyeceğime karar verdim.
- Geleceğin mimarisine hayran kalıp; “Occupy Gezi Mimarlığına” daha çok gereksinim duyacağımızı anladım.
- Aynı dertten çekmekte olduğumdan, “Disleksi alfabesinden” yararlandım.
- Masa başında değil, sportif bilgisayarda kaslarımı geliştirerek yazı yazdım!
- “Uyuklama” odasında dinlenip “pespembe” düşler kurdum.
- En sıradan bir nesnenin bile olağanüstü olabileceğini kavradım.
- Simyacı olmasam bile dükkândan nesneyi değil, fikri eve götürmeye karar verdim.
- “Ek-biç-ye” felsefesini kalbime bastım.
- Yemeğe doyamadığım palamut balığıyla, sıkı bir kültürel ilişki kurdum.
- Unutulmakta olan İstanbul’un kimi el zanaatlarını ve ustalarını yeniden hatırladım...
Bunlar sergiden ilk akıma gelen birkaç “proje” ya da “iş”... Her birinin sanatçısı ayrı. İsimlerini koysaydım örneklere yer kalmayacaktı. Gidin görün, kendiniz keşfedin, tartışın, sorgulayın... Geleceğe hazırlık kaçınılmaz.
Gerek “Kadınların Üniversitede 100 Yılı”; gerek Tasarım Bienali 21 Aralık’a dek sürüyor.

***

Önceki gün yitirdiğimiz Ali Haydar Yurtsever, eşi benzeri olmayan bir gazeteciydi. Gece gündüz çalışan; korku, tehlike bilmeden en korkunç savaşlardan en incelikli sanat olayına koşabilendi. Emeğinin karşılığını alamayanlardandı. Kendisini ve şöhreti değil, işini sevdiğinden, o da birçoğumuz gibi gazetesinden kovulanlardandı. Işık içinde dinlen canım arkadaşım. Ailene, sevenlerine sabır diliyorum.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Kaburga sohbetleri 28 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları